AMED – Her dördü de öğrencisi oldukları ve “evim” dedikleri Ma Music’te hem öğreniyor hem öğretiyor; en büyük amaçları, çocuk yaşta yollarının kesiştiği yerde Kürt çocuklarını müziksiz bırakmamak.
Hêlîn, Nûdem, Welat, Sarya… Her birinin doğduğu yer farklı olsa da hikayeleri ortak. Sadece isimlerinin Kürtçe olması değil, devletin Kürt sorununa dair değişmeyen kodlarının sonuçlarını birebir yaşamaları en büyük ortak noktalarından; köy boşaltmaları, göç, asimilasyon, ayrımcılık, ölüm tehlikesi, gözaltı. Tüm bunlara rağmen her türlü zorluğa göğüs gererek, asimilasyon politikalarına karşı “direniş kalesi” olan müzik merkezlerinde dil ve kültürlerinin yılmaz savunucusu oldular. Her dördü de, yollarının kesiştiği müzik merkezlerinde, çocuk yaşta öğrenci olarak çıktıkları yola şu an eğitmen olarak devam ediyor.
HÊLÎN: PLASTİK GİTARLA MÜZİĞE BAŞLADI
8 yaşındayken plastik bir gitarla müzik hayatına başlayan Hêlîn Kılıçarslan (23), Bedlîs’in Tetwan (Tatvan) ilçesine bağlı Çursên (Düzcealan) köyünden. Çocukluk arkadaşlarıyla kamyon kasalarında doğal ritim aletleriyle verdiği “konserler” sürerken, 12 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı.
“Tertemiz arkadaşlarım vardı, hiçbir derdimiz yoktu, tek derdimiz oyunlarımız ve şarkılarımızdı” dediği köyünden uzaklaşmanın şokunu atlatamadan, ailesinin “zoruyla” okula gönderildi. Birçok Kürt çocuğu gibi o da zorla gönderildiği okulda yaşıtları ve öğretmenleri tarafından ötekileştirildi. Türkçeyi okulda öğrenmeye başladı, bir süre sonra Kürtçesiyle utanır hale geldi.
EN ZOR DÖNEMİ
Yıllar sonra yaşadıklarının ne anlama geldiğinin farkına varan Kılıçarslan için İstanbul’daki dönem hayatının en zor dönemi oldu; “Hiç sevmedim. Hem kent büyüktü hem de çocukları saf değildi. Farklı bir dünyaydı benim için. İstanbul’da saf ya da ‘köylü’ bir çocuk olursan yaşamını sürdüremezsin. Orada yaşamak için biraz ‘iyi’ olmaktan çıkmak gerekiyor. Ben de saftım, zarar görebileceğimi sanmıyordum. Bu durum beni bazı kötülüklere (fiziki şiddet, küfür…) sevk etti. Amacımı (müzik) unutmuştum. Doğru ve yanlışın ne olduğunu biliyor, ancak yanlışı tercih ediyordum. Çünkü Kürt olmamdan kaynaklı beni kendileri gibi görmüyorlardı. Ezik ve kendilerinden aşağı bir seviyede görüyorlardı.”
Kılıçarslan’a göre “yanlışı” tercih etmesinde, ailesindeki feodal baskı ve “hak ettiği” derecede kendisine saygı gösterilmemesi de etkiliydi.
ARAM TİGRAN KONSERVATUVARI
Tüm bunlar nedeniyle okuldan ayrılmak isteyen Kılıçarslan, ya babası tarafından okuldan alınıp tekstilde çalıştırılacak ve sonrasında evlendirilecekti ya da annesinin istediği üzerine hayatına müzikle yön verecekti. Kılıçarslan, tercihini annesinden taraf kullanarak, ilk olarak MED Kültür Sanat Derneği’ne (2016’da Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı) kayıt yaptırdı. Burada bir süre tembur kursuna giden Kılıçarslan, 14 yaşında olduğu 2014 yılında ise Amed’te bulunan Aram Tigran Kent Konservatuarı’na kaydını yaptırdı.
