YORUM | ALİ TOPDAĞ
Geçenlerde yaşları birbirine yakın 2 gençle farklı zamanlarda muhabbet etme imkanım oldu. Her iki gencin anne-babaları öğretmen ve Hizmet Hareketi kurumlarında çalışmışlar. Birbirine benzer aile ortamlarında yetişen gençlerin olayları yaklaşımlarındaki farklılık ve düşünce biçimi benim için dikkate değer bir durum oldu.
İlkokulu Türkiye’deki Hizmet okullarında okuyan gençle bir cuma namazı sonrasında konuştuk. 5 yıl ayrı kaldığı babasının yanına 3 ay kadar önce gelebilmiş. Türkiye’de kendisine herhangi bir rehberlik yapılmadığı için olaylara ortalama bir Türk genci gibi yaklaşıyor. Dinin çok da gerekli bir şey olmadığını, Türkiye’deyken dinle bir ilişkisi olmadığını, babasının yanına gelince Cuma namazlarını kılmaya başladığını, babasının evde Kur’an ve ilahi dinlerken ona saygı gösterdiğini ve bu yüzden de dindar birisi sayılacağını söyledi. Üniversite okumanın kendisine bir şey kazandırmayacağını, her türlü bilgiyi internetten hemen öğrenebileceğini, bir an önce online ticaret üzerinden para kazanmak istediğini ama ebeveynlerinin buna sıcak bakmayıp mutlaka üniversite okuması gerektiğini söylediklerini, onları kırmamak için de bunu yapacağını belirtti. Türkiye’ye yoğun göçmen girişinin büyük problem olduğunu bunun için tek çözüm üreten kişinin Ümit Özdağ olduğunu ve onu desteklediğini ifade etti. AKP’nin Atatürk düşmanlığına anlam veremediğini de sözlerine ekledi.
Diğer genç Türkiye dışında doğup büyümüş ve Hizmet okullarında okumuş. Bir programda yanıma geldi ve adımı sordu; tanıştık. Bundan birkaç gün önce birlikte gaybubet yaptığımız ve Meriç’i birlikte geçtiğimiz arkadaş onlardaymış ve yaşadıklarımızı anlatmış. Delikanlı bunları bana anlatırken gözlerinin içi gülüyordu; sanki karşısında çok büyük işler yapmış bir kahraman varmış gibi saygı gösterisinde bulunuyordu. Bizim çektiklerimizin çok kıymetli olduğunu, kendilerinin bu tür şeyler yaşamaya layık olmadığını söyledi. Güzel bir muhabbetimiz oldu, dilim döndüğünce nasihatlerde bulundum, saygı ile dinledi.
Bu muhabbetten birkaç gün sonra aynı gençle kültür merkezlerinde derse girecek ve mentörlük yapacaklarla ilgili bir programda karşılaştık. Geçen yıl yapılanlar ve önümüzdeki yıl yapılması planlananlar anlatıldı. Güzel ve duygusal bir gece yaşadık. Eskiden eğitimcilik yapan bir arkadaş “Ne güzel şeyler planlamışsınız, keşke bana da bir grup verseniz, ben de mentörlük yapsam…” deyince bahsi geçen delikanlı “Abi, müsaade edin de artık biz hizmet edelim, siz yapacağınızı yaptınız.” cevabı salonda çok hoş bir hava oluşturdu.
Evet, bahsini ettiğim iki genç de Z kuşağından yani 1997 ile 2012 yılları arasında doğan bireyler. Bu gençler dijital dünyayı çok erken yaşlarda tanıdıklarından telefon ve bilgisayar, dolayısıyla da internet, sosyal medya, dijital uygulamalar onların doğal bir parçası gibi. Bunun sonucu olarak da farklı kültürleri daha erken yaşlarda tanıyıp ‘dünya vatandaşı’ olmuşlar. Birçok konuda bizim kuşağımıza göre daha duyarlılar. Ancak hızlı bilgi akışı ve dikkat dağıtıcı içeriklerden dolayı dikkat süreleri daha kısa. Bu da onlara bilgileri hızlı şekilde tarama ve özetleme yeteneği kazandırmış durumda. En kısa zamanda hayata atılma, kendi işlerini kurma ve hızlı para kazanmaya oldukça istekliler. Tezat gibi görülse de Z kuşağı çevre, sosyal adalet, insan hakları, eşitlik gibi konulara ilgi gösterip gerekli aktivitelerde görev almakta ve bu konuda sosyal medyayı çok aktif kullanmaktalar.
