Meliha YILDIZ
Kalben konuşurken, kendini suya bırakmış gibi yüzdüğünü hissediyorsun. Anlattıkları tamamen, varolana itirazdan oluşsa da, akıntıya karşı bir yüzüş olsa da, akıntıya karşı zorlu bir yüzüşü değil, suyun gücüne kendini bırakmış olmayı hissediyorsun. Bu su, seni yüksekten düşeceğin bir şelaleye değil geldiği yere, kaynağına götürüyor. Kaynağına dönüyorsun…
Bunu yaparken elindeki tek güç; samimiyet. Yılların ve uzun bir mücadelenin ardından elde edilmiş bir silah, samimiyet… Sistemin, ayakta kalmasını sağlayan şifrelerin çözülmesinin ardından gelen bir silah. Hiçbir savunma kalkanı da yok, çırılçıplak. Tek silahı ve kalkanı, samimiyet. En kaotik labirentlerin bile duvarlarını yıkabilecek bir silah.
Kalben’in ilk romanı Eski Dünyanın Yangını’nı okurken hatırlayamadığım dediğim anılar bir bir canlanıyor. Bütün duyguları, kokuları ve renkleriyle… Romanda kullandığı teknik daha önce hiç bahsetmediğim anılarımı canlandırıyor. Meğer neler neler yaşamışım?… Meğer güzel anılarımda varmış benim… Kötü anılarımın, güzel tarafları da…
Geçmişe yolculuk yapmak istiyorsanız, Eski Dünyanın Yangını’nın içine girin. Özellikle çocukluk ve gençlik dönemi yangınınıza… En korkunçlarında bile Kalben elinizden tutuyor sizin. Bol şiddet var ama suçlu yok bu romanda. Suçlu herkes bu romanda. Dert suçlu bulmakta değil, dert yaşanılanları kabullenebilmek. Dert kendini yeniden doğurabilmek…
Kitabın her cümlesi bir şiir dizesi. Kendini yeniden doğuranların yarattığı dilden. Sözlerini şiire dönüştürmek için bir çaba gerekmiyor, yaptığı sadece Kalbence konuşmak.
Kendini yeniden varedebilmek için doğduğu ve büyüdüğü evin yarattığı yaralarıyla yüzleşiyor. Aile evinden çıktıktan sonra yeni evlerde de ebeveynlerinin açtığı yerden, yaraları büyütecek yeni hayatlar yaşıyor. Travmalarının baş kahramanları, aile kurumu ve ataerkil düzen.
BASİT VE SIRADAN OLANIN DERİNLİĞİ
Neredeyse okuduğum her paragraf bir anıya götürüyor beni. Kalben’in en önemli özelliklerinden biri de bu, her kadın onda kendini bulabilir. Çok aykırı görünse de içimizden biri. Bir noktadan sonra çoğunluktan ayrılıyor, basit ve sıradan olanın derinliğinin farkındalığında… Aykırılığı da burada başlıyor.
Şarkılarının sözleri de sıradan ve basit olanı anlatıyor. Sevdiğimiz ünlü bir sanatçının televizyon programında, dalga geçilen “Yerlerde saç var” dizesi benim için önemli bir anıyı tetikliyor. Çok acı bir ayrılık sonrası, yerlerdeki saçlardan işlediğim tabloyu hatırlıyorum.
Bugünün aşklarını anlatıyor. En güzeli de kadınların aşklarını anlatıyor. Dünyada, giderek daha görünür olan dişil enerjinin gücü var dizelerde… Kalben gibi kadın müzisyenler sayesinde yüzyıllardır erkeklerin dizeleriyle aşklarımızı anlatmaktan kurtuluyoruz.
“KENDİN OLMAK” BİR PROTESTO
Seçimlerinin sadece kendi olmak için yaptığı şeyler olduğunu söylese de; saçının rengi , giydiği elbiseler , sahnedeki duruşu… Seçimlerinin her biri bir protestoya dönüşüyor. Bu sistemde “kendin olmak” en büyük protesto belki de…
“Kendimizden nefret etmeye alışmıştık. Kendimize ahlaksız demeye, kendimizden utanmaya, kendimizi yargılamaya… Evrenle bağımızı bir türlü kavrayamıyor, her sabah yeni güne uyandığımıza sevinemiyor, çok ağlamaktan korkup çok gülemiyorduk. Nazara gelecektik sanki her an. Kapı eşiklerimize domuz derileri gizlenecekti belki de. Birilerinin kara büyülerinin sonucuydu tüm bu mutsuzluk yahut annelerimizin yükünü taşıyorduk sırtlarımızda. Annelerimize dönüşüyorduk giderek. İki yalnız kemiğe…”
Kadın olarak kendimize bile itiraf edemediğimiz, en çok kırıldığımız yerlere dokunuyor. Kürtaj deneyimini anlatıyor büyük bir cesaretle. “Ben elmayı değil, armudu severim” der gibi prezervatif sevmem diyenlere, bunun bir tercih olamayacağını, kürtajın kadınlar için ne kadar ağır bir travma olduğunu anlatıyor. Sadece erkeklere değil kadınlara da anlatıyor. Romanın birçok yerinde kadınların içindeki ataerkilliği de hedef alıyor Kalben.
“Neden birinin sevgisiyle, beğenisiyle, onayıyla tamamlanacağıma inandım onca sene? Neden içimdeki albümlerde bulamadığım bir fotoğrafın peşine düştüm? Neden normal olmak istedim? Geleneklerin, kültürün, toplumun uyumlu bulduğu biri… Evinin kadını… Babasının kızı… Kocasının göz bebeği… Arkadaşlarının bir tanesi.”
Kalben’in yüzleşmesi sadece bir kendi kendini şifalandırma değil, gerçek şifalanmanın; “gücünün farkında olan kadınların” yan yana durmasıyla olacağını savunuyor.
Sadece bir müzisyen değil Kalben, yaşama karşı bir duruş. Ölümün olduğunun, belki her gün farkında olan birinin yaşamı. Kendini yeniden doğuranların çok iyi anlayabileceği…
Kitabı bitirirken, yazması yıllar süren romanın tamamlanmadığından bahsediyor. “Sadece, ondan uzaklaşıp hayata devam edebilmeyi seçebildim sonunda. Yeni hayatıma…”
Büyümenin bitmeyen bir şey olması gibi…
Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***