Ezgi YILDIZ
Türkiye’de son zamanlarda birçok eylem ve etkinlik valilik ve kaymakamlık kararlarıyla engelleniyor. İç hukukunda Anayasa’da yer alan “önceden izin almaksızın barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkı” 34’üncü maddesi ile dış hukukunda ise imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerle (Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) bu hak korunuyor.
KESKİN: 90’LARDA BİLE BU YOKTU
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin, 30 yıldır insan hakları hareketi içerisinde olduğunu, bu süre boyunca devlet baskısını sürekli karşılaştıklarını ve döneme özgü olarak yorumlamadığını ifade etti. Keskin, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sürekli olduğunu ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü her zaman engellendiğini ifade etti. Keskin, 1990’lı yıllarda fiziki saldırıların daha fazla olduğunu ancak ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bu dönem daha fazla engellendiğini söyledi.
Keskin, Türkiye’nin ifade özgürlüğü kapsamında iç hukukunda yer alan maddelere uymadığını ve imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerle de ters düştüğünü belirterek “Her şeyden önce biz konuşamıyoruz. İnsanlar konuştuğu zaman sorgusuz sualsiz tutuklanıyor. 1990’larda bile bu yoktu. Fiili bir polis devletiyle karşı karşıyayız. Biz çok uzun zamandır sokakta basın açıklaması yapamıyoruz bu illere göre değişiyor. Nedenini hiç bilmediğimiz belli yasaklamalar var” dedi.
‘KAYMAKAM AYM’NİN ÜZERİNDE MİDİR?’
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen engelleniyor ve berberindeki hak savunucularıyla gözaltına alınıyorlar. Keskin, 1995 yılından bu yana kayıp yakınları tarafından başlatılan eyleme ilişkin dünyada meşruiyeti kabul edilmiş bir sivil itaatsizlik eylemi olduğuna vurgu yaparak, “Elimizde bir AYM kararı var. Biz bu karar dayanarak her hafta yine Galatasaray Meydanı’na gidiyoruz. Bize şu gerekçe geliyor Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasağı var. Burada şunu sormak gerekiyor; ‘Kaymakam AYM’nin üstünde midir?’ normalde değildir. AYM en üst hukuk kurumudur bağlayıcı kararları var. Ama bir kaymakam çıkıp diyor ki ben bunu tanımıyorum burada yasaklıyorum bu bir hukuk devletinde olmaz” ifadelerini kullandı.
KESKİN, İÇ VE DIŞ HUKUK İHLALLERİNİ DEĞERLENDİRDİ
Eren Keskin son dönem engellenen diğer basın açıklamalarına da dikkat çekerek “Özel günlerdeki basın açıklamaları engelleniyor. Sivas Katliamı’nın anması da engellendi. Ben bunu şöyle yorumluyorum ‘Devleti yönetenler şu anda herhangi bir farklı fikrin gelişmesini istemiyor ve bir korku ile yönetiyorlar toplumu. Burada ilginç olan şu; Türkiye’nin imza ortaklığı olan sözleşmeler. Bu sözleşmelerin ihlal edilmesi karşılığında düzenlenmiş denetim mekanizmaları var. Bunların hiçbiri Türkiye’ye karşı işletilmiyor. Aslında Avrupa Birliği bu hak ihlallerine sessiz kalıyor. Çünkü sığınmacılar gibi bir dünya problemi var. Türkiye sınırlarını açmasın endişesiyle her şeyi görmezden geliniyor. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti olmadığı için çok rahat bir şekilde kendi yasasını ihlal ediyor” dedi.
BESNA TOSUN: BU SESSİZ EYLEMLERİN ÇOK BÜYÜK BİR YANKISI OLDUĞUNU HERKES BİLİYOR
Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’nda yapmak istedikleri eylemlerin engellenmesine ve polis müdahalesine dair değerlendirmelerde bulundu. Tosun, 15 Temmuz sonrası Olağanüstü hâl kapsamında getirilen eylem yasaklarıyla sivil toplum örgütleri ve hak örgütlerinin sokaktan koparmaya çalıştıklarını söyledi. Besna Tosun yeniden sokağa çıkmalarının polisi tedirgin ettiğini ve bu sebepten de her hafta şiddetin daha da arttığını belirtti.
Tosun, “Kimsenin sokağa çıkmasını, sokaktan itiraz eden muhalif bir ses istemiyorlar ve bu yüzden çok saldırganlar. İnsanları sokaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Başka bir alan kalmadı ve insanlar tekrar sokaklara dönmek istiyorlar. Cumartesi Anneleri de bu konuda toplum için umut verici bu yüzden de hedef olarak seçiyorlar. AYM kararına rağmen bize müdahale edenler suç işlediklerini biliyorlar. 15 dakika sürecek sessiz bir eyleme müdahale ediyorlar çünkü bu sessiz eylemlerin çok büyük bir yankısı olduğunu herkes biliyor” dedi.