Aram Tigran Konservatuarı, Amed Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 2010 yılında kuruldu. Yüzlerce öğrenci burada müzik ve farklı alanlarda eğitim gördü. Ancak 2019 yılında belediyeye kayyım atanmasıyla birlikte konservatuvar kapatıldı. Kılıçarslan da kayyım atanıncaya kadar konservatuarda müzik eğitim gördü. Kılıçarslan’ın ailesinden uzak bir şekilde eğitiminden vazgeçmesi ailesinin ona olan saygısını da arttırdı.
KÜÇÜK YAŞTA BÜYÜDÜ
Ancak Kılıçarslan için bu dönemler de hiç kolay olmadı; “Konservatuar önerisi geldiğinde ailem çok sıcak karşılamadı. Olmayacağını söylediler. Ancak benim buradaki durumum da iyi değildi. Kendimi ve amacımı kaybetmiştim. Benim de laylaylom bir yaşamım vardı. Okulda da Kürtlüğüme saldırılıyordu. Olduğum yerde hissetmiyordum. Yaşadıklarımdan kaynaklı hemen büyümek istiyordum. Ya kötü yola düşecektim ya da kendi ayaklarımın üzerinde duracaktım. Ben de müziği seçtim. Küçük yaşta büyüdüm, zahmetliydi, ancak iyi oldu.”
EVLERİ OKULLARI OLDU
Konservatuarın kapatılması sonrası Kılıçarslan ve aynı sınıfı paylaştıkları arkadaşları için çok daha farklı bir süreç başladı. Kılıçarslan ve arkadaşları, bağlarını kopardıkları yaşama bir daha geri dönmeyi reddederek, eğitmenleriyle birlikte her evi “eğitim evi”ne çevirdi. Kılıçarslan ve arkadaşları, her gün ayrı bir evde, salon, mutfak ve banyo demeden aylarca eğitimlerine devam etti.
Kılıçarslan, “hem zordu hem de eğiticiydi” şeklinde tanımladığı süreci şöyle anlatıyor: “Buraya geldiğim zaman ‘tamam, burası’ dedim. Hem kent hem de müzik için aradığımı buldum. Ancak eğitimimiz sürerken kayyım atandı. 100 kişi eğitim görüyordu. Kayyım sonrası 65 kişi kaldı. Kayyım atanması sonrası bazı öğretmenlerimiz de gitti. Bu beni çok kızdırdı. Ancak pes etmedik ve evlerimizi eğitim evlerine dönüştürdük. 5-6 ay eğitim gördük. Daha sonra da MA Music açıldı.”
KÜRT MÜZİĞİNİN OKULU: MA MUSİC
Kılıçarslan’ın “açıldı” dediği Ma Music Akademisi, kollektif bir çalışmanın ürünü. Kapısından penceresine, boyasından dekorasyonuna, müzik aletlerinden masa ve sandalyesine kadar her şeyiyle öğrencileri ve eğitmenleri tarafından inşa edilen bir müzik merkezi.
Kürt müziği için okul görevi gören Ma Music, 3 Mart 2017 tarihinde “Herkes için müzik, her yerde müzik” şiarıyla asimilasyon politikalarına karşı kuruldu. Bünyesinde Jin Ma, Zarok Ma, MA Orkestrası ve Doğal Ritim Orkestrası’nı barındırıyor. Kurulduğu günden bu yana binlerce çocuk ve gence müzik eğitimi verdi.
Çok dilliliği ve kültürlülüğü esas alan akademinin en önemli özeliklerinden birisi de burada eğitim alanların daha sonra burada gönüllü temelde eğitmen olarak yola devam etmeleri.
Akademide halen erbane, keman, piyano, kemençe, santur, tay, bağlama, dengbêjlik gibi birçok alanda eğitimler sürüyor.
HEM ÖĞRENİYOR HEM ÖĞRETİYOR
Kılıçarslan da bu kollektif çalışmanın bir parçası. İlk duvar boyamasını, ilk yemek yapmayı burada öğrendi. Öğrendikten sonra bu kez öğretmeye başladı. Öğretirken de öğrenmeyi hiç bırakmadı: “2019 yılında mezun oldum. İlk mezunlardık. Asistan olarak eğitim vermeye başladım. Herkes kendi grubunu oluşturdu, mezuniyete ben yine yalnız kaldım (gülerek). Daha sonra sadece kadınların olduğu bir grup oluşturduk. Şu an Jin Ma’nın koordinasyonluğunu yapıyorum. Muzik teorisi, solfej, sêtar, sêtêl… dersler veriyorum.”
