Yeşil Sol Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM’de yaptığı açıklamada annelerin bebekleriyle birlikte tutulduğu cezaevlerindeki hak ihlallerini tek tek anlattı.
Yeşil Sol Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, birçok bebekli annenin tutuklu olduğu Edirne L Tipi Cezaevi ve Marmara Cezaevi’nde karşılaştığı hak ihlallerini TBMM’de gündeme getirdi. Gergerlioğlu, Edirne L Tipi’nde sabah ve akşam sadece yarım saat su verildiği için annelerin çocuklarını soğuk suyla yıkamak zorunda kaldığını, 600 kişilik cezaevinde 1800 kişi kaldığını ve 650 mahpusun yerde uyuduğunu söyledi.
600 KİŞİK CEZAEVİNDE 1800 KİŞİ KALIYOR
Gergerlioğlu, “Edirne Cezaevi’nde su yok. Sabah yarım saat, akşam yarım saat geliyor. Anneler çok zor durumda. Tuvaletler alaturka, su biriktirmeye çalışıyorlar, son derece sıkıntı içinde yaşanıyor. Hijyen noktası sıkıntılı, 600 kişilik cezaevi 1800 kişiye çıkmış, 650 kişi yerde yatıyor. Sıcak su maalesef yeterli yok çünkü doğru düzgün su yok. Bazen bebekler soğuk su ile yıkanıyor.” dedi.
Beşiz çocukları olan Nurcan-Abdülkadir Arslan, 3 aylık bebeğinden koparılan Sümeyye Tercanlıoğlu, 4 yaşındaki kızıyla birlikte tutuklanan Sevilay Albayrak, 1,5 yaşındaki bebeğiyle hapis yatan Semra Banko ile görüşen Gergerlioğlu, “Bütün annelerin gündeminde ranzadan düşen 7 aylık bir bebek vardı. Ranzalara bir koruma yapılsın denilmiş, bu da yapılmamış ve tüm anneler bundan dolayı rahatsız. O kadar kalabalıkmış ki çocuklar için ayrı bir yatak yeri oluşturulamıyormuş.” ifadelerini kullandı.
“BEŞİZ BEBEKLER KUVÖZDEYKEN YAKALAMA KARARI ÇIKTI”
Gergerlioğlu’nun açıklamaları:
“Edirne Cezaevi’nde de çok önemli görüşmeler yaptık. Onlardan biri; 6 çocuğu olan, bunlardan 5’i beşiz olan Nurcan Arslan’dı. Kendisi bizim Meclis’te yaptığımız konuşmaları da izlemiş ve çok mutlu olmuş. Beşiz çocuklarının durumu ile çok ilgiliydi hatta onların içinde Arif yüzde 75 işitme engelli, beyninde şaft olan, hidrosefali tehlikesi olan ve çok dikkatli takip edilmesi gereken 3 ayda bir kontrollere gidilmesi gereken çocuğunun durumunu çok merak ediyordu. ‘Ben onun başında olmazsam en ufak bir enfeksiyon beyin iltihabına yol açabilir, o yüzden çok dikkatli olmak gerekir.’ diyordu.
Zaten çocuklar, 800-900 gram doğmuşlar, daha sonra kiloları da düşmüş ve kimi 3.5 ay, kimi 2.5 ay kuvözde kalmış. Kendisi bu arada Malatya’dan Adana’ya kuvöze sık sık gidip gelmiş, yollarda perişan olmuş, ardından yakalama kararları çıkmış. Kendisi bebekler ile uğraşırken bu arada Arif menenjit olmuş, 2 kez ameliyat geçirmiş. Deprem olunca Urfa’ya gitmek zorunda kalmışlar. Urfa’da eşi çevre mühendisi olmasına rağmen bir iş bulamamış, maddi manevi çok zorluklar yaşamış ve çocuğunun bakım ücreti ile zor bela geçinmeye çalışmış.
