DİYARBAKIR – Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, dünyanın en uzun ve tehlikeli fay hatlarından biri olarak tanımlanan Amerika’daki San Andreas Fayı’nın bir benzerinin Türkiye’de olduğunu söyledi. Görür, San Andreas’a benzeyen Kuzey Anadolu Fayı’nın Türkiye’nin en tehlikeli fayı olduğunu söyledi.
Deprem çalıştayına katılmak üzere Diyarbakır’a gelen deprem uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Türkiye ve Dünya’daki sismik hareketlere ilişkin bilgiler veren Görür, Kuzey Anadolu Fayı’nın Türkiye’nin en büyük ve tehlikeli fayı olduğuna dikkat çekti.
Görür, Bingöl’den Yunanistan’a kadar uzanan bin 600 kilometrelik fayı, dünyanın en uzun ve tehlikeli faylarından olan San Andreas Fayı’na benzetti.
Naci Görür, Türkiye’deki depremlerin çoğunun bu fay hattı üzerinde olduğuna vurgu yaparak, “Özellikle Avrasya levhasıyla Anadolu levhası arasında sınır oluşturan bir fay. Dolayısıyla bütün depremler de bu fay üzerinde büyük ölçüde olur. Sağ yönlü, sağ doğrultu atımlı bir faydır. Dolayısıyla mesela bunun örneği Amerika’da San Andreas fayıdır. O da dünyanın tehlikeli faylarından biridir. Zaten bizim ülkemizde ölümcül büyük depremleri çoğunlukla oluşturan bu fay sistemi. İkinci büyük fay zonu ise Karlıova’dan başlayıp Hatay’a kadar giden işte Doğu Anadolu fayıdır” dedi.
“Kuzey Anadolu Fayı San Andreas Fayı’nın ikizi mi?” sorusuna Görür, “O da sağ yönlü doğrultu bu da öyle. Birbirlerine çok benziyorlar” yanıtını verdi.
Görür’ün dikkat çektiği San Andreas Fay Hattı ya da San Andreas Kırığı, California eyaleti boyunca yaklaşık 1200 kilometre uzanan bir kıta dönüşüm fayı.
Pasifik levhası ile Kuzey Amerika levhası arasındaki tektonik sınırı oluşan San Andreas sağ yanal atımlı bir fay. Fay, her biri farklı özelliklere ve farklı derecede deprem riskine sahip üç bölüme ayrılıyor.
“Erzincan-Karlıova arasına dikkat”
Görür, deprem riskinin en fazla olduğu bölgenin Erzincan-Karlıova arasında olduğunu vurguladı. 1930’den beri bu hatta deprem olmadığına dikkat çeken görür, 7 üzeri deprem beklediğini söyledi.
Bu bölgede deprem olacağı konusunda bütün yer bilimcilerin hemfikir olduğunu belirten Görür; “Biz yedinin üzerinde deprem bekliyoruz orada. Dolayısıyla en az 7 – 7,2 gibi büyüklükte deprem bekliyoruz. Çünkü 1930 depreminden sonra kırılmamış bir alan. Yani stres transferi olmuş, olması muhtemel ama kırılmamış bir fay zonu. Onun için bugün Türkiye’de deprem beklediğiniz yer nere denilse yer bilimcilerin büyük ihtimalle çoğu Erzincan’ın doğusu ile Karlıova arasını beklerler” diye konuştu.
“1999’dan bu yana 150 bin kişi depremde öldü”
Görür, Türkiye’de 6 Şubat depreminden sonra en çok konuşulan isim oldu. Hem depremlerden önce hem de yeni depremler için uyarılar yapan Görür, insanların uyarıları ciddiye alması yönünde çağrılarda bulundu.
Uyarıların dinlememesinin sonucunun ölüm olduğunu vurgulayan Görür, 1999 yılından bu yana yaklaşık 150 bin kişinin depremlerde öldüğünü söyledi. Görür, uyarılar ciddiye alınmadığında üzüldüğünü ifade ederek, “Eğer halk bu uyarıları ciddiye almıyorsa ben üzülürüm. Halkın duyup da işi ciddiye almamasını tabi anlamak mümkün olmaz. Bunu eğitimle, cehaletle izah etmek de mümkün değil. Ölümle karşı karşıya kalacak, göçük altında kalacak, canını yavrusunu, ailesini kaybedecek olan Türk insanı. Yani o bunu bir bilim adamından duyup da ciddiye almamasını nasıl açıklarsınız? Son olarak 60 binden, belki yüz binden fazla insanımızı bir gecede öldü. Neyi ciddiye almıyorlar yani? Ciddiye almayacak bir şey var mı? Ölüyorlar. 99’dan bu yana 150 binden fazla insanı bir gecede gömdük. Bunu ciddiye almamak demek, akılla, mantıkla insanlıkla bağdaşır mı?” şeklinde konuştu.
“Deprem Türkiye’nin beka meselesi”
Yetkililerin uyarıları ciddiye aldığını düşündüğünü vurgulayan Görür, depremin Türkiye’nin beka meselesi olduğunu söyledi.
Son dönemlerde siyasi partilerin de depremi gündemlerine aldıklarına dikkat çeken Görür, sözlerini şöyle tamamladı: “Kendi insanının can güvenliğini ciddiye almayan bir yönetim olur mu? Yerel yönetim olur mu? Olmaz öyle şey. Şu olabilir. Yani ülke gerekeni yapmak, önlem almak için yeterince hızlı davranmıyor olabilir, olanağı olmayabilir. Bir şekilde bir planlama programlama yapmışlardır, yapacaklardır diye ben düşünüyorum. Halk can güvenliğini, deprem dirençli yerlerde yaşamayı isterse, talep ederse siyaset bunu ciddiye alacaktır. Almamayı ben düşünemiyorum çünkü ülkemizin beka meselesi bu. Yani varoluş veya olmayış meselesidir.”