YORUM | MEHMET TAHSİN
Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okuma fırsatım olmamıştı bugüne kadar. Birkaç gündür dalıp gittim içine. Okuyanlar bilir; köylüyü inim inim inleten Abdi Ağa’nın zulmüne baş kaldıran İnce Memed, Ağa’yı yaraladıktan sonra dağa çıkar, eşkıyaya karışır. Diğer eşkıyadan farklı olarak iyilerin dostu, kötülerin düşmanı bir eşkıyadır o.
Jandarma Çavuşu Asım Bey ise yıllardır peşindedir İnce Memed’in. Kaç defa kapana kıstırsa da bir türlü yakalayamaz Memed’i. Memed de kendini savunmak için ne kadar kurşun sıksa da her seferinde “Var git Asım Çavuş, ölümün benim elimden olmasın” der, vurmaya kıyamaz jandarma çavuşunu.
Bir zaman sonra İnce Memed, Abdi Ağa’nın kumpasıyla hapse atılan nişanlısı Hatçe’yi ve hapishane arkadaşı Iraz Anayı, başka bir hapishaneye nakledilirken yolu keserek jandarmanın elinden alır. Dağda bir mağarayı dayayıp döşerler, kendilerine yuva yaparlar. Günler aylar geçer. Hatçe bir evlat doğurmak üzeredir İnce Memed’e. Doğum sancıları başlamıştır. Tam da bu esnada Memed’in bir anlık tedbirsizliği yüzünden saklandıkları mağara Asım Çavuş tarafından tespit edilir ve asker mağarayı kıskaca alır.
Saatlerce birbirlerine kurşun sıkarlar. Derken kurşun vızıltıları arasından bir bebek sesi yükselir mağaradan. Ne var ki Memed de yaralanmıştır. Iraz tüfekleri doldurur, Memed tek kolla kurşun sıkmaya devam eder. Sonunda dermanı kalmaz; Hatçe’ye ve Iraz’a döner, “Bunlar beni sağ komazlar. Oğlumun adını Memed koyun” der ve dışarı çıkar. Tüfeği havaya kaldırır, “Teslim… Teslim oldum, Asım Çavuş!” diye bağırır.
Asım Çavuş için Memed’i yakalayıp adalete teslim etmek hayatının gayesi haline gelmiştir. İnce Memed gibi bir eşkıyanın teslim olacağına inanamaz. Askerlere ateşi kestirdikten sonra kendisi mağaraya girer. Memed’in elinden tutar ve gülerek, “Geçmiş olsun İnce Memed!” der. İnce Memed de “Sağol” dedikten sonra ellerini kelepçeye uzatır.
Tam bu sırada mağaranın bir köşesinde büzülmüş Iraz yerinden ok gibi fırlar ve şunları söyler:
“Çavuş, Çavuş!.. Sen de İnce Memed’i teslim mi aldım diyorsun?”
Köşeye gider, bebeğin üstündeki kilimi hızla çekince yumuk yumuk gözleriyle bir bebek ortaya çıkmıştır.
“İşte bu teslim aldı İnce Memed’i. Siz de erkeğim diye övünüyorsunuz” diye çıkışır Asım Çavuş’a.
Asım Çavuş bunu beklemiyordur. Bir Hatçe’ye, bir Iraz’a, bir de Memed’e bakar. Elini Memed’e uzatır, kelepçeyi alır ve şu sözler dökülür dudaklarından:
“İnce Memed!.. Ben de bu durumda seni teslim alacak adam değilim.” der ve mağaradan çıkıp gider.
Bu sahneyi gözünüzde canlandırdıysanız benim aklıma gelen sizin de aklınıza gelmiştir mutlaka.
Bırakın yeni doğmuş bebeklerin babalarını gözaltına almayı, doğumhane kapılarında, gözaltına alacakları annelere kelepçe takmak için sabırsızlıkla bekleyen rejimin polislerini hatırlayın… İnsanlıktan nasipleri kalmamış, kanun nizam tanımayan polisleri…
Ve onlara ‘gidin, alın, getirin’ emrini veren savcıları.
Karşısında kucağında birkaç günlük bebeğiyle tir tir titreyen lohusa anneleri gözlerini kırpmadan tutuklayıp hapislere gönderen hakimleri…
Cezaevinin üstü çelik kafesle kapatılmış beton avlusunda emeklemekten dizleri yara olmuş masum çocukları…
Sadece Çukurova’da değil memleketin tamamına çökmüş, halkı inim inim inleten Abdi Ağa’dan beter muktedirleri…
Uğradığı bunca haksızlığa rağmen, malı, mülkü, özgürlüğü, yaşama hakkı elinden alındığı halde, eline bir taş almamış, en küçük bir direniş göstermemiş on binlerce hizmet gönüllüsünü hatırlayın.
Buna rağmen ağızlarını doldura doldura dün eşkıya dedikleri gibi bugün size terörist diyenlere şunu söyleyin:
Hadi ordan be! Böyle terörist mi olur!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***