7 AYLIK BEBEK RANZADAN DÜŞTÜ
Çocukların hepsinin direnci düşük, keçi sütleri ile onları büyütmüş. Firmalar, hastaneler onlara yardımcı olmaya çalışmış. Bir mucize bebek bunlar ve hepsi yaşayabildi diye herkes sevinirken maalesef bu ailenin çocukları annesiz babasız bırakılmış, anne baba hapiste. Anne Nurcan Arslan bana dedi ki, ‘İçeride öyle bebekler var ki yerde emekliyor, anneleri dizlerine yetişkin çorabı geçiriyor ki çocuğun dizine bir şey olmasın. Ranzadan düşen 7 aylık bir bebek varmış, bütün annelerin gündeminde bu vardı. Ranzalara bir koruma yapılsın denilmiş, bu da yapılmamış ve tüm anneler bundan dolayı rahatsız. O kadar kalabalıkmış ki çocuklar için ayrı bir yatak yeri oluşturulamıyormuş. Anneler de talep edemiyormuş ve çocukları, bebekleri ile beraber kalıyorlarmış.
32 kişi kalırken bebek düşünce 3. Koğuş açılmış. Aslında o ana kadar açılması gerekiyordu. 24-24 olmuş ve her gün sayı artıyormuş Edirne olduğu için. Edirne Cezaevi’nde su yok. Sabah yarım saat geliyor akşam yarım saat. Anneler, kadınlar çok zor durumda. Tuvaletler alaturka tuvalet, taharet vb. hadiseler son derece sıkıntılı çünkü su biriktirmeye çalışıyorlar, her şey son derece sıkıntı içinde yaşanıyor. Hijyen noktası sıkıntılı, 600 kişilik cezaevi 1800 kişiye çıkmış, 650 kişi yerde yatıyor. Sıcak su maalesef yeterli yok çünkü doğru düzgün su yok. Bazen bebekler soğuk su ile yıkanıyor anneler tarafından bunu anlattı tüm anneler ve tüm annelerin en büyük derdi 29 Ekim’de bir af olacak mı? Anne baba tutukluluklar ile ilgili bebeği olan anneler ile ilgili bir yasa çıkacak mı diye büyük bir beklenti içinde tüm anneler bu beklentilerimizi ilettiler.
“BU KADAR ÖTEKİLEŞTİRME OLMAZ, BUNLARI YAŞAYACAK BİZ NE YAPTIK!”
Beşiz çocukları olan ailenin babası ile de görüştüm. Baba Abdülkadir Arslan, tüm derdinin çocuklar olduğunu söyleyen bir babaydı, çevre mühendisi olmasına rağmen o haldeki ötekileştirme, dışlamadan dolayı hamallık bile yaptığını söyleyen bir insan vardı karşımda. ‘5 çocuğumu nasıl büyüttüm bilemem. Onlara ayakkabı alırdım, ayakkabılar hemen kısa sürede ayaklarına dar gelirdi ve ben ayakkabıcıya götürüp kalıba koymasını isterdim. Bir numara daha büyüsün ki bir müddet daha ayakkabı almayım.’ diye bana anlatıyordu, oldukça üzgündü.
“ADLİYEDE ÇOCUKLARIMIZLA AYRILDIĞIMIZ O ANI UNUTAMIYORUZ”
Edirne’de çocukları ile ayrıldıkları o anı unutamadığını eşi ile beraber o an konusunda çok büyük travma yaşadıklarını söylüyor. 6 çocuğun anne babadan ayrılma anı videosunu görmüşsünüzdür. ‘bu kadar zulüm olur mu? Biz ne yaptık ki?’ diyor ve anlatıyor. O çocuklar annesiz babasız kalacaklarını anladıkları anda büyük bir stres ve hüzün yaşadılar, ağladılar hatta ‘Küçük çocuk Yusuf o yaşadığı şoktan dolayı istifra etti lavaboya gitmek zorunda kaldı. Bu kadar ötekileştirme olmaz, bunları yaşayacak ne yaptık?’ kendisi cezaevine girmeden önce çok büyük sıkıntılar çekmiş. Sağ olsun arkadaşları ona yardımcı olmaya çalışıyorlar.
“ÇOCUĞUMA VERMEM GEREKEN SÜTÜ LAVABOLARA DÖKTÜM”
Sümeyye Tercanlıoğlu isimli bir mahpus anne ile görüştüm. 3.5 aylık bebeği ile yurt dışına çıkmaya çalışırken Edirne’de Yunanistan tarafından geri itilmiş, çeteler onları geri itmişler ve çocuklar bu sırada çok büyük bir stres yaşamış. 37 kişi silah sesleri arasında geri itilmiş. Bir gece karakolda yerde yatmış kadın, çocuğu ile, 5 günde cezaevinde yerde yatmış ve oradaki cezaevindeki çocukların durumunu görünce bebeğini yanına almamış, emzirdiği halde almamış. Bebek anne sütü ihtiyacı içinde olduğu halde almamış, bundan dolayı sütünü sağmak zorunda kalmış, bana bunu anlatırken büyük bir üzüntü ile anlatıyordu.
