YORUM | TARIK TOROS
Mayıs ayında yapılan 2 turlu seçimden bu tarafa siyasetten umut kesildi.
Saray’la iş tutanları, oradan nemalananları kast etmiyorum elbette.
Seçmen, uzun yıllar sonra ilk defa iktidarı değiştirebileceğine inandı.
Hayal kırıklığının büyüklüğü bundan.
Seçimin hemen ardından muhalefetin hesap vermemesi, zarlar hileli olsa da mağlubiyeti süratle kabul edip elindekiyle yetinmesi, muhalif seçmendeki hayal kırıklığını katladı.
**
İnsanlar öfkeli, çaresiz, gelecek için herhangi bir umut kırıntısı taşımıyorlar.
Hatırı sayılır çoğunlukta vatandaş, Türkiye yaşamını sonlandırma, ülkesini terk etme kararı aldı.
Çocuklarını daha müreffeh, medeni, geleceğinden emin oldukları Batı’da yetiştirmek için adeta kapılarda sıraya girdiler; ne çare göç ve göçmenlik çok zorlaştı.
Batılı devletler, bırakın turist vizesini, iş gezisi ya da öğrenci programları için bile kılı kırk yarıyor.
**
Seçim sonrası Türkiye muhalif siyasetinde iki çarpıcı sonuçla karşı karşıyayız:
-Herkes haklı, kimse sorumluluğu üzerine almıyor.
-İktidar olmak gibi bir niyetleri yokmuş.
**
Milleti şahane oyalamışlar.
Bakar mısınız:
İYİP Ankara milletvekili Adnan Peker, “Altılı Masa seçimi kazanmış olsaydı biz daha bakanlıkları oluşturamazmışız. Allah memleketi korumuş” diyor.
Bu laflar, genel başkan Meral Akşener’e hatırlatılınca cevabı, “Arkadaşlarımızda büyük hayal kırıklığı ve öfke var” oluyor.
Hayal kırıklığı ve öfkeyi bile seçmenin elinden aldılar ya, pes!
“Elim kırılaydı da oy vermeyeydim” diyen AKP’li seçmen daha samimi valla.
**
Altılı masanın 4 küçük ortağı dışında süreçten kârlı çıkan yok.
Kimse onlara yenilginin hesabını sormadığı gibi…
İttifak, konforlu alanlarını büyüttü, keyifleri gıcır.
**
Saray, TBMM açılınca “yeni anayasa”yı gündeme getirecek, belli ki seçime kadar bunu tartışacağız.
Rejimi önce fiilen sonra “anayasal” olarak değiştiren Erdoğan’ın halen “darbe anayasasından kurtulmaktan” bahsetmesini kınamayın, bu onun normali.
Muhalefetin polemik için şimdiden sıraya girmiş olması da onların normali.
Hoş artık “muhalefet” demek sırıtıyor ya, neyse.
**
İnsanların başına gelecek var, doğru da…
Seçime kadar tüm meseleleri çarpıtıp halının altına süpüren Erdoğan’ın itirafları -milleti bilmem- Türkiye müktesebatına yakışmıyor.
Son kabine toplantısının ardından, “hayat pahalılığı” diyor, “enflasyonu dize getireceğiz” diyor. Bunun gerekçeleri olarak hammadde, nakliyat, enerji, işçilik, kira gibi unsurların öne çıktığını söylüyor. Döviz kurundaki yükselişin fiyatları doğrudan etkilediğini söylüyor, filan.
“Dış güçler” demiyor, “Türkiye’ye operasyon çekiliyor” demiyor artık.
Bakın, Türkiye resmi TÜİK enflasyonu (yüzde 58.94) verileriyle Venezuela, Lübnan, Suriye, Arjantin, Zimbabve ve Sudan’dan sonra dünya yedincisi.
Gerçek enflasyon üç haneli, bu hesapla dünya üçüncüsü.
1.5 yıldır savaştaki Ukrayna’da bile enflasyon yüzde 11.3
**
Gelgelelim, Körfez’den beklenen “hayat öpücüğü” ABD’den geldi.
Dünya Bankası, “Türkiye ekonomisinin istikrara kavuşmasına yardımcı olmak” amacıyla verdiği desteği iki katına, yani 17 milyar dolardan 35 milyar dolara çıkarmayı planlıyor.
Para, özel sektöre ve hazineye gidecek.
Erdoğan orada durduğu sürece ekonomiye istikrar geleceği yok, bunu Dünya Bankası da çok iyi biliyor elbette.
Birileri onu orada tutuyor sadece.
Çarpıcı gerçek ise, Türkiye muhalefetinin bunu satın almış olması. Son nefesine kadar bekleyecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***