Emin SARI
Irak Kürdistan Bölgesi, 1990’lı yıllarda uzun soluklu bir mücadeleden sonra özerk konumuna kavuştu ve yüzyıllık acılarının üzerine yeni bir yaşam kurgulamaya başladı.
Ebette sorunları ve acıları hep peşlerindeydi. Yine de olağan bir hayat kurmanın mücadelesini verdiler, halen de veriyorlar. Başardıkları var, başaramadıkları var. Malum, Kürtlerin ayağına bakanların haddi hesabı yok.
Ama ben farklı bir konuyu yazmak istiyorum. Kürdistan Bölgesi halkının pratik zekâ ve ince bir hiciv içeren mizah anlayışlarına değinmek istiyorum. Hayatın her alanında görebilirsiniz bu mizah anlayışını; bir telefonda bir kavşak ya da mahalle isminde, kullandıkları tanımlamalarda, kurdukları siyasi partilerde ve yapılan benzetmelerde. Bazen gizli bir eleştiri vardır bu mizahın içinde; bazen ironi, bazen isyan, bazen de sadece espri ve pratik bir çözümden ibarettir…
Mesela bölge ekonomisinin pik yaptığı ve doların bol olduğu dönemde, dolar hesabı için parlak ve ilginç bir yöntem bulmuşlardı. Yüz dolara “vereke”, on bin dolara “defter”, yüz bin dolara da “blok” diyorlardı; yani 30 bin dolara bir araç alsanız, bu “üç defter” demekti. Gerçi “demekti” demek yanlış olur; çünkü bu pratik hesap şekli halen de çok yaygın olarak kullanılıyor.
“MAM CELAL”
Bu dolar hesabı gibi başka birçok pratik icatları vardır Kürdistan Bölgesi halkının. Bu pratik icatlar tabi ki iyi bir gözlem gücünün ve espritüel bir birikimin ürünüdür. Bazen biraz acımasız olduklarını da söylemek gerekir ama mizah tam da böyle bir şeydir: Bazen siyasileri, sanatçıları hatta en tepedeki isimleri bile konu edinebilmelidir. Örnek verecek olursak, 2019 yılında yaşamını yitiren değerli Kürt lider, YNK’nin kurucusu ve eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ismi de böylesi bir benzetmeye konu olmuştur. Eskiden Kürtlerin çok tercih ettiği tuşlu bir telefona, Celal Talabani’ye atfen “Mam Celal” deniyordu ve engin hoşgörüsü ile Talabani de zaman zaman bu espriyi yapıyordu.
Hatta bununla ilgili Celal Talabani’ye atfedilen bir anı da vardır.
O dönemlerde Kürtler arasında çok popüler olan, şimdi rahmetli olmuş değerli sanatçı Merziye Rezzazi’nin ismi, piyasaya yeni çıkmış olan Deer marka pikaplara verilmiştir. Herkes bu pikaplara kısaca “Merziye” demektedir. Merziye Rezzazi bu durumdan çok rahatsız olmasa da kendisi gibi sanatçı olan eşi Nasır Rezzazi rahatsızdır ve konuyu Celal Talabani’ye aktarıp ondan yardım ister. Talabani misafirini güler yüzle karşılar ve onu teskin ederek şöyle der; “Siz gene benden iyisiniz. Sizin isminizi pahalı bir araca, benim ismimi ucuz bir telefona vermişler.”
Bu benzetmelerden nasibini almış olan başka bir Kürt politikacı da Kürdistan İslami Toplum Partisi’nin (Komel) Başkanı Eli Bapir’dir. Eli Bapir’in ismi de yine çok tercih edilen tuşlu bir telefona verilmişti. Yeni jenerasyon tuşlu telefonları unutmuş olsa da Eli Bapir telefonları halen tüm Kürdistan’da popülerliğini koruyor.
