CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, “Saray’ın bu yıl mayıs ayındaki gideri 316 milyon. Haziranda 647 milyon olmuş. Yüzde 100’den daha fazla artmış. Niye? Enflasyon yüzünden. Peki Saray’ın bir aylık gideri yüzde 100 artarken niye emekliye ve işçiye bu zammı yapıyorsunuz? Utanmalılar. Sarayın ilk 6 aydaki gideri toplam 2 milyar 171 milyon, günlük 21 milyon, bir saatlik gideri 900 bin lira. Saray’ın bir dakikalık gideri 15 bin lira. 15 bin lira, iki emekli maaşı yapıyor. Beyefendi, bir dakikada sarayında iki emekli maaşını harcayabiliyor. Cevdet Yılmaz, ‘Kemer sıkın’ diyor. Cumhurbaşkanı, ‘Yastık altında para tutmayın’ diyor. Yok ki. Harcayan sensin” dedi.
Ali Mahir Başarır, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başarır, şunları söyledi:
“BİZ ONLARDAN ADALET BEKLİYORUZ, KARAR KALİTESİ BEKLİYORUZ, ADİL YARGILAMA BEKLİYORUZ”
“Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, bin 102 hakim ve savcımızın kura çekimi için ne yazık ki Genel Başkan’ımızı hedef alan sözleri sarf etti. Orada meslek hayatına ilk kez başlayacak, adım atacak hakim ve savcılar vardı. Bir sürü iftira, bir sürü hakaret, yalan yanlış şeyler söyledi. Beni üzen partili Cumhurbaşkanı’nın söylediği bu cümleler değil, o zaten bunu hep yapıyor. Seçim öncesi, seçimde, seçim sonrası bu ülkeyi iftiralarla, algılarla yöneten bir kişi, tek adam kendisi. Ama bu ülkede bin 102 hakim ve savcı adayının bu ülkenin ana muhalefet ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci büyük partisinin genel başkanına hakaret edilirken onları alkışlaması utanç verici.
Biz, hakim ve savcı adaylarından, hakim ve savcılardan bunu beklemiyoruz. Cumhurbaşkanı’nın önünde ayağa kalkmasını, onu alkışlamasını, bizlere hakaret ederken, partimizi hakaret ederken alkış tutmasını beklemiyoruz. Biz, onlardan adalet bekliyoruz, karar kalitesi bekliyoruz, adil yargılama bekliyoruz. Hukukun üstünlüğünün karşısında ayağa kalkmalarını bekliyoruz. Niye yargı bu halde? Beyefendi atayacak, Beyefendi daha yemin törenlerinde, kura törenlerinde bizlere hakaret edecek ve o hakimler onu alkışlayacak; sonra da bu ülkede karar kalitesi bekleyeceğiz.
“BUGÜN ONU ALKIŞLAYAN O HAKİM VE SAVCILAR, BU DOSYALARDAN BİR TANESİ ÖNÜNE GELDİĞİNDE NE KARAR VERECEK”
Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Genel Başkan’ımızın arasında görülen yüzlerce dava var. Bundan sonra da bir sürü dava açılacak. Çünkü ne dersek diyelim Beyefendi konuyu hemen yargıya taşıyor. Bugün onu alkışlayan o hakim ve savcılar, bu dosyalardan bir tanesi önüne geldiğinde ne karar verecek? ‘Ben tarafsızım’ diyebilecek mi? Hakaret edilen birisine karşı, alkışladığın bir Cumhurbaşkanı’na, ‘Bir dakika, senin bu şikayetin ya da davan doğru değil’ diyebilecek mi? Türkiye’deki, devletteki ya da toplumun her kesimindeki adaletin terazisinin yerle bir olmasının sebebi budur. Bir kez daha o genç arkadaşlarıma sesleniyorum; yaptığınız yanlış, doğru hiçbir tarafı yok. Siz, Saray adına değil, millet adına karar verin. Saray adına kararlar vermeyin. Adalete, Anayasa’ya, kanunlara göre verin. Asla ve asla ne beni ne Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ne de Cumhurbaşkanı’nı alkışlamayın. Siz öyle kararlar verin ki 85 milyon vicdanlarında ve yüreklerinde sizi alkışlasın.
