RIHA – Serêkaniyê ilçesinde 31 yıl önce katledilen gazeteci Hüseyin Deniz’i anlatan kardeşi Adile Deniz Sürer, “Katledenler amacına ulaşmadı. Hüseyin’in ardından binlerce gazeteci yetişti” dedi.
Özgür Gündem Gazetesi muhabiri ve yazarı Hüseyin Deniz’in, 9 Ağustos 1992’de Riha’nın Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde katledilmesinin üzerinden 31 yıl geçti. Kürt bilgesi Apê Musa’nın (Musa Anter) yeğeni olan Deniz, uzun yıllar Sêwereg (Siverek) ve Nisêbîn’de (Nusaybin) öğretmenlik yaptı, 12 Eylül askeri darbesi döneminde 3 yıl Diyarbakır Cezaevi’nde kaldı. Deniz’in bu yıllarda başladığı Kürt dili ve folkloru çalışmaları, daha sonra da devam etti. 1991 yılında Kürt atasözlerinden oluşan “Gotinên Pêşiyên Kurdan” adlı kitabı yayınlandı. Uluslararası Yazarlar Birliği PEN üyesi olan Deniz’in, Özgür Gündem Gazetesi’nden önce Yeni Ülke, Cumhuriyet, 2000’e Doğru, Welat başta olmak üzere birçok gazete ve dergide yazıları yayımlandı. Özgür Gündem Gazetesi’nin 31 Mayıs 1992’de yayın hayatına başlamasıyla Serêkanîyê muhabiri olan Deniz, gazetenin forum sayfasına yazılar yazdı.
9 Ağustos 1992’de ilçenin bir sokağında uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan Deniz, kaldırıldığı Urfa Devlet Hastanesi’nde gerekli müdahalenin yapılmaması sonucu ailenin girişimleriyle bir gün sonra Amed’e götürülmek üzere yola çıkarıldı. Ancak Deniz, Amed’e varmadan yolda 10 Ağustos’ta yaşamını yitirdi.
APÊ MUSA: SENİN DE YERİNE YAZARIM
Dayısı ve çalışma arkadaşı Apê Mûsa, Deniz’in katledilmesinin ardından 13 Ağustos 1992 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’ndeki köşesinde, şunları yazdı: “Evet ‘can’ Hüseyin öldü ama Hüseyin’in öldürülmesine seyirci kalan devlet, işkenceciler, onursuz köy korucuları ve de satılmış kontr-gerilla, ölülerine şehit diyorlar. Lanet olsun, o adamlar kutsal şehitliği rezil ettiler. Onun için ben Hüseyin bunlara karışmasın diye ‘öldü’ dedim. Aslında bizim Hüseyin, Kerbela şehidi Hüseyin’den aşağı değildir. Oğlum Hüseyin ben sana ‘öldün’ diyemiyorum. Ölümün bana o kadar ağır geliyor ki, sanki öldü desem seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana ama üzülme yavrum ‘Ez xale te me (Ben senin dayınım)’ sağ kaldığım müddetçe senin de yerine yazarım. Yok eğer beni de öldürürlerse sana kavuşurum ki bu kavuşma en güzel kavuşma olur.”
‘KATİLLERİ ORTAYA ÇIKARILMADI’
Apê Musa, bu yazıyı kaleme aldıktan 38 gün sonra 20 Eylül 1992’de Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmak üzere geldiği Diyarbakır’da JİTEM elemanları tarafından katledildi. Diğer “faili meçhul” cinayetlerde olduğu gibi hem Anter hem de Deniz’in katilleri ortaya çıkarılmadı. Cinayet 2 yıl “faili meçhul” kaldıktan sonra 1994’te cinayette kullanılan silah, Hizbullah mensubu Mehmet Şah Bakır’ın üzerinde yakalandı. Söz konusu şahıs üzerinde yakalanan Makarov marka silahın 12 ayrı cinayetin işlenmesinde kullanıldığı tespit edildi. Diyarbakır 4 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanan Bakır’a, cinayetlerden sorumlu tutularak müebbet hapis cezası verildi. Davada sanığın 2001 yılında aldığı müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından 2 Temmuz 2002’de bozuldu. Yeniden yargılama yapan DGM’lerin yerine kurulan Diyarbakır’daki Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Kasım 2004 tarihinde Bakır’ı tahliye etti. Bakır, o tarihten sonra “kayıplara” karışırken, mahkeme, davada “daimi arama” kararı verdi.