MONİCA LEWİNSKY VE OBAMA
Kürdistan halkının bu benzetme alışkanlığı bazen sınırları da aşabiliyordu. 1995-96 yıllarında Beyaz Saray stajyeri olan ve adı Başkan Bill Clinton’la aşk skandalına karışan Monica Lewinsky bu isimlerden biridir. Kürdistan Bölgesi halkı, o zamanlar oldukça popüler olan Monica’nın ismini yine Kürdistan Bölgesinde çok tutulan, ünlü bir markanın gösterişli Land Cruiser modeline vermişlerdi. Bu model araç bölgede halen “Monica” ismiyle bilinir ve çok da popülerdir.
Kürdistan halkının bu yaratıcı benzetmelerinden, nedense Beyaz Saray nasibini çokça almıştır. Amerika’nın 44’üncü başkanı Barack Obama’nın ismi, yine ünlü bir Amerikan firmasının siyah renkli sedan aracına verilmiş. Bu model araçlar Obama ismi ile öyle bütünleşmiş ki neredeyse hiç kimse bu araçların gerçek modelini öğrenme ihtiyacı bile duymuyor.
Yukarıda söz ettiğim bütün benzetmelerin kendi içinde tutarlı bir gerekçeleri vardır. Öyle akıllarına estiği için yapılmış alelade benzetmeler değildir. Mesela “Mam Celal” ismi verilen telefon, kilolu bir insan gibi ortaya doğru genişleyen bir modeldir. “Merziye” güçlü ve sağlam bir araçtır. “Obama” hem siyah hem de şık bir araçtır. Monica ise gösterişli bir araçtır ve hepsinin ortak özelliği de çok beğenilip, tercih edilmeleridir.
“DOLARAVA”
Böylesi yerinde ve muzip benzetmeleri bazı yer isimlerinde de görmek mümkündür. Bir iki örnek vermek gerekirse Hewler’in en işlek caddelerinden biri olan Şoreş (Devrim) Caddesi’nde eskiden genellikle üst sınıfın oturduğu büyükçe bir site vardır. İşte bu siteye “Dolarava” deniyor. Kürtçede “avakirin” “imar etmek” demektir. Bir köye, mahalleye ilk kim yerleşmiş, imar etmişse onun adının yanına “ava” eki gelir ve bu isim oranın ismi olur. “Dolar-ava” ismi de bu mantıkla geliştirilmiş ince bir espridir.
Ama böyle esprili yer isimleri arasında en çok beğendiğim “Filkê Temaya Xwe” ismidir; yani “Allah’ın Umuduna Kavşağı.” Hewler’in ünlü pazarının arka tarafında bulunan ve 5 çift şeritli yol ile 2 yan yolun birleştiği bir kavşağın esprili ismidir “Filkê Temaya Xwe.” Şimdi bu kavşakta trafik ışıkları var ama eskiden bu çok işlek kavşak bir trafik polisinin umuduna kalırdı ve kaza riski çok fazlaydı. Sizce de böyle bir kavşağa çok uygun bir isim değil mi?
Bir de günlük hayatta çok sık kullanılan, çok pratik ve kapsama alanı oldukça geniş birkaç terim var. Bunların en çok kullanılanı “Toz û ba” dır. Türkçeye çevirirsek “Toz ve rüzgâr” gibi bir şey çıkıyor. “Toz û ba” daha çok çalıntı ya da ruhsatsız araçlar için kullanılsa da “güvencesiz” her şeyi kapsar: tapusuz arsalar, ruhsatsız evler, devri yapılamayan mallar, faturasız eşyalar. Ama tam da yerine oturan bir tanımlamadır. Nasıl ki rüzgârda bir toz tanesinin yerinde kalma garantisi yoksa “Toz û ba”ların da bir garantisi yoktur. Olumsuz bir durumda elinizden uçar, gider.
