“Bıktım usandım bu hataları tekrarlamaktan
Onun bunun adına film olmaktan
Özendim bezendim her seferinde
Bu defa acaba olur mu diye
Ama kopuktu kopuktu zincir, olduramadım
Ne yapsam ne etsem olduramadım.”
Çok yaşlanmış veya hasta olduğu bilinen sanatçılarla ilgili çıkan ‘öldü’ haberlerine o kadar alışmışız ki, yan masadan gelen “Vay be, Özkan Uğur da gitmiş” burukluğuna hemen ortak olmak istemeyişimizin nedeni belki de buydu.
Telefonlar apar topar ele alındı, Twitter’a girildi ve evet, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın mesajı en üstlerdeydi. Birkaç gün önceki dedikoduların aksine bu kez gerçekten gitmişti.
Ünlülerin, ünsüzlerin, tanıyanların, sadece ekranlardan bilenlerin paylaşımlarına bakıyorum; hemen herkes ‘neşeli‘, ‘eğlenceli‘, ‘güzel insan‘ diye veda ediyor. Tek bir “ama…” yok. ‘Ölünün arkasından kötü konuşulmaz‘ şiarının pek de ciddiye alınmadığını düşünürsek çok kolay değil gibi hem milyonlara mâl olup hem de bu denli tatlı hisler bırakmak.
Özkan Uğur’la epey küçükken tanıştım. İstanbul’un kalabalığından Gebze’ye, ‘dağ başı’ demeyeceğim ama o tanıma yakın bir siteye taşınmıştık. İlk yıllarda yerleşim o kadar azdı ki, sokakta oynarken bile ‘sokakta oynamış’ hissi vermiyordu. O sessizlik düşününce hala içimi bunaltıyor.
Sanırım 6-7 yaşlarındaydım, babam Sirkeci’den dönerken eve bir CD getirdi; MFÖ – Geldiler. Saatlerce “Sude sude suuu” diye dolaşmış olabilirim. O kadar eğlenmiştim ki…
Mazhar Alanson ve Özkan Uğur şarkının hikayesini yıllar sonra şöyle anlatıyordu:
Ö.U: ‘Terennüm’ deniyor bunlara, anlamı olmayan kelimelerden, hecelerden oluşuyor. Ben bunu çıkardığımda ‘Das dis dos sude sude’ bölümleri vardı yani. Ben de Mazhar’a gittim; dedim ki ‘Mazhar şuna Türkçe bir söz yaz ya.’ ‘Sen bir söyle’ dedi. Ben de bekliyorum, ‘Gel güzelim… benimle…’ falan bir şeyler bekliyorum. ‘Söyle sen’ dedi. ‘Day dahi ya hum…’ derken hepsini yazmış. Ağzımdan çıkanı yazmış, ‘İşte sözler bu’ dedi. Leleley leleley… Türk halk müziğinde de vardır bunlar. Uydurmasyon sözler.
Çeşitli anlamları var Sude’nin; Sürülmüş, boyalı…
M.A: Çocuklarına ad verdiler, vermesinler. Çünkü sürülmüş, dışlanmış demek Sude…
Ö.U.: Tarla gibi işlenmiş, bereket anlamına da geliyor. Sürmeli, boyanmış… Sude’nin de bu anlamları olduğunu sonradan öğrendik.
‘OLDURAMADIM’
MFÖ’den çıkan her şarkı senelerce yediden yetmişe dillere pelesenk oldu. Az önce fazlasıyla özelleştirerek bahsettiğim ‘Sude’ başta olmak üzere ‘Ali Desidero’, ‘Ele güne karşı’, ‘Sarı laleler’, ‘Güllerin içinden’, ‘Mecburen’, ‘Mazeretim var’ ve niceleri.
‘Olduramadım‘ ise Özkan Uğur’un gruptan bağımsız olarak devleştiği iki solo çalışmasından biri.
Mor ceket astarıyla, neon tabela gibi parlayan yeşil kravatıyla delirmişçesine “Ama kopuktu kopuktu zincir, olduramadım. Ne yaptım ne ettimse olduramadım. Yarabbi!” diye haykırmasını herhalde içselleştirmeyen yoktur. Dönem dönem kendimizi içinde bulduğumuz aşırı boğucu hal, ancak bu kadar neşeli anlatılabilirdi.
Uğur, bu şarkının hikayesini de şöyle anlatıyor:
“Müziği bana ait, sözlerini eşim yazdı. Evde bir kağıt parçası gördüm, üzerinde yazıyor ‘Bıktım usandım bu hataları tekrarlamaktan…’ Aaa bu ne ya? ‘Film olmaktan’ falan… Şeye benzettim ilk önce, ‘Lan Çetin Altan’ın sözleri mi bu, nedir?’ Birkaç saatte çıktı şarkı oradan. Aysun karalamış.”
Olduramadım’la ilgili Ekşi Sözlük’te 14 sayfa yorum var, en hoşuma giden entryi bu yazının başlığına da koydum:
“Süper şarkıyla alakalı olarak Habertürk’ün internet sitesinde şöyle bir haber yer almakta: Şarkı internetteki Ekşi Sözlük’te bile tek eleştiri almadı. Genelde hiçbir kavramın eleştiriden kurtulmadığı Ekşi Sözlük’te ‘olduramadım’ için şunlar yazıldı…” – xenodike.
Yazarın devamında ‘ayrıntılı incelemek isteyenler için’ notuyla verdiği 2004 tarihli linke tıklayınca karşımıza maalesef ‘Sayfa bulunamadı’ uyarısı çıkıyor. Bahse konu ‘bilgi’ geçerliliğini koruyor mu diye sonra girilen tüm iletileri okuyorum. Hala herhangi bir olumsuz görüş yok. Son entry ise ‘puyule‘ tarafından vefatının ardından girilmiş:
“Özkan Uğur’un hastalıkla mücadelesini ve aldığımız acı haberi sıklıkla bu şarkıya vurgu yaparak nitelemeye çalışanlar yanılıyorlar. Kendisi oldurabilmiştir. Hem de muazzam, ilham verici bir şekilde başarmıştır bunu. Öteki türlü; milyonlarca insanın aynı anda midesine yumruk yemiş gibi hissedip boğazlarının düğümlenmesini, ailelerinden birini kaybetmiş gibi üzülmelerini açıklayamazsınız.”
Her yaşımızı renklendirdiğin için teşekkürler Özkan Uğur.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***