“SİZİN ÇOCUKLARINIZ KADAR MEMURUN, EMEKLİNİN, İŞÇİNİN TATİL YAPMA HAKKI YOK MU? BIRAKIN TATİLİ, EV KİRASINI VEREMİYOR İNSANLAR”
Dün genel görüşme çağrısı yapmıştık. Meclis toplandı, yeterli sayıya ulaşıldı ama maalesef ki AKP grubu tarafından Meclis’in yaz döneminde çalıştırılması reddedildi. AKP Grup Başkanı Abdullah Güler çıktı, ‘Bizim de tatil yapma hakkımız var’ dedi. ‘Bizim de çocuklarımız karne alıyor’ dedi. ‘İnsani düşünün’ dedi. Oysa biz insani düşündüğümüz için ‘Meclis’te yazın, gelin çalışalım’ dedik. 75 gün çalışılmasına da gerek yoktu aslında. Biz, ‘En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira, asgari ücret kadar yapalım’ dedik. ‘Memura yüzde 34 zam yapalım’ dedik. ‘Gelin, bu ÖTV, MTV; haksız, hukuksuz, adaletsiz, vicdansız bu vergileri kaldıralım’ dedik. Bir haftada yapardık bunu ama bunu yapmak istemediler. Ben sorarım AKP grubuna; sizin çocuklarınız kadar memurun, emeklinin, işçinin tatil yapma hakkı yok mu? Bırakın tatili, ev kirasını veremiyor insanlar.
Yazın çözmemiz gereken sorunlardan bir tanesi; eylülde insanlar okullara kayıt yaptıracak, yurt sorunları. Özel okullarda 500 bin lira olmuş öğrenim fiyatları. İnsanlar çocuklarını okullardan alıyorlar. Bunları konuşalım dedik ama pişkince bu teklifimiz reddedildi ve ekime kadar Meclis çalışmayacak. Yani ‘3 ay tatil mi yapalım, yoksa emekliyi mi düşünelim’ diye soruyorum, ‘çiftçiyi mi düşünelim’ diye soruyorum, ‘memuru mu düşünelim’ diye soruyorum. Türkiye bir felakete gidiyor. Biz eğer ki bir asgari ücretlinin yedi katı kadar maaş alıyorsak, biz tüm sosyal haklarımızı fazla fazla alıyorsak bu Meclis yazın çalışmalıydı. Bu ülkede ezilen kesim için kararlar almalıydı, tartışılmalıydı. Maalesef ki yapmadılar.
“İNANILMAZ BİR YOKSULLUK VE YOKSUNLUK VAR AMA BEYEFENDİ SÜREKLİ OLARAK ALGIYI BAŞKA NOKTAYA ÇEKİYOR”
Türkiye’nin temel sorunları var. İnanılmaz bir yoksulluk ve yoksunluk var ama Beyefendi sürekli olarak algıyı başka noktaya çekiyor. Ben, size, 25 yıl önce Refah Partisi’nde görev yaparken kürsüden söylemiş olduğu bir cümleyi okumak isterim: ‘Bizde benzin Almanya’dan ucuz’ diyenlere; ‘Saf olma, kendine gel. Çünkü ekonomide kaide alım gücüyle ölçülür.’ Bunu diyen Erdoğan’a buradan sormak isterim: Sayın Erdoğan, gerçekten doğal gazın ÖTV’sine yüzde 224, benzinin ÖTV’sine yüzde 98, motorinin ÖTV’sine yüzde 243 zam geldi. Aslında 25 yıl önce çok güzel bir şey söylemişsin. Fransa’da bir litre benzin 1,80 euro, asgari ücret bin 747 euro; bin litre benzin ya da mazot alabiliyor. Almanya bin 200 litre, bir asgari ücretli benzin ya da mazot alabiliyor. Türkiye’de bir asgari ücretli, 315 litre alabiliyor bir aylık maaşıyla. Erdoğan, 25 yıl önce söylediklerinle bugün ne değişti? 2002’de geldin, çiftçi bir kilo buğdayla ne kadar benzin ya da mazot alabiliyordu, bugün ne kadar alabiliyor? O gün hemen hemen bir kilo buğdayla 2 litre mazot alabilen çiftçi, bugün 5 kilo buğdayla 1 litre mazot alabiliyor. Ama utanmadan insanların aklını çeliyorsunuz.