Sümeyye Tercanlıoğlu’Lavaboya sütümü sağarken bir damla sütüm akıyor, bir damla da gözyaşım akıyor. Bütün bunlar ile uğraşırken pompa istedim 12 gün geç geldi pompa, elim ile sağmaya çalıştım, çok büyük acılar çektim en sonunda meme iltihabı mastit oldu, antibiyotikler kullandım, çocuğuma vermem gereken sütü lavabolara sağdım. Antibiyotikler kullandım büyük sıkıntılar ve ağrılar çektim.’ diyordu. Bebeğini de yanına almak istemiyor çünkü burada bebeklerin, çocukların ruhsal gelişimleri iyi değil, kendilerine uygun olmayan bir ortamdalar. Donuk donuk bakıyorlar, ‘Ben bebeğimi böyle bir yerde büyütemem, kapılar kapanıyor çok yüksek sesler çıkıyor, çocuğun uykusuna, ruhuna uygun bir yer değil, o yüzden emzirsem de çocuğumu buraya getirmek istemiyorum.’
Stresi yaşayan bir anne gördüm ben orada. Aslında 4 sene sonra tedaviler ile doğan bir bebek bu bebek ve buna rağmen şu anda bu annenin bu bebeğin yaşadığı bu. Çocukların yaşadığı stresleri anlattı Sümeyye Hanım, koğuşta akşam, sabahleyin kapı kapalıyken çocuklar dışarı çıkmak istiyor kapıları yumrukluyor akşam havalandırmanın kapısı kapandığında çocuklar niye kapandığını anlayamıyorlar. ‘Biz dışarıda sayım için avluda ayakta beklerken niye bekliyoruz diye şaşırıyorlar ve biz sabahın köründe 6’da kucağımızda bebekler ile çocuklar ile sayıma çıkıyoruz, çocuklar üşüyorlar, onları yatakta bırakamıyoruz, çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz.” diyor, ayrıca yürüteç hala verilmiyormuş. Yürüme çalışmaları yapan bir bebek emekleyen bir bebeğe yürüteç verilemeyen bir yerden bahsediyoruz. O yüzden zorunlu olmadıkça kadınlar yanlarına çocuklarını bebeklerini almak istemiyor.
MEZUNİYET TÖRENİNDE GÖZALTINA ALINDI
Sevilay Albayrak
Bir başka anne ile de görüştük; Sevilay Albayrak, yanında 4 yaşındaki kızı ile yanıma geldi. Hapishanede bir anne ve çocuğu ziyaret etmek ilginç bir şey, sadece anneyi bekliyordum ama çocuk da gelince çocukta hapishane ortamında sıkılıyor, onu neşelendirmeye çalıştık. ‘Ben senin doğum günü parti fotoğraflarını gördüm.’ diyerek çocuğu neşelendirmeye çalıştım. O çocuğun dünyası ayrıydı, önceki koğuşundaki çocuk arkadaşlarını bana anlatıyordu, koğuşun ayrıldığını, o çocuktan ayrı kaldığını, şimdi bir tek 8 aylık bir bebek ile kaldığını, oyun oynayacak çocuk aradığını anlatıyordu Nilay ve annesi de ilk olarak mezuniyet töreninde gözaltına alındığını ve eşinin de iki kez ceza aldığını söylüyordu ve bu anne de az önce yapılan aramada memurların sert tavırları nedeniyle çocukların bebeklerin annelerin arkasına saklandığını, annelerine “Niye bu kapılar kilitleniyor? Niye böyle oluyor?” diye sorup durduklarını, kapıları dövdüklerini anlattı.