‘BUNDAN ÖTE NE OLABİLİR?’
Ma Music, bir süre sonra Kılıçarslan’ın evi oldu. Kılıçarslan’a göre MA ona “kendisini” verdi; “Ma Orkestrası’nda müzisyen olarak yer alıyorum. Jin Ma’da ise hem çalıp hem de vokalistlik yapıyorum. Ma, yaşamımı bana verdi diyebilirim. İstanbul’da kalsaydım sadece Hêlîn olarak kalacaktım. Ancak burada kendimi buldum. Bundan öte ne söylenir ki? Çünkü bundan ötesi yok.”
RAMÎN REBÎ’Î’YE SERZENİŞ
Kılıçarslan’ın dert yandığı konular da yok değil; Ma Orkestra’da solistlik için kendisine fırsat verilmemesinden kaynaklı orkestra şefi Ramîn Rebî’î’ye serzenişte bulunuyor. Kılıçarslan, gülerek “olsa da olur olmasa da” derken dahi bu isteğini saklamıyor.
‘KİMLİK SAVAŞIM BAŞLADI’
Kılıçarslan’ın bundan sonraki en büyük hedefi ise Jin Ma’yı büyütmek ve Kürt müziğini daha da ileriye taşımak; “Fiziki kavga dönemi bitti, artık dil, kültür ve kimlik savaşım başladı.”
KOBANÊLÎ NÛDEM’İN HİKAYESİ
Nûdem Demir’in (19) ailesi aslen Amedli. Ancak uzun yıllar önce Kuzey ve Doğu Suriye kenti Kobanê kentine taşınmışlar; DAİŞ’e karşı verilen mücadeleyle ismi tüm dünyaya yayılan kent. Kendisi de burada doğup büyümüş.
Çatışmaların şiddetlendiği 2014 yılının 20 Eylül’ünde ailesiyle birlikte göç yollarına düşmüş. Henüz 10 yaşındayken anne, baba ve 3 kardeşiyle birlikte mayınlı yollara koyulmuş. Kimsenin öncülük etmediği ve bilmedikleri mayınlı sınır arazilerinde ölümü atlatıp, Amed’e ulaşmaya başarmışlar. Baba sık sık Amed’e geldiği için ilk geldiklerinde çok zorluk çekmemişler.
DBP’li belediyenin desteğiyle diğer ailelerle birlikte Peyas ilçesindeki belediyenin spor kompleksine yerleşmiş ve burada 7 ay kalmışlar; “DAİŞ’in kente (Kobanê) çok yaklaşmasıyla sınıra doğru yola koyulduk. 2 saat sınırda kaldık. Dar ve mayınlı yollarda yürümek zordu. Ölümü atlatıp gelebildik. Önce Pirsûs’a (Suruç) daha sonra Amed’e geldik. Babam burayı bildiği için kaldık. Belediyenin yerinde kalmaya başladık. Hiçbir eksiğimiz yoktu. Sadece Amed çok büyüktü. O nedenle adaptasyon sorunu yaşadım.”
Demir’in müzik ile tanışma süreci ise spor kompleksinde kaldıkları dönemde kendisine ders veren eğitmenler tavsiyesiyle başlamış. Demir, göç ve müzikle tanışması sürecini şöyle anlatıyor; “Dil ve müzik eğitimi görüyorduk. Öğretmenlerimiz Cegerxwîn Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki kurslara gitmemizi sağladı. 3 ay burada saz kursuna gittim. Herkes okula gittikten sonra kimse kalmadı. Geriye kalanlar Aram Tigran Konservatuarı’na kaydını yaptırdı. Haftanın 2-3 günü ders görüyorduk. Birinci yılımız dolmak üzereyken kayyım atandı.”