“KÜRDİSTAN EŞEKLER PARTİSİ”
Böyle başka terimler de var ama bu terimler bir parça da olsa muhaliflik ve eleştiri kokar. Vereceğim iki örnek de Kürdistan Bölge Hükümeti’nin başını çok ağrıtan memurlar ya da maaşlılarla ilgilidir. Sayılarını tam olarak bilmememe rağmen bölgede devletten maaş alan insan sayısı çok fazladır ve bunların bir kısmı hiç işe gelmeden maaş alanlardan oluşuyor. Bildiğim kadarıyla hükümet son yıllarda bunların tespiti için ciddi çalışmalar yapıyor ve bu durumdaki birçok kişinin işine de son verdi. Ama bu konuda eskiden halkın ciddi tepkisinin olduğunu da biliyorum ve bu tepkilerini gene esprili bir şekilde dile getiriyorlardı. Çalışmadan maaş alanlara “Binduvar” diyorlardı. Bu yakıştırma ya da terim Türkçede “sahte olan ürünler” için kullanılan “merdiven altı” sözüne benzerlik gösteriyor. Evet, “Binduvar” hem “sahte memur” hem de “çalışmadan, duvar dibinde oturup maaş alan” anlamlarında kullanılıyordu.
Bir de “maaş yiyen” anlamına gelen “maaşxor” kelimesi var ki bu da devletten maaş alan sayısının çok olmasına dönük bir tepkiyi dile getirir. Çoğu kez memurlar da esprili bir şekilde “Ez ji maaşxor im/ Ben de maaş yiyenim” diyerek, bu haklı eleştiriyle ironi yaparlar.
Şimdiye kadar aktardıklarım, çoğunlukla günlük yaşamda yer edinmiş ve en tepedeki insanlardan tutun da en sıradan insanlara kadar herkesin bildiği ve zaman zaman kullandığı esprilerdir. Bir de gene herkesin bildiği ama her yerde anlatılmayan espriler vardır. Bu esprilerin en güzel örneği ise bu günlerde ünlü bir Fransız firmasının araçlarına kötü günler yaşatıyor. Bu firmanın ürettiği araçlara, amblemlerine atfedilen benzetmeden dolayı, Kürdistan Bölgesinin ilk ve tek porno yıldızının ismi verilmiş. Anlatılanlara göre bu amblemi taşıyan araçlar, sırf bu amblemden dolayı piyasa değerinin yaklaşık yüzde 15-20 altında alınıp satılıyor. Tabi ki firmanın ismini ve porno yıldızının ismini vermiyorum; çünkü muzip bir benzetmedir. Ama merak edenler Kürdistan Bölgesi’ndeki tanıdıklarını arayıp sorabilirler. Zaten herkes bu benzetmeyi bilir. Eminim çok gülecek ve bu muzip benzetmenin mucidine “aşk olsun” diyecekler.
Şimdi geldik zurnanın “zırt” dediği yere. Şimdi anlatacağım ironik öykü 2005 yılına dayanıyor. 2005 yılında, Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde bir araya gelen bir grup hayvansever, Kürdistan Eşekler Partisi adı altında bir parti kurarlar. Görünürde temel amaçları; eşekler başta olmak üzere, hayvan haklarına saygı gösterilmesidir. Partinin eşekleri öne çıkarmasının nedeni ise eşeklerin Kürtlerin uzun soluklu mücadelesine yaptıkları katkıdır. Parti başkanı Ömer Kalol yaptığı bir açıklamada “Eşekler her zaman Kürtlerin mücadelelerine katıldı, yüklerine dayandı, Kürt militanlığının tüm yıllarında dağ sırtlarında bu ağırlığı taşıdı. Ancak buna rağmen gereken saygıyı görmedi” demişti. Parti bu masumane gerekçelerine rağmen baskılara ve alaylara daha fazla direnemeyerek, 2012 yılında kendini feshetti. Onlardan geriye Süleymaniye kent merkezine diktirdikleri kostümlü ve kravatlı eşek büstü kaldı (belki o da kalmamıştır).
Dünyada başka bir benzeri var mıdır bilmiyorum ama bu parti bence ironik mesajlar veriyor, keskin eleştiriler yapıyordu. Kime mi? Bence Kürdistan Bölgesi’nin sınırlarını aşan bir boyutta; siyaset kurumuna, yaşamdaki çarpıklıklara ve ayarı bozuk dünya düzenine…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***