ÇOCUKLAR HAFTADA BİR YUMURTA YİYEBİLİYOR
Günde 1 yumurta yemesi gereken bu çocuğun haftada bir yumurta yiyebildiğini anlattı. Biz bunu yöneticilere söyledik, halledeceklerini söylediler umarım halletmişlerdir. Sabah, öğle, akşam yemeğinin parasının devlet tarafından 50 TL olarak belirlendiği bir yerde, yemeklerin eksik olacağı apaçık ortada değerli arkadaşlar. Çocuk ile beraber kalırsa 75 TL oluyormuş ücret. 75 TL ile bir anne ve çocuğu sabah öğle akşam doyacak böyle şey olur mu? Sizin aklınız alıyor mu? Ama cezaevlerine biçilen yemek parası da bu.
Semra Banko isimli bir anne ile görüştük, kucağında 1.5 yaşındaki bebeği ile geldi, o da deport edilmiş ve Yunanistan’da çok kötü muamele görmüş. Erkekler tarafından üstü başı aranmış, 7.5 yaşında bir çocuğu daha varmış, psikolojik tedavi görüyormuş, babası ile beraber dışarıdaymış, 1.5 yaşındaki çocukta yanında koğuşta. Çok büyük sıkıntılar yaşamışlar bunları anlattılar. Çocukların oyun ile ilgili durumlarını anlattı. Çocukların oynaması için betonun üstüne battaniye seriyorlarmış, görevliler de ‘Bu battaniyeler üste serilmek içindir betona seremezsiniz’ diye battaniyeleri topluyormuş. Düşünün çocuklar betonun üzerinde mi oyuncakları ile oynasınlar, battaniye seriyorlar üzerinde oynasınlar diye. “Yok battaniye seremezsin.” Herhalde anladığımız kadarıyla bu battaniyelerin altından tünel kazaklarını düşündükleri için yere battaniye serdirmiyorlarmış, olacak işler değil bunlar. Bebekler, çocuklar yerde battaniyenin üstünde oyuncak ile oynasın diye istiyor anneler başkasının derdi bir başka! Olacak işler değil gerçekten, dışarıdan oyuncak girmesi son derece sıkıntılı ve oyuncaklar yetersiz çocuklar bebekler için işin doğrusu. Semra Banko, “Eşim ile 8.5 yıldır evliyim o bir cezaevine girdi çıktı ben girdim o yüzden ancak 3.5 yıl birlikte kalabildik.” diyor. Çocuklar, bebekler için sakız, balon istiyoruz kantinde bunlar yok alamıyoruz. Çocuklar sıkılıyor bu sefer. Burada çocukların olduğunu hiç kimse hatırlamıyor mu? Yetişkinler için yapıldığını biliyoruz ama neden böyle? TV’de yokmuş, kantinde TV yok, TV alamıyorlar. Maalesef cezaevindeki hal bu arkadaşlar.
“SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN TÜM KAMUOYUNA SELAMI VAR”
Edirne Cezaevi’nde Sn. Selahattin Demirtaş ve Sn. Selçuk Mızraklı’yı ziyaret ettim. Sn. Selahattin Demirtaş’ın tüm kamuoyuna sevgi ve selamları var. Dimdik ayakta ve gayretli, siyaseti yakından takip ediyor. Sn. Selçuk Mızraklı da zulmen cezaevinde o da dimdik ve gayet iyi moralli, sağlığı yerinde ve gündemi iyi takip edip yorumlar yapıyor herkese bol bol selamı var.”
“Marmara Cezaevi’ni ziyaret ettim. Marmara Cezaevi’nde Barkın Timtik, zamanında açlık grevinde ablası vefat etmişti, bir avukattı, kendisi de avukat olan Barkın Timtik’i ziyaret ettim, birçok şikayet var, onları dile getirmemiz gerekiyor. ‘Diyet yemesi gereken arkadaşlarımız zor durumda. Müdür ile görüşemiyoruz muhatabımız yok, bir muhatapsızlık sorunu var. Yer değişikliği taleplerimiz kabul görmüyor. Sibel Balaç, Sincan’dan Silivri’ye getirildi, oradaki disiplin cezaları uygulanmak isteniyor, bir kargaşa var ve bir yönetilmeme sorunu var, muhatapsızlık var. Sibel Balaç 3 kişi kalıyor ve bu konuda bir belirsizlik var. Tek mi kalacak 3 kişi mi kalacak?