“YASTIK YOK Kİ YASTIĞIN ALTINA PARA KOYSUN İNSANLAR”
Beyefendi, ‘Yastık altı paraların ülkeye ve üretime bir katkısı yok’ diyor. Yastık kalmadı. Yastık yok ki yastığın altına para koysun insanlar. Bu Beyefendi nerede yaşıyor gerçekten ben çok merak ediyorum. Cevdet Yılmaz diyor ki ‘Kemer sıkın’. Halk zaten kemer sıkıyor. Kemerlerin iliklerinde yer kalmadı. Ama ben sormak isterim; Saray’ın bu yıl mayıs ayındaki gideri 316 milyon. Haziranda 647 milyon olmuş. Yüzde 100’den daha fazla artmış. Niye? Enflasyon yüzünden. Peki Saray’ın bir aylık gideri yüzde 100 artarken niye emekliye ve işçiye bu zammı yapıyorsunuz? Utanmalılar. Saray’ın ilk 6 aydaki gideri toplam 2 milyar 171 milyon, günlük 21 milyon, bir saatlik gideri 900 bin lira. Saray’ın bir dakikalık gideri 15 bin lira. 15 bin lira, iki emekli maaşı yapıyor. Beyefendi, bir dakikada sarayında iki emekli maaşını harcayabiliyor. Cevdet Yılmaz, ‘kemer sıkın’ diyor. Cumhurbaşkanı, ‘Yastık altında para tutmayın’ diyor. Yok ki. Harcayan sensin.
“BANA GÖRE KENDİ UÇAKLARINI SATMASI LAZIM, MADEM KEMER SIKMAK ZORUNDAYIZ”
Tasarruf öneriyorsunuz, araçların hepsi çok lüks araçlar. Bir ay önce 9 milyon liraya İletişim Başkanlığı araç kiralamış. 9 otomobil ve 2 minibüs kiralamış. Bu araçların hepsi 2022 model olmak zorunda. Türkiye’de kullanılabilecek en lüks araçlar bunlar. 8 Mayıs’ta ihale yapıyor yine İletişim Başkanlığı, 1 milyon 380 bin liraya mobilya alıyor. Bunlar gerçekten ‘Kemer sıkın’ diyen saray rejiminin utanç görüntüleri ve utanç harcamaları. Beyefendi, ‘Kemer sıkın’ diyor. Kamuda bu yılın ilk 6 ayında araç alım gideri 547 milyon. Geçen yıl bu rakam 76 milyonmuş. Yaklaşık olarak 8 kat artmış. Lüks uçakların kiralama ücretleri 176 milyon. Ne gerek var buna? Bu bakanlar, bu beyefendiler normal uçaklarla uçamıyor mu?
Bana göre kendi uçaklarını satması lazım, madem kemer sıkmak zorundayız. Hizmet binalarının kiralama giderleri 392 milyona yükselmiş. Ama biz kemer sıkmak zorundayız. Bu kadar sıkıntı varken, bu kadar adaletsizlik varken, saray böyle bir şaşa içerisinde yaşarken vatandaş kemer sıkacak, emekliye 7 bin 500 lira maaş vereceğiz, yüz binlerce insan kirasını ödeyemediği için sokakta kalacak ve Meclis çalışmayacak. Utanmalılar. Temmuz ayında 3 aylık maaşlarımızı aldık. Eğer huzur içerisinde tatil yapıp o parayı harcayacaklarsa ben onlara hiçbir şey söylemiyorum. Ama benim içim rahat değil, rahat da olmayacak. Yaz boyunca bu konuda onları taciz etmeye de devam edeceğiz, rahatsız etmeye devam edeceğiz.
“BİZ, AKBELEN’DEKİ BU KATLİAMA KARŞIYIZ, KARŞI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Bizim grubun yüzde 98’i dünkü oylamaya katıldı. Akbelen’de bir rezalet var. Orman katliamı var. Muğla milletvekillerimiz, birçok arkadaşımız orada. Köylü orada, çiftçi orada, çevreciler orada ama jandarma 90 yaşın üstündeki çiftçileri darp edebiliyor, su sıkabiliyor. Biz, Akbelen’deki bu katliama karşıyız, karşı olmaya devam edeceğiz. Arkadaşlarımızın yanında olacağız. Bir ÇED kararına rağmen, mahkeme kararına rağmen bu kıyım devam ediyorsa, köylü darp ediliyorsa, 96 yaşındaki bir teyze üzerine su sıkılıp yaralanıyorsa utanmalılar.
Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nde uyuşturucu konulu bir toplantı var. Sayın Genel Başkan Yardımcımız Aylin Yaman, Yunus Emre, emekli hakimler, akademisyenler, emniyet görevlileri yoğun bir çalışma yapıyor, Türkiye’yi bu bataklıktan kurtarmak için. Orta, ilköğretime düşmüş uyuşturucu kullanımından çocuklarımızı kurtarmak için. Ama bu toplantı yapılırken yine Mersin’de yine muz kutularının içerisinde 11 kilo, Ekvator’dan gelen uyuşturucu madde yakalandı. Yine Mersin, yine Ekvator, yine muz. Neden Mersin? Neden bu bataklık kurutulamıyor? Bu işin önünde, sonunda, arkasında kimler var neden ortaya çıkmıyor? Bir değil, iki değil, üç değil.
Ben, Mersin milletvekili olarak Mersin’imizin, muzumuzun, şehrimizin artık bu iğrenç kelimeyle, tacirlerle anılmasından rahatsızlık duyuyorum. Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı duymuyor mu? Niye kurutulmuyor bu? Niye Ekvator’dan ya da o bölgelerden sürekli muz ve muz kolileri içerisinde uyuşturucu geliyor, Mersin limanında yakalanıyor? Bunlar sadece ayda bir yakalananlar. Ya yakalayamadıklarımız? Bir neslimiz zehirleniyor. Bugün yüz binlerce gencimiz bu bataklığın içerisinde. Eğer bir parça samimiyetiniz, bir parça vicdanınız, bir parça ülke sevginiz varsa Mersin Limanı’nda yaşanan şu rezaletlere bir çözüm bulun.”
“TORBA YASA BİR REZALETTİR”
Başarır, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Genel Kurul’da dün yapılan oylamaya katılmayan milletvekillerinin sorulması üzerine Başarır, şu yanıtı verdi:
“Görevli olarak bir milletvekilimiz yurt dışındaydı. Eskişehir milletvekilimiz, ani gelişen bir kalp rahatsızlığından dolayı anjiyo oldu. İki milletvekilimiz Muğla’daydı. Yani sağlık ve yurt dışı mazereti olan milletvekillerimiz gelmedi. Büyük oranda katıldık. Aslında Türkiye’de şöyle bir algı yaratılıyor, geçen haftaki torba yasada da bu söylendi. ‘Muhalefet milletvekilleri niye katılmıyor?’ Deprem olduktan sonra en çok imar affı konuşuldu. İmar affında da birçok arkadaşımız oylamaya katılmadı. Çünkü bu Meclis, torba yasa denen bir rezaleti yaşıyor. O imar affının içerisine emekliye bayramda verilecek ikramiyenin de ödenme hakkını koydular. İmar affına oy vermek istemiyorum, yüz binler öldü; 15 milyon emekli var, onun ikramiyesi var. Ben bu yasaya nasıl ‘evet’ diyeceğim, nasıl ‘hayır’ diyeceğim? Geçen hafta da öyle. Bir torba yasa düşünün, MTV zammını da koyuyor, memur zammını da koyuyor, memurun seyyanen alacağı 8 bin lirayı da koyuyor. İllere göre de birçok milletvekilini ilgilendiren konuları gündeme getiriyor. Ne yapacak o milletvekili? Bir çoğumuz torba yasayı zaten protesto ediyoruz. Torba yasa bir rezalettir.
“SAPLA SAMANI KOYUYORSUN, ‘HAYDİ BAKALIM OY VERİN’”
Adaleti Adalet’e getir, çevreyi Çevre’ye getir, plan bütçeyi Plan Bütçe’ye getir, görüşelim. Sen tek başına getirmiyorsun ki imar affını ya da MTV zammını. Sapla samanı koyuyorsun, ‘haydi bakalım oy verin’. AKP grubu her şeyi görmeden, duymadan oy veriyor. Birçok milletvekili bölgesine, yasaya, memura göre veriyor. Yani toplum bunu böyle algılamalı. Ben yoktum, nöbetçi değildim. Sayın Genel Başkan’ımız Kemal Kılıçdaroğlu, Zeynel Emre ve Semra Dinçer bir gün önce Can Atalay’ı ziyaret ettik. Bir gün sonra TELE 1 ile ilgili toplantıdaydım. Yine yangında olan arkadaşlarımız vardı. Deprem bölgesinde olan arkadaşlarımız vardı. Ve bir torba yasa olarak geldiği için, yeterli çoğunlukları da olduğu için birçoğu katılmadı ve protesto etti. Torba yasaya karşı bu Meclis direnç göstermeli. Dünkü oylamada önemli olduğu için hayati sağlık durumu olmayan tüm arkadaşlarımız katıldı. Torba yasayla ilgili bunu kamuoyuna söylüyorum, Twitter’dan yazan arkadaşlarımıza söylüyorum.”