‘FAİLLER BELLİ’
Deniz’i, katledilmesinin 31’inci yıl dönümünde İsviçre’de sürgünde yaşayan kardeşi Adile Deniz Sürer (57) anlattı. Deniz için “Hem abim, hem yoldaşım, hem de arkadaşım” diyen Sürer, 31 yıldır her 9 Ağustos’ta acılarının tazelendiğini söyledi. Sürer, “Her yıl aynı acıları yaşıyoruz. Katliamın olduğu dönem çok zorlu bir dönemdi. Her gün Kürt aydınları, siyasetçileri hedef alınıyordu. Yıllardır bu böyle. O dönem karanlık güçler olan Hizbul-kontraları devlet devreye soktu. Tetikçilik yapanlar derin devlete bağlıydılar. Kürtleri bu tetikçilerin elleri ile bitirmek istediler. Hüseyin’de aydın bir Kürt gazeteciydi. Çok yetenekli ve sevilen biriydi. Ceylanpınar gibi bir yerde Hüseyin’in olması devlet için bir engeldi. Onun için onu katlettiler. Faili meçhul değil. O dönem bir birlik ve beraberlik vardı insanlar arasında. Faili beli cinayetler ile bu birlik ve beraberliği bozmaya çalıştılar. Kimin ne zaman vurulacağını bilmiyorduk, herkes tedirgindi. Buna rağmen mücadele ruhu hep vardı” ifadelerini kullandı.
‘31 YILDIR BU ACI İLE YAŞIYORUZ’
Deniz’in vurulduğu 9 Ağustos tarihinden önce arkadaşları tarafından dikkat etmesi noktasında uyarıldığını dile getiren Sürer, “Arkadaşları onu dikkat etmesi noktasında uyardıklarında, Hüseyin Abim ‘Ya kaçacağım ya da yazacağım. Bende kaçmayacağım ve yazacağım. Ellerinden geleni artlarına koymasınlar’ derdi. Hüseyin’in vurulduğu sabah dünya başımıza yıkıldı. Yıllardır mücadelenin içinde olan bir aile olduğumuz için sükûnet ile karşıladık. Üzerimize düşen ne ise onu yaptık. Acımızı yüreğimize gömdük. 31 yıldır bu acı ile yaşıyoruz. Bizi bu acıya rağmen ayakta tutan şey bizim değerlerimize bağlılığımızdır” diye konuştu.
‘HÜSEYİN ABİMİ APÊ MUSA YETİŞTİRDİ’
Hüseyin Deniz vurulduğunda 25 yaşında olduğunu kaydeden Sürer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok farklı bir insandı. Bir gün olsun bizimle yüksek sesle konuşmadı. Hiçbir zaman bizim kalbimizi kırmadı. Her hangi bir sorun yaşamadık. Sadece biz ailesi ile değil, Ceylanpınar halkı ile her hangi bir sorun yaşamadı. Herkes tarafından sevilen ve sayılan biriydi. Rahmetli Musa dayım (Ape Musa) her zaman şunu söylerdi; ‘Bir gün ben gidersem yerimi tutacak tek kişi yeğenim Hüseyin sensin.’ Hüseyin abimi Musa dayım yetiştirdi. Musa dayım, her yönden abimle ilgileniyordu. Abiden öte bizim için bir rehberdi. Benim hem yoldaşım, hem abim, hem de arkadaşımdı, her şeyimdi. 31 yıl geçmesine rağmen onun adı her geçtiğinde yüreğim yerinden çıkacak gibi oluyor. Unutulacak bir insan değil.”
‘KATLEDENLER AMAÇLARINA ULAŞMADI’
Katledilen bütün gazetecilerin faillerinin aynı kişiler olduğunun altını çizen Sürer, “Katiller bir kişi değil, asıl katil derin devlettir. Katillerin ortaya çıkması Kürt sorununun çözülmesi ile mümkündür. Ne zaman Kürtlerin varlığı kabul edilir ve barış olursa, o zaman faili belli cinayetler aydınlığa kavuşur. Devlet bu suçu işledi” dedi. Deniz’i katledenlerin amaçlarına ulaşmadığını vurgulayan Sürer, “Özgür basın bir an olsun susmadı. Bir çok gazeteci katledildi. Eğer bugün özgür basın geleneği olmasaydı amaçlarına ulaşmış olacaklardı. Ancak bugün özgür basın her zamankinden daha güçlü. Hüseyin’in ardından binlerce gazeteci yetişti. Birçok gazete ve televizyon yayın hayatına devam ediyor. Hüseyin 31 yıldır unutulmadıysa ve her yıl mezarı başında sevdikleri tarafından anılıyorsa, demek ki Hüseyin ölmemiştir. Hüseyin fiziken aramızda olmayabilir ama bilinç olarak her zaman aramızda. Biz onunla gurur duyuyoruz. İsviçre’de 10 yıldır sürgünde olduğum için Hüseyin’in mezarını ziyaret edemiyorum. Bir kez daha toprağını koklamak isterdim” şeklinde konuştu.
MA / Emrullah Acar
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***