“Y VE S TİPİ CEZAEVLERİ GAYRİİNSANİ YERLER”
Sohbet hakkımız 10 saat yerine 2 saat veriliyor.” Ablası Ebru Timtik’in açlık grevi meselesini anlattı: ‘Hapishaneden hastaneye gönderirken ölecek gibi değildi. Normal bir şekilde gitti, fakat hastanede ona kötü muamele edildi ve 29 gün boyunca adeta ölmesi istendi ve en sonunda öldü. Cezaevinde kalamaz raporu olunca evine değil, hastaneye çıkardılar aslında evde çok iyi bakılabilirdi. Hastanede durumu kötüleşince en azından cezaevine geri götürülsün denildi, o da dinlenmedi ve aramalar çok artmış durumda ve oldukça rahatsız edici durumda. Y ve S cezaevlerindeki bizim en büyük gündemimiz. Gayriinsani bir yer bu cezaevleri. Muhalefet başarız.” diyor ve hem iktidara hem muhalefete yönelik önemli eleştirileri var.
GAZETECİ MEHMET BARANSU: ADİL BİR YARGILANMA BEKLİYORUM
Nesibe-Mehmet Baransu
Mehmet Baransu ile konuştum. ‘Erdoğan iktidarının demokrasi diye bir niyetinin olmadığını görüyorum. Egemen harekat planından ve diğer davalardan MGK belgesi davalarından aslında Yargıtay aldığım cezaları bozdu, benim şu anda tek tutuklu yargılandığım mesele GDO’lu pirinç haberi. Onda da sahte fatura ile GDO’lu pirinç getirenler ile ilgili bir gazetecilik yaptım, haber aldım. 7 iş adamı sahte fatura ile GDO’lu pirinç getiriyorlardı. Daha sonra AK Parti içindeki önemli isimler bu kişileri korumaya çalıştı ve ben de bu haberi yapmaya çalıştım, bana ardından bu haberleri, daha sonra mahkum olmuş polislerden aldın dedi, ben kesinlikle onlardan almamıştım, bu sahtekarlığı yapan kişilerin peşindeydim bir gazeteci olarak ve bundan dolayı ceza aldım. Beni bundan dolayı itham ettikleri davada diğer itham edilen polisler ceza almadı, ben ceza aldım. Kendi iddiaları da boşa çıktı. Mor beyin uygulaması çıktı ve bunun 1/3’ü açıklandı. Hepsi açıklansa 43 bin kişi olurdu. MİT Tırları savcısı meselelerinde ben iki savcıya ceza verildiyse niye o savcılar ile öncesinde çatışmışım?’ ceza verilen savcıları eleştirmiş. ‘Ben nasıl bu savcılar ile işbirliği yapmış olabilirim? Daha öncesinde cemaat kurumlarında çalıştım ve işten atıldım. Hiçbir gruba bağlı değilim’ dedi ve adil bir yargılama beklediğini söyledi.
MAZLUM İÇLİ MASUM OLDUĞU HALDE HAPİSTE
Mazlum İçli isimli mahpusu Marmara Cezaevi’nde ziyaret ettim. Kendisi Yasin Börü’yü öldürmediği besbelli olduğu halde, onun öldürülme anında başka bir yerde, yüzlerce kilometre ötede bir yerde bir düğünde müzisyenlik yaptığı apaçık görüntülerde belli olmasına rağmen cezalandırılmış bir insan. Kendisi hem bu adil olmayan yargılamadan şikayetçi, hem de cezaevinde revire çıkmanın çok zor olduğunu söylüyor, revir ile ilgili önemli sıkıntılar olduğunu söylüyor. Müebbet hapis cezası verilmiş, bu kabul edilecek bir durum değil. Çeşitli ihlallerin olduğunu söylüyor ve sohbet hakkı ile ilgili kısıtlamalar olduğunu söylüyor.
CELAATTİN CAN’IN ANJİYO OLMASI GEREKİYOR
Celalettin Can, kendisi Özgür Gündem Gazetesi’nin bir gün Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı için cezaevinde. Göğüs ağrıları olan bir hasta, fakat teknik olarak mahsup işleminden faydalandırılmıyor. Göğüs ağrıları var, 67 yaşında anjiyo olması lazım. Oradaki sağlık sistemine güvenmiyor ve kendisi de denetimli serbestliği verilmeyerek mağdur ediliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***