“TÜRKİYE’NİN ÇOK TEMEL SORUNLARI, FELAKETLERİNİ KONUŞAMAYACAK DURUMA GELİYORUZ VE ISKA GEÇİYORUZ”
Kılıçdaroğlu’nun milletvekilleriyle yemekte buluşmasına ilişkin soru üzerine Başarır şunları söyledi:
“Çalışma şartlarımız, çalışmalarımız, bölgelerimiz, seçimde yaşanan sorunlarla ilgili düşüncelerini aktardı. Onun dışında konuşulan özel bir şey, parti içi ya da zoom toplantısıyla ilgili bir konu gündeme gelmedi. Partide tartışma olacaktır, fikir alışverişi olacaktır, eleştiri olacaktır. Bu bizim zenginliğimiz ve demokrasiye olan inancımızın bir göstergesidir. Biz medya karşısında hiçbirimizle ilgili aramızda yaşadığımız sorunlar varsa bile konuşmaktansa bunu kendi toplantılarımızda, özel toplantılarımızda gayet iyi bir şekilde yapabileceğimizi konuşuyoruz. 13 saat süren bir PM toplantısı oldu. Hemen hemen tüm arkadaşımız konuştu. Bir oylama oldu, 29’a 31 bitti. Bu, partideki demokrasiyi ortaya koyar. Olaylara böyle bakmak lazım. Türkiye’nin çok önemli meseleleri var. Bu konuları o kadar çok tartışıyoruz, o kadar çok büyütüyoruz ki Türkiye’nin çok temel sorunları, felaketlerini konuşamayacak duruma geliyoruz ve ıska geçiyoruz. Bu beni çok üzüyor.
Yarın enflasyon rakamları açıklanacak. Hanımefendi ne tahmin edecek, Merkez Bankası ne tahmin edecek merak ediyorum ama zaten bir ilaç sıkıntısı var. İnsanlar ilaçlara erişemiyor ve şu anda da yüzde 30,5 oranında bir zam geldi. Bu çok acı bir şey. Yakında aspirin alamayacak duruma geleceğiz. Çünkü insanlar evine ekmek götüremiyorsa, insanların çorbası kaynamıyorsa ilaca zaten para ayıramıyor. İlaç bulamıyoruz, ilaca gelen zamlar büyük sıkıntı ve insanların tedavisi yarım kalıyor. Sağlıkla ilgili en büyük iki sıkıntımız; 6 ay, 7 ay, 1 yıl sonraya verilen randevular, tedavi edilseler bile doktorun yazdığı reçeteyi alamayacak milyonlar.”
“DOLAYLI VERGİ UYGULAMALARINI AZALTARAK ASGARİ ÜCRETLİYİ VE EMEKLİYİ RAHATLATMAK, SİYASET OLARAK ÖNCELİĞİMİZ OLACAK”
Başarır’ın ardından konuşan CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk ise şunları söyledi:
“Bursa’da Türkiye Emekliler Derneği Uludağ Şube Başkanı bir etkinliklerinde bize ulaştılar. Yaşadıkları sorunları ve mücadeleleri bize ilettiler, yaklaşık bine yakın imzayla. Bizim iletmemiz gereken mesajlarını Meclis’e ileteceğiz. Bunlarla ilgili gerekli kanun teklifleri, gerekli hazırlıkları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aktaracağız. Ancak görüyoruz ki Saray’ın, iktidarın emekliyle bir işi yok. Emekliyi gözden çıkarmış vaziyette. Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sosyal demokrat siyasetimizle emekçinin alın terinin hakkının alındığı asgari ücretle insanın onuruna yakışan bir şekilde yaşadığı Türkiye inşa etmek için her zaman onların yanındayız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alan doğrudan vergi metotlarını geliştirip halkın geneline yayılan ÖTV, KDV gibi bugün yaşadığımız dolaylı vergi uygulamalarını azaltarak; harç adı altında, katkı payı adı altında alınan haraçları kaldırarak asgari ücretliyi ve emekliyi rahatlatmak, siyaset olarak önceliğimiz olacak.”
Kaynak: ANKA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***