BİR DİĞER YASAKLAMA: ONUR YÜRÜYÜŞÜ
LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan Can Kortun, bu yıl 31’incisi yapılan yürüyüş sonrası polis müdahalesine ilişkin konuştu. Kortun, İstanbul Şişli’de yapılan etkinliğin yasaklanma gerekçesinin önceki yıllardakinden farklı olduğunu ve polisin eylem alanlarında gözaltı prosedürünün de uygulamadığını belirterek, “Yasaklama kararı Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından verildi. Bizler Şişli Emniyeti tarafından gözaltına alındık. Yani yasaklama kararı olmayan bir yerden alındık. Eylem esnasında ya da alandan alınmadık. Benim bulunduğum araçtaki polis ‘3 renkten fazla giyinenleri aldık’ dedi. Bundan kaynaklı da bir sayıyı doldurmaya çalıştıkları için gözaltına alındığımızı düşünüyorum” dedi.
İstanbul Onur Yürüyüşünde Gazeteci Candan Yıldız’ın uzun süre polis ablukasında kaldığını hatırlatan Can Kortun, “Eylemciyi geçtim basın çalışanları ve avukatlar gözaltına alıyorlar artık. Bunlar elbette ki çok korkutucu. 25 Haziran’da yapılan alandan kimseyi alamamış olmanın gözü dönmüşlüğüydü” değerlendirmesinde bulundu.
Kortun, AYM kararına rağmen anma etkinliklerine izin verilmeyen Cumartesi Anneleri’nin anma etkinliklerine değinerek “Öyle bir seviyeye geldik ki; tüm kanunlar kolluk tarafından keyfi bir şekilde uygulanır hale geldi” sözlerini kullandı.
DİYAR SARIKUŞ: ÜLKEDEKİ SORUNLARI BU TARZ SALDIRILARLA BASTIRMAK İSTİYORLAR
Madımak Oteli’nde gerçekleşen Sivas Katliamı, 30. yılında Türkiye’nin birçok noktasında anıldı. İstanbul Sarıgazi’de yapılan anmaya polisin sert müdahalesiyle karşılaşan ve gözaltına alınan Diyar Sarıkuş söz konusu müdahaleyi değerlendirdi. Sarıkuş, üzerinde İbrahim Kapakkaya fotoğrafının bulunduğu bayrağın hedef alındığını belirterek, “Türkiye’de genel bir baskı ortamı var. Son zamanlarda arttırdıkları saldırılarla neyi hedeflediklerini anlayabiliyoruz. Halka gün yüzü göstermek istemiyorlar. Ülkedeki sorunları bu tarz saldırılarla bastırmaya çalışıyorlar” dedi.
NE OLMUŞTU?
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta gerçekleştirdikleri eylemleri, AYM kararına rağmen engelleniyor ve berberindeki hak savunucularıyla gözaltına alınıyorlar. Haber takibi yapmak için alana gelen basın çalışanları da son haftalarda polis şiddetinin hedefi haline geldi. Gazeteciler darbedildi.
21’inci Onur Yürüyüşü nedeniyle Taksim’e çıkmayı planlayan LGBTİ+ları engellemek için emniyet, Taksim Meydanı’na çıkan bütün sokakları bariyerlerle kapatmıştı. Ulaşım hatlarını da etkinlik alanlarına erişimi engelleyecek şekilde sınırlama getirilen kentte, LGBTİ+lar, Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirmeyi başarırken eylemciler dağıldıktan sonra alan gelen polis gazetecileri ve avukatları ablukaya almıştı. Onlarca kişi ise gözaltına alınmıştı.
İstanbul’un Sancaktepe ilçesine bağlı Sarıgazi Demokrasi Caddesi’nde Sivas Katliamı’nın 30’uncu yıl dönümü nedeniyle yapılmak istenen yürüyüş engellendi. Sarıgazi Demokrasi Meydanı’ndaki anmaya katılanlar yürümek istedi. Polis daha sonra Partizan flamasında bulunan İbrahim Kaypakkaya silüetini gerekçe göstererek yürüyüşe izin vermedi ve anmaya katılanları ablukaya aldı. Polis yürümek isteyen katılımcılara biber gazıyla müdahale ederek çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Gözaltında çıplak arama, ajanlık gibi dayatmaların olduğu belirtilmişti.
Cumartesi Anneleri’ne gözaltı, basına darp: 30 kişi 9 saat sonra serbest bırakıldı
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***