İLK KÜRTÇE OKULU: FERZAD KEMANGER
Demir, bu dönemde aynı zamanda Kürtçe eğitim veren ilk okul olan Ferzad Kemanger İlkokulu’na kayıt yaptırdı. Söz konusu okul, 15 Eylül 2014’te merkez Rezan (Bağlar) ilçesinde açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “özel okul statüsü” tanınan bu okul, valilik kararıyla 9 Ekim 2016’da kapatıldı. Okulun 238 öğrencinin eğitim hakkı böylece ellerinden alındı.
Demir de bu öğrencilerden biriydi. Bir okuluna kayyım atanan bir okulu da kapatılan Demir, tıpkı Kılıçarslan gibi evlerde eğitim görmeye başladı. Ma Music açıldıktan sonra da burada eğitimini sürdürdü. Demir, aynı zamanda Ma Music’in inşasında da yer aldı.
TÜM AİLESİ MA MUSİC’TE
Sadece Demir değil, ailenin neredeyse tüm fertleri Ma Music kurslarına katıldı; “Bütün kardeşler akademiye kayıt yaptırdık. Küçük kardeşim şimdi Çocuk Akademisi’nde. En son annem de kurslara kayıt yaptırdı. Ailecek derslere başladık. Erkek kardeşim mezun oldu ve şimdi piyano çalıyor. Diğer kardeşlerim ise halen ders görüyor. Annem bıraktı (gülerek).”
4 DİL BİLİYOR, SANTUR İLGİ ALANI
İngilizce, Arapça, Kürtçe ve az da Türkçe bilen Demir, uzun bir uğraşın ardından 18 yaşında 2022’de mezun oldu. Asıl ilgi alanı santur. Demir, şu an bu alanda dersler veriyor.
Demir için MA Music çok değerli. Evden çok vakit geçirmeyi sevdiği Ma Music’in kendisi için taşıdığı anlama dair sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Ma benim için hem ev hem de aile. Buradaki ilişkiler hiçbir yerde yok. Birlikte yaşıyoruz birlikte çalışıyoruz. Aile gibiyiz. Birçok kez birinci evim gibi.”
Demir’in en zorlandığı durum, farklı kentlere gidememek. UNİCEF korumasında olan Demir, farklı bir kente gidebilmek için izin almak zorunda. Ancak bu “izin” hakkı birçok kez kendisine tanımıyor. Bu nedenle istediği gibi hareket edemiyor, farklı kentlerde verilen etkinliklerde yer alamıyor.
HAYALİ: KOBANÊ’DE ÇOCUKLARI EĞİTMEK
En büyük hayali ise, doğup büyüdüğü topraklarda Ma Music gibi bir akademi açmak ve ders vermek; “Kendimi müzik alanında geliştirebilirsem en büyük hayalim Kobanê’de çocuklara ders vermek. Bunun için de uzun bir zaman gerekiyor.”
Demir’in ayrıca bir de Kürt çocukları ve ailelerine çağrısı var; “İnsan buraya gelmeyene kadar buradaki ilişkileri anlayamıyor. İçerisine girmeli ki anlayabilmeli. Buradaki eğitim hiçbir yerde yok. Kendi dilinde ve kültüründe böyle bir eğitim Ma dışında bir yerde verilmiyor.”
WELAT’IN RÖPORTAJ HEYECANI
Welat Tayfur, 27 yaşında ve Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinden. Diğer arkadaşlarına göre hikayesi biraz daha “sade”. Ancak Tayfur da asimilasyon politikalarından nasibini almış. İlk röportajının verdiği heyecanı saklayamadan müzikle olan tanışıklığını anlatmaya başlıyor: “Dicle Fırat Kültür Derneği’nde kısa bir süre gittim. 12-13 yaşlarında Rezan’daki Eğitim Destek Evi’nde eğitim gördüm. Hem dil hem de koroda eğitim görüyordum. Darbuka çalış, tiyatroya gidiyor ve bazen de şarkı söylüyordum.”
EL ARABASI İLK ENSTRÜMANI OLDU
Tayfur’un müziğe olan ilgisinin büyümesinde Şêrko Kanîwar (Ma Music Koordinatörü) etkili oluyor. Eğitim Destek Evi’ndeyken Kanîwar’ın talebiyle doğal ritim aletlerini çalmaya başlıyor. Böylece ilk enstrümanı olan el arabasıyla müziğe giriş yapıyor!