Z kuşağı gençleri bilgi denizinde yüzdüklerinden din konusunda da farklı düşüncelere sahipler. Onlar için ‘birey olma’ ön planda olduğundan dinlere karşı çok daha hoşgörülü ve dindarlara karşı da saygılı olup onlarla diyaloglarını sürdürebilirler. Bu durum dine bağımlılığı artırabileceği gibi azalması ve seküler bir yaşam tarzı isteğini tetikleyebilir. Bununla birlikte bilgiye ulaşma onlar için çok kolay olduğundan dini konuları internetten çok rahat öğrenebilirler; yeter ki din düşmanlarının hazırladığı içeriklere değil de din hakkında gerçek ve doğru bilgilerin olduğu mecralara ulaşabilsinler.
Z kuşağı kategorisinde olup da yukarıda bahsini yaptığım özelliklere sahip olmayan gençler de vardır mutlaka. Her birey farklıdır; genellemeler her zaman ve kişi için geçerli olmayabilir.
Yapay zekanın (AI), hayatımızı şekillendirmeye başladığı şu sıralarda geleceği teslim edeceğimiz gençlere -özellikle de Z kuşağına- karşı tavrımız dünyanın nasıl bir yer olacağını belirleyecektir. Bu konuda birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum:
Gençlerle açık ve anlayışlı bir iletişim kurmamız gerekiyor. Özellikle Z kuşağı, farklı bir kültür ve dilde büyüdüğü için onların dünyasını anlamaya çalışmalıyız. Bakış açılarına ve deneyimlerine saygı göstermek, etkili bir iletişim kurmanın anahtarıdır. Onların sorularını yanıtlamalı, fikirlerini dinlemeli ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik özen göstermeliyiz.
Dijital teknolojiyi bizden çok daha iyi anlayan ve kullanan gençlerin dijital dünyadaki becerilerine ilgi göstermeli ve bu konuda onlardan bir şeyler öğrenmeye açık olmalıyız.
Bizim kuşağa göre bağımsızlık ve kişisel özgürlüklere daha büyük önem veren gençlerin bu ihtiyacını desteklemeli ve kendi kararlarını vermelerine izin vermeli, hatalar yapmalarına fırsat tanımalıyız.
Sosyal sorumluluk ve aktivizm konularında duyarlı olan gençlerin bu tür faaliyetlerini teşvik etmeli ve toplumsal meseleler hakkında konuşmalarını teşvik etmeliyiz. Bunun için gönüllülük esasıyla yapılan faaliyetlere katılarak ve toplumsal sorunlara karşı duyarlı davranarak gençlere toplumsal sorumluluk bilincini aşılamalıyız.
Eğitim ve kariyerleri konusunda büyük beklentileri olan gençleri desteklemeli, rehberlik etmeli ve kendi deneyimlerimizi uygun şekilde paylaşmalıyız.
Gençler sosyal medya ve sanal iletişim araçlarıyla büyüdüğü için sosyal ilişkilerde farklı dinamiklere sahipler. Bize düşen onların sağlıklı sosyal ilişkiler kurmalarına yardımcı olmak, sanal dünyanın risklerini ve avantajlarını anlamalarına rehberlik etmektir.
Kendi değerlerimizi, ahlaki ilkelerimizi ve sorumluluklarımızı bilerek ve dürüstçe yaşayarak, gençlere örnek olmalıyız. İlkelerimizi açıkça ifade ederek ve bu değerlere sadık kalarak gençler için tutarlı bir rol model olmamız gerekir.
Empati yaparak gençlerin duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışmalıyız. Onların neler hissettiği konusunda anlayışlı olmalı, davranış ve görüşlerine saygı göstermeliyiz. Bu, onlara değer verdiğimizin önemli bir göstergesidir.
Bireyselliğin ön planda olduğu günümüzde gençlere işbirliği, paylaşım, yardımseverlik, dayanışma gibi değerleri öğretmeliyiz.
Günümüz gençlerine fast-food tarzı yiyecekler daha cazip gelmektedir. Kendimiz sağlıklı bir yaşam tarzı belirleyip uygularsak gençlere sağlıklı alışkanlıklar kazandırmış oluruz. Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve stres yönetimi gibi konuları vurgulayarak iyi bir örnek olmalıyız.
Kısacası, gençlere iyi bir örnek olmak suretiyle onların değerlerini, davranışlarını ve kişisel gelişimlerini olumlu bir şekilde etkileyebiliriz. Rehberlik yaparak ve kendi yaşam tecrübelerimizi onlarla paylaşarak üzerlerinde pozitif bir etki meydana getirebiliriz. İletişim, empati, destek, saygı ve anlayış temelinde hareket ederek altın bir nesil yetiştirebiliriz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***