İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından düzenlenen İzmir Avrupa Caz Festivali 30’uncu kez müzikseverlerle buluştu.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapılan festivalin açılış konseri Türkiye’de cazın ünlü icracılarından Ömür Göksel’in seslendirdiği Frank Sinatra şarkılarıyla başladı.
Konserde Göksel’e, Zafer Çebi Orkestrası eşlik ederken, caz yazarı ve müzik programı yapımcısı Ümit Tunçağ da Frank Sinatra’nın hayat hikayesini anlatarak konserin sunumunu yaptı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Goethe Enstitüsü İzmir, İzmir İtalya Konsolosluğu, İsviçre İzmir Fahri Konsolosluğu, Fransız Kültür Merkezi iş birliği ile düzenlenen festival, 14-27 Eylül tarihlerinde İzmirli caz severleri ağırlayacak.
Dünyaca ünlü Avrupalı caz toplulukları Uri Gincel Trio 19 Eylül’de, Fabio Zeppetella Organ Trio 20 Eylül’de, Vein Trio 22 Eylül’de ve Kora Jazz Trio 27 Eylül’de Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sahne alacak.
Diğer festivallerden eğitim ağırlıklı olmasıyla farklılaşan İzmir Avrupa Caz Festivali süresince, gazeteci Sirel Ekşi ile Ümit Tunçağ’ın katılımıyla gazetecilik öğrencilerine yönelik caz yazarlığını konu alan atölye düzenlenecek.
Slovakyalı fotoğraf sanatçısı David Hanko ise 18-20 Eylül’de, “Cazı Fotoğraflamak” adlı fotoğraf atölyesinde İzmirliler ile buluşacak. “Cazın Kadın Sesleri” adlı söyleşiye de ev sahipliği yapacak festival kapsamında toplum tarafından çoğunlukla tek bir rol ile özdeşleştirilen kadının birçok farklı yüzünü yaşayabilmesine izin vermeyi anlatan “Feminen” adlı dans performansı da 26 Eylül’de AASSM sahnesinde olacak.
‘Türk Sinatra’dan gençliğe kazınan şarkılar
Açılış konserine katılan festival müdavimlerinde, gençlik dönemlerine iz bırakan Frank Sinatra şarkılarını “Türk Sinatra” olarak tanınan Ömür Göksel’in yorumuyla yeniden canlı dinlemenin ortak heyecanı vardı.
VOA Türkçe mikrofonuna konuşan Fikret Batumlu, “Konser için buradayız. Caz için buradayız. İlk önce biraz şok oldum programı görünce. Çünkü bizim zamanımıza ait müzikler. Frank Sinatra benim gençliğimin şarkıcısı. Konser çok güzel olacak. Eve gönlüm dolu döneceğim” dedi.
Hakkı Kesirli, “Bu akşam hem İKSEV’e katkıda bulunmak hem de inanılmaz bir süredir devam eden bu caz festivalinin açılış konserinde Ömür Göksel’i dinlemek üzere buradayım. Ömür Göksel tabii bizim kuşağımızın Frank Sinatra’sıdır. Frank Sinatra şarkılarıyla anılır. Çok keyifli konser” dedi.
İzmir Avrupa Caz Festivali sayesinde 30 yıldır İzmir’de kaliteli müziğe ulaşabildiklerini söyleyen Kesirli, “Bu festival inanılmaz bir emek. Hem Uluslararası İzmir Festivali hem de Avrupa Caz Festivali, İKSEV’in ve yöneticilerinin emeğini bütün İzmir’in takdir etmesi gerekir diye düşünüyorum” diye konuştu.
“Geçmişte Türkiye’de pop müzikten evvel caz kültürü vardı”
Gecenin sunuculuğunu yapan caz yazarı ve müzik programı yapımcısı Ümit Tunçağ da Türkiye’de caz müziğin geldiği noktayı başarılı olarak değerlendirdi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tunçağ, “Son 20 yılda o kadar başarılı sanatçılarımız yetişti ki şaşkınlık verici. Yabancı sanatçılarla ‘jam session’lar sırasında birlikte çalarlarken dinlerseniz ‘acaba bu adam Amerika’da mı, İspanya’da mı doğmuş’ diye şaşırırsınız. Bu çok sevindirici” dedi.
Türkiye’de caz kültürünün pop müziğin arkasında kalarak unutulduğunu söyleyen Tunçağ, “Aslında çok ilginçtir, tarihsel olarak pop müzikten evvel caz var. Yani Türkiye’de 1940’lardan itibaren ‘caz band’ adıyla caz orkestraları var. Caz orkestraları bir süre sonra tango yapmaya başlıyorlar ama asıl caz orkestraları gerçek anlamda bir süre çok çalışıyor. Oradan da Ömür Göksel gibi, Özdemir Erdoğan gibi, Erol Büyükburç gibi çok ünlü sanatçılar yetişiyor. Caz müzik daha sonra pop öne çıkmaya başlayınca kaybolmasına rağmen 2000’li yıllardan beri tekrar çok öne çıkmaya başladı” diye konuştu.
“Caz müzik hızlı tüketime yenildi”
İcracıları ve eserleri ile uzun yıllar kalıcı olan caz müziğin hızlı tüketim alışkanlığı yüzünden pop müziğe yenildiğini de belirten Tunçağ, “Ben 250’nin üstünde caz sanatçısıyla röportaj yaptım. Onların da sıkıntısı aynı, dünyada öncelikle o toplumların kendi popüler müzikleri ön planda her zaman. Bu kaçınılmaz bir şey. Caz müzik çok seçkin bir tür olduğu için değil bence. Burada insanların neyi, nasıl seçtikleri önemli. Yani pop müzik geçici, bugün meşhur, üç gün sonra o adamı, kadını, o topluluğu unutuyorsunuz. Ama caz öyle değil. Cazın tıpkı klasik müzik gibi kalıcı bir yeri var. Nasıl Mozart’ı Beethoven’ı bugün aradan kaç yüz yıl geçmesine rağmen dinliyorsak, caz sanatçıların parçalarını da Louis Armstrong’u, Ella Fitzgerald’ı, Frank Sinatra’yı, Nat King Cole’u da dinliyoruz” dedi.
Caz müziği dinlemenin ve sevmenin yolunun kulağını iyi müziklerle eğitmekten geçtiğini belirten Tunçağ, “Bu bir merak, bir kulak alışkanlığı. Klasik müzik de öyledir. Çok kolay değildir alışması. Onun için de biraz kulak eğitimi gerekiyor. Kulak eğitimi olan, o tip müzikleri seven ya da güzel müzik dinlemeyi sevenler caz müziğe doğru meylediyorlar. Bana ‘nasıl caz dinleyeceğim’ diye çok soruyorlar. Önce şarkıcıları dinleyin derim, Ella Fitzgerald, Nat King Cole, Louis Armstrong, Chat Baker, Frank Sinatra dinleyin. Sonra yavaş yavaş küçük orkestralar, bir piyano, bas, davul, bir tane saksafon, bir tane trompete geçin. Sonra kulağınız alışmaya başlayınca bu sefer büyük orkestralara geçebilirsiniz. Çünkü cazın da tarihsel gelişimi böyle ilerliyor” ifadelerini kullandı.