Bir süre babasının aldığı sazla enstrümanını değiştiren Tayfur, daha sonra kapatılan Aram Tigran Konservatuarı’na gidiyor. Ancak kayyım sonrası o da evlerde eğitime başlıyor: “Kayyım sonrası çok dağıldık. Ama atölyelerle eğitime devam ettik. Ma Music açıldıktan sonra yeniden toparlandık. Büyük bir aşkla yeniden çalışmalara sarıldık. Sanki nefessiz kalmıştık ve Ma’nın açılmasıyla yeniden vücudumuza oksijen girdiği hissiyatı oluştu.”
ARADIĞINI BULDU!
Tayfur da Ma Music’in ilk mezunlarından. Öğrencisi olduğu yerde şu an piyano eğitmeni. En büyük mutluluğu ise bu eğitimi kendi dilinde yapıyor olması. Bu durumun kendisine verdiği mutluluğa değinmeden de geçemiyor: “Her zaman bir tarafımın sanata ilgili olduğunu biliyordum. Ma Music’e geldiğimde bu tarafım tamamlandı. Dil için de bu böyleydi. Annem ve babam sadece Kürtçe konuşuyorlar. Türkçe bana yabancıydı. Okulda eğitim Türkçe olduğu için kendimi oraya ait hissetmiyordum. Şimdi kendi dilimle kendimi ifade ediyorum. Sanki bir şey arıyordum ve onu burada buldum.”
KÜRTÇEYİ EVRENSEL MÜZİKLE HARMANLAYACAK
Evrensel müzik ile Kürt müziğini daha da yakınlaştırmak ve harmanlamak istediğini belirten Tayfur, bunu yapmasının tek yolunun da özerk akademilerle mümkün olabileceğine dikkat çekiyor; “Devlet kurumlarında bu durum mümkün değil. Çünkü bu konuda yardımcı olan ve alan açanlar belediyelerdi. O dönem belediyeler HDP’nin elindeydi. O dönem mümkündü. Ancak kayyımla birlikte bu durum ortadan kaldırıldı. Kayyımın kendisi bu duruma saldırıdır zaten. Asimilasyonun devamıdır.”
SARYA: HESÛNA’DAN YÜKSELEN SES
Birçoğumuz onu, “denbêjlerin şahı” olarak kabul edilen Şakiro’nun Xezal Dînê parçasını Hesûnê Mağaraları’nda seslendirdiğinde tanıdık. Tarihi mağaralarda yükselen sesinin etkisi sürerken, sonrasında Jin Ma’daki performansıyla adından çokça söz ettirdi Sarya Ertaş.
Ertaş, Merdînli bir ailenin çocuğu. Ailesi, Ertaş küçük yaşta iken Manisa’ya göç etmek zorunda kalmış.
TUTUKLU DENGBÊJ BABASININ ETKİSİ
Ertaş’ın müzik ilgisi 12 yaşında başlamış. Bu ilginin en büyük nedeni ise babası; “Babam beni çok etkiledi. Babamın müzik ilgisi de dedemden geliyor.”
Ertaş’ın babası birçoğumuzun yakından tanıdığı bir isim: Dengbêj Axîn Biro (İbrahim Ertaş). Biro, müzikle uğraşmadan önce inşaatlarda fayans işi yapıyormuş. Ancak müziğe başlamasıyla bu işi bırakmış.
Biro, bir program için gittiği İzmir Gaziemir’de 10 Kasım 2015 araçla seyir halinde olduğu sırada gözaltına alındı. İktidar medyası, “Bombayı toprak altından çıkarırken yakalandılar” şeklinde hedef gösterdi. Biro, daha sonra 20 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Prostat ve şeker hastalıklarına rağmen halen tutuklandığı günden bu yana cezaevinde.
ÇALIŞMALARINI BABASIYLA ORTAKLAŞTIRIYOR
Ertaş, tutukluluğa rağmen babasından destek alıyor. Bir çalışma yapacağı zaman ilk babasına danışıyor. Ona dinletiyor, ona okuyor… Mektuplaşıyor ve babasından “olur” alıyor.
