Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) VOA Türkçe’ye isteğe bağlı yayın hizmeti lisans (İnternet İBYH) başvurusu için verdiği üç günlük süre sona eriyor.
Üst kurul, Pazartesi günü yayınladığı duyuruda 72 saat içinde lisans başvurusu yapılarak üç aylık lisans bedelinin ödenmemesi halinde VOA Türkçe için erişim engellemesi talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne başvuracağını açıklamıştı.
Bu duruma tepki gösteren ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütleri RTÜK’ün tutumunun objektif yayıncılığı demokratik denetleme esaslarıyla bağdaşmadığını, sansür, ehlileştirme ve dayatmacı bir yaklaşım içerdiğini ifade ettiler.
Önderoğlu: “RTÜK uluslararası dijital medyanın Türkçe servislerini lisans prosedürü üzerinden tehdit etmeyi sürdürüyor”
RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler) Türkiye temsilcisi ve Bianet medya özgürlüğü raportörü Erol Önderoğlu, VOA Türkçe’ye lisans dayatmasının regülasyon ihtiyacından kaynaklanmadığı görüşünde.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Önderoğlu, “Ne yazık ki RTÜK, yayıncılık esas ve değerleri demokratik tarzda denetlemekten uzak bir kuruluş olarak, otoriter yönetimin medyaya söylem dayatmanın misyonunu üstleniyor. Hakkaniyeti, tarafsızlığı ve ölçülülüğü kalmayan bu kurum, uluslararası dijital medyanın Türkçe servislerini lisans prosedürü üzerinden tehdit etmeyi sürdürüyor. Bu uygulamanın regülasyon ihtiyacıyla ilgisi yok çünkü hemen gerisinde yayıncılığa şekil vermeye dair açık bir amaç barındırıyor. Bu süreç tamamlandığında korkarız ki, bu uluslararası medya kuruluşlarının geleceği, ilgili ülkelerle olan diplomatik ilişkilerin düzeyine bağlı olarak son derece kırılgan hale gelecektir” dedi.
Bayar: “RTÜK sansür ısrarını sürdürüyor”
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ise VOA Türkçe ile birlikte Deutsche Welle Türkçe’nin o dönemki internet uzantılarına erişim engellemesi geldiğini hatırlatarak son gelişmenin de haberciliğe yönelik yeni bir tahammülsüzlük olarak değerlendirdi.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkan Yardımcısı Ceren Bayar, “VOA Türkçe ve DW Türkçe’ye getirilen erişim engelinin üzerinden 1 yıla yakın zaman geçti. Halkın haber alma hakkına vurulan bu darbeden 13 ay sonra RTÜK’ün sansürde ısrarını sürdürdüğünü VOA’nın bir başka internet sitesine daha sansür uygulanması için devreye girdiğini öğrendik. ‘Sansür yasası’ olarak nitelendirilen yasal düzenleme gereği de yayıncı kuruluşların, RTÜK’ün uygun bulmadığı yani ‘hoşuna gitmeyen’ haberleri çıkarması da zorunlu kılındı. Haberciliğe tahammülsüzlüğün net göstergeleri olan bu kararlar ve uygulamalar kabul edilemez. Bu tahammülsüzlüğün bir an önce sonlandırılması, tüm erişim engellerinin kaldırılması gerekir” dedi.
Yusuf Kanlı: “Yabancı medya kuruluşlarının lisans maskesiyle ehlileştirme çabası kabul edilemez”
Gazeteciler Cemiyeti ise uluslararası medya kuruluşlarına karşı son dönemde geliştirilen erişim engelleme çabalarının bu kurumları da ehlileştirilme düşüncesinden kaynaklandığı kanaatinde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, “Yerel kanallardan neredeyse propaganda dışında Türkiye ve dünya olaylarını öğrenme, bilgilenme imkanı bulamayan halkımızın habere ulaşmasında hayati önemde vazife gören BBC, Deutsche Welle ve Voice of America gibi yabancı medya kuruluşlarının Türkçe haber servislerine ulaşımının engellenmesi, Türkiye ofislerini lisans maskesiyle ‘ehlileştirme’ ve kontrol altına alınmaya çalışılması, bu kuruluşlarda görev yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı arkadaşlarımıza basın kartı sıkıntıları yaşatılması ülkemiz için üzüntü verici ve kabul edilemez durumlardır” dedi.
“Gerek Basın İlan Kurumu gerekse de RTÜK yeni dönemde adeta sansür kurulu gibi vazife görmek gayreti içerisine girmişlerdir”
Yusuf Kanlı yalnız RTÜK’ün değil Basın İlan Kurumu’nun da aykırı sesleri susturmak çabası içinde olduğunu da ifade etti.
“Bilgiye ulaşmak temel insan haklarından olması nedeniyle yerel ve uluslararası hukuk açısından basın özgürlüğü teminat altına alınmış, medya demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak görülmüştür. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi altında oluşturulan İletişim Başkanlığı uygulamalarıyla özellikle son yıllarda şiddeti giderek artan bir şekilde bilgi edinme hakkı, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile propaganda karıştırılmakta, ülke tek sesliliğe boğulmak istenmektedir. Benzer şekilde, gerek Basın İlan Kurumu gerekse de Radyo Televizyon Üst Kurumu bu yeni dönemde aykırı tüm sesleri susturmak, eleştiriyi yasaklamak adeta sansür kurulu gibi vazife görmek gayreti içerisine girmişlerdir.”