Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen orman alanında özel şirkete ait maden çalışmasına karşı halkla birlikte nöbetteki en genç milletvekili Gizem Özcan, “Dört yıllık kömür rezervi için yüzyıllık doğa katledildi” sözleriyle manzarayı özetledi.
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, Akbelen’de ağaçlar kesilmiş olsa da doğaya daha fazla kalıcı zarar verilmesini engelleme amaçlı eylemde, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin farklı noktalarında geçtiğimiz yaz yaşanan orman yangınlarını anımsatan Özcan, “Yüzde altmış sekiz orman varlığı olan Muğla’mızın, geçen sene ve ondan önceki sene yaşadığımız yangınlarda orman varlığımızın önemli bir kısmını yitirdik. O yüzden Akbelen Ormanı, içinde bulunduğumuz orman, bizler için büyük önem arz ediyordu. Çünkü bu yaban hayatının ve kaybettiğimiz orman varlığının korunması açısından da Akbelen Ormanı çok çok önemliydi. Bugün gelinen noktada biz bir kez daha Akbelen Ormanı’ndan söylüyoruz: Ağaca tutunmak, yaşama tutunmaktır. Sadece gördüğünüz burada toprak üstündeki sadece ağaçlar değil, burada bir ekosistem yok ediliyor. Ve tabii ki bir önemli nokta; bu bölge su kaynaklarının korunması açısından da yine büyük önem arz ediyordu. Burada maden sahasının yapılması halinde su kaynaklarının yok olacağı sellerin artacağı orman yangınlarının burada daha fazla çıkacağına dair çok önemli veriler var. Bunu bilim insanları söylüyor. Ve yine önemli bir konu; burada enerji ihtiyacı için bunun yapıldığı ifade edilmeye çalışıyor. Ama buradaki iki termik santral sadece Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde beşini karşılar nitelikte. Buna bir alternatif yaratılabilirdi, bu enerji ihtiyacı için başka yollara, yöntemlere başvurulabilirdi. Ama buradaki dört yıllık kömür rezervi için bu katliamın yapılmasına bizim gönlümüz elvermiyor” diye konuştu.
Muğla’da yeni kömür sahası ve yeni maden sahası açılmasına daima karşı olacaklarını belirten Özcan, iktidar tarafından Akbelen’deki direniş eylemlerine yönelik “terörist” suçlamasına da tepki gösterdi. Özcan, “Burada köylülerimiz ve vatandaşlarımızla direniş içindeyiz. Bu direnişi de hep birlikte büyüteceğiz. Tüm Türkiye’deki doğa severlere ülkesini seven, ağacını seven, suyuna sahip çıkan tüm doğa severlere sesleniyoruz: Akbelen’deki çığlığı gelin hep birlikte büyütelim” ifadesini kullandı.
“Geçen yaz ağaç yanmasın derken bu yaz insan eliyle katliam var”
İktidar tarafından Akbelen’deki vatandaşlar ve köylüleri, jandarmayla, askerle karşı karşıya getirme yaklaşımı sergilediğini kaydeden Özcan, “Oysa biz geçen sene yangın döneminde askerimizle, polisimizle, köylümüzle tüm vatandaşlarımızla, siyasiler burada çalışan itfaiye personelimizle seferberlik halinde Muğla’daki yangınları söndürmeye çalıştık, gayret gösterdik. Nitekim Şahin Akdemir isimli genç kardeşimizi bu yangında kaybettik ve hepimizin hala acısı içimizde taze. Hal böyleyken bir yıl içinde nasıl bu duruma gelindi. Biz de gerçekten bunun için çok büyük üzüntü duyuyoruz. Çünkü bir ağaç yanmasın, bir ağaç eksik yansın diye can verenler bugün baktığımızda insan eliyle bir katliam yapıldığını ağaç kesildiğine tanık oluyoruz. Gerçekten bu akıl alır gibi bir durum değil. Burada yaşanan isyanın sebebi de direnişin sebebi de aslında tam olarak bu” dedi.
Özcan, hukuki sürece ilişkin de bilgi vererek, “Akbelen’de ÇED aşaması da işletilmedi. Yine ağaçların kesimine ilişkin raporda sürenin, iznin 2021 yılında bittiği açıklandı ve buna ilişkin belgeler sunuldu. Ancak daha sonra kesim izni alındığına dair tekrar bir açıklama yapıldı. Ama bu da şöyle mümkün değil; 2021 yılında, o tarihte burada bir yürütmeyi durdurma kararı vardı. Biz bu mücadelenin çok başından beri içindeyiz. Yürütmeyi durdurma kararı söz konusuyken bu süreçte kesim izninin yenilenmesi gibi bir süreç söz konusu olamaz. Dolayısıyla burada da bir hukuksuzluk söz konusu. Ve işte biz o hukuksuzluğun karşısında durmak için burada mücadeleye devam ediyoruz” dedi.