Muğla’nın Milas ilçesinde Akbelen orman alanı, madencilik gerekçesiyle yok edilirken halkın tepkisi sürüyor. Özellikle kadınlar, yakın geçmişte Işıkdere Köyü’nün yok edildiği maden ocağı için bu sefer de İkizköy’ü terk etmek istemiyor.
Akbelen’de geride kalmış zeytinlikleri ve verimli toprak örtüsünü koruma çabasına karşılık kolluk güçleri eşliğinde maden şirketi, çalışmasına devam ediyor. Limak Enerji ile İçtaş Enerji’nin ortak termik santral yatırımı Yeniköy-Kemerköy Enerji tarafından genişletilmekte olan maden sahası, köy yaşamıyla doğal hayatı adeta yutuyor. Maden şirketi, bugün de kesilmiş yüzlerce çam ağacını, jandarma-polis koruması altında kamyonlara yükleterek tomruk ticareti amacıyla taşımayı sürdürdü.
Akbelen eylem alanındaki köylü kadınlar ise, geçtiğimiz yaz tüm Türkiye’nin üzüntüyle izlediği orman yangınlarında korumaya çalıştıkları çam ağaçlarını parçalara bölünmüş tomruklar halinde gördükçe isyan ediyor.
Kadınlar, yakın geçmişte yok olan Işıkdere Köyü’nü anımsatarak, VOA Türkçe’ye ormanlık alanda maden ocağına neden karşı olduklarını anlattı.
“Tarlayı tapuyu tutar, kadını nikah tutar ki buralar bizim tapulu malımız”
İkizköy sakinlerinden Aytaç Yakar, dört yıl önce maden sahasında kaldığı için Işıkdere Köyü’nden Akbelen Ormanı kıyısındaki evine, tarlasına taşınmak zorunda kalmış.
Şimdi tapu sahipleri olarak buraları terk etmek istemediklerini ancak kendilerine desteğe gelenlere de kötü davranıldığını anlatan Yakar, “Sen benim tapulu arazime buraya yardıma gelenleri desteğe gelenleri adamın tapulu tarlası, çıkın demekle nasıl ters kelepçe vurup boynunu yere eğip de götürdüler. Ne demek? Dört senedir biz buradayız tapulu arazi burası. Bana bak, tarlayı tapu tutar, kadını da nikah tutar, bu kadar düşük olmasın gari yeter. Şu Türkiye kendini biraz toparlasın gari” dedi.
Aytaç Yakar, “Bitirdiler kestiler ne kaldı zati. Orda üç tane ağaç kaldı onu da kesecekler. Yakında buraya da girecekler korkuyorum yani. Ben bi kere o yok olan köyden, şimdi kara kömür olan köyümden geldim. Buraya ev yaptım 5 ay sonra ihtarname geldi buradan da kalkacaksın diye. Paralar teklif ettiler ben gene para reddettim. Anahtar alıp anahtar vereceğiz dediler, gene kabul etmedim. Niye, köylümün vatandaşın yanında toprağımın başında olcam deye kabul etmedim. Yeter ya yeter bu kadar da bizim üstümüze gelmesinler. Bir kere taşındım beş ay sonra geldi yine ihtarname yine kalkın diye. Ne demek ya ben kalkmayacağım dedim öldürecekseniz beni burada öldürün dedim gene vermedim gene de vermiyorum. Vermek de istemiyorum” diye konuştu.
“Bizi terörist görüyorlar, ama direneceğim, bu kömür bitsin artık”
Bir başka köy sakini İlkay Demir de orman yangınları yanı sıra Akbelen’de son yıllarda korumaya çalıştıklarını artık tümüyle kömür gerekçesiyle kaybettikleri anlattı. Demir, “İki senedir mücadele verdiğimiz çamları şu anda elimden gözümüzün önünden cayır cayır tomruklar ediyorlar. Sanki bizi terörist gibi görüyorlar. Terörist olsak bu kadar askeri, jandarmayı üzerimize salmazlar. Kendi arazimizi gözünün önünce alınca çok zorumuza gitti. Tapulu arazimizi belki yarın elimizden çıkaracaklar. Benim evim şu anda kömür sahasının ortasında. Sağı solu kapandı. Benim çocuğum şimdi asker korkusundan evin içinde hapis. Bizim elimizi kelepçelemişler ben durumuma çare bulmak istiyorum” dedi.