Bu Ertaş’ı hem motive ediyor hem de babasıyla kurduğu bağı güçlendiriyor; “Bizi aradığında büyük bir moral alıyoruz. Bana yol gösteriyor. Beni bu yola soktuğu için ona minnettarım. Bir gün onunla berabere stranlar söyleyebileceğimiz gün gelecek. O gün için çok heyecanlıyım.”
Ertaş ve babasının yanı sıra diğer aile fertleri de müziğe bir hayli ilgili. Ertaş’ın kız kardeşi Seval, çellist. Ağabeyi Baran ise, kemanjen.
Ailesiyle birlikte 2008 yılında Amed’e yerleşen Ertaş, okula gitmek yerine Aram Tigran’da kurslara gitmeyi tercih etti. Konservatur kapatıldıktan sonra o da diğer arkadaşlarıyla birlikte evlerde eğitim gördü. Cegerxwîn Kültür Merkezi’nin ardından ise Ma Music’in inşasında yer aldı.
SİSTEMLE BAĞINI KOPARDI
Bu süreçte hem ders aldı hem ders verdi hem de akademinin giderleri için gecesini gündüzüne kattı: “10 yıla yakındır çalışıyorum. Her türlü zorluğa rağmen çalışmalarımıza devam ettik. Sonunda Ma Music’i kurduk. Her bir arkadaşımızın aylarca verdiği bir emek var. Halkımızla birlikte olacağımıza söz vermiştik ve bu sözü tutuyoruz. Babamın da desteği büyük oldu. Sistem okullarına gidebilirdim. Farklı imkanlar da vardı. Ancak özgür bir kadın olamazdım. Kadın olarak mücadele veremezdim. Ondan kaynaklı sistemle bağımı kopardım.”
DENGBÊJLİĞE OLAN SEVGİSİ
Ertaş, 2019 yılında akademinin ilk mezunları arasında yer aldı. Piyano ve dengbêjlik onun için vazgeçilmez bir yerde duruyor. Dengbêjlik denilince ilk akla gelen isimlerin yaşça büyük olan kişilerin gelmesinden rahatsız. Bu algıyı kırmak da amaçlarından birisi: “Dengbêjlik denilince hep akıllara 60-70 yaşındaki insanlar geliyor. Ancak 15-20 yaşındakiler de denbêj olabilir. Biraz bunu da topluma göstermek istiyorum.”
MA MUSİC’İN RUHU
Ertaş, geleceğini Ma Music’te görüyor. Bunun en büyük nedeni ise Ma Music’teki kolektif çalışma. Kendisine bugüne kadar birçok yerden teklif gelmiş ve tek başına etkinliklere katılması istenmiş. Ancak tümünü reddetmiş.
Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Teklif edenlerin birçoğu bir tek kişi istiyor. Ancak biz tüm etkinliklere ekibimizle çıkmak istiyoruz. Bu ekip olmazsa bu ruh da olmaz bu çalışma da. Bunu anlamakta zorluk çekiyorlar. Evimde de piyano çalabilirim. Ancak Ma Music’teki örgütlü çalışmayı bulamam. Beni burada tutan en büyük neden bu.”
Ertaş’ın bahsettiği gerekçeler nedeniyle olacak ki hakkındaki soruşturmalara her gün yenisi ekleniyor. Bugüne kadar birçok kez gözaltına alınan ve hakkında soruşturma açılan Ertaş’a en son yurt dışı yasağı verildi. Bu nedenle yurtdışındaki etkinliklere katılamıyor.
Ertaş’ın bu duruma tepkisi ise şöyle: “MA benim ikinci ailem. Olmasaydı bu çalışmalarım da olmazdı. Bunun kaynağı da halk. Bazen moralimiz düşüyor ama bu kaynak hep bize güç veriyor. Ne olursa olsun bu halkın çocuklarını müziksiz ve kültürsüz bırakmayacağız. Engeller önemli değil, bu çalışmalarımız sürecek. Bir adım dahi geri adım atamayacağız.”
MA / Azad Altay – Bilal Güldem
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***