Osman ÇAKLI
İSTANBUL – İstanbul’da son günlerde sivrisinek ısırması nedeniyle hastaneye gidenlerin sayısı artmaya başladı. İstilacı sivrisinek türlerinin baskın olmaya başladığı İstanbul’da Asya kaplanı sivrisineği sanıldığı gibi yeni bir sorun değil. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Cavit Işık Yavuz, Asya kaplanı sivrisineğinin iklim değişikliğine bağlı olarak Avrupa’da ve Türkiye’de yerleşik hale gelmeye başladığını belirtti. İklim değişikliğinin etkisiyle kendisine yaşam alanı bulan türe karşı alınması gereken önlemler ile olası riskleri anlatan Yavuz, Asya kaplanı sineğinin çok hızlı üreyebildiğini belirtti.
İstanbul’da sıklaşan şikayetler üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sivrisinekle mücadele için ne yaptığı da merak konusu oldu. İBB Sağlık Dairesi Başkanı Dr. Önder Yüksel Eryiğit, yılın 12 ayı vektörler ile mücadele ettiklerini söyledi. Eryiğit, İstanbul’da 210 bin vektör üreme alanı olduğunu ve düzenli olarak larva dönemlerinde kontrol edildiğini ifade etti.
‘İKLİM KOŞULLARI ASYA KAPLANI SİVRİSİNEĞİNE YAŞAM ALANI OLUŞTURUYOR’
Sivrisinek sorununun erken görülmeye başladığı eleştirilerinin yanı sıra dermatologlara başvuranların sayısında da artış olduğu belirtiliyor. Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Cavit Işık Yavuz, Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi’nin yaptığı açıklamaya atıfla Asya kaplanı sivrisineğinin kıtaya yerleşmeye başladığını, bu duruma sebep olan koşulların ise iklim değişikliğinden kaynaklandığını belirtti.
“Türün yaşam alanı bulmasında sıcak dalgaların ya da aralıklı artan yağış meselesinin etkili olduğu, yazların daha sıcak geçmesinin etkili olduğu vurgulanıyor. Türkiye’de de bazı bölgelerde de bu sivrisinek yerleşik hale gelmiş gibi görünüyor. Ayrıca küresel hareketliliğin artması da sineklerin farklı yerlerden taşınmasına ya da sineklerin taşıyıcılık yaptığı hastalıkların başka coğrafyalara taşınmasına neden oluyor.”
3 HASTALIĞA DİKKAT ÇEKTİ
İnfeksiyon hastalıklarının artık daha hızlı yayılabildiğine dikkati çeken Dr. Yavuz, hasta bireyler ile sinek bir arada bulunduğunda sağlıklı olanların risk altında olduğu uyarısında bulundu. Peki bu hastalıklar neler? Halk Sağlığı Uzmanı Yavuz, Zika, sarıhumma ve dang ateşi gibi virüs hastalıklarının bu tür ile taşınabilme ihtimalinden söz eden Yavuz tedbirlere ilişkin şunları belirtti:
HANGİ TEDBİRLER ALINMALI?
“Asya kaplanı sineği çok hızlı üreyebilen bir tür. Pek çok etken var aslında ancak iklimsel koşullar süreci hızlandırıyor. Sinekle mücadele çalışmaları oldukça önemli. Bu anlamda da onların üremesini teşvik edecek yerler sağlamamak lazım. Bireysel önlemler önemli fakat yeterli değil, bizim kentleşme politikalarımız, atık yönetimiyle ilgili uygulamalarımızı bütün olarak görmek gerekiyor. Genel olarak pestisit kullanalım ve bu işi bitirelim gibi bir algı var ancak bu da çok doğru değil. Çünkü ekosistemler tahrip oluyor ve kullandığımız pestisitlere karşı bu sinekler direnç geliştiriyorlar. Bir yandan ortalığı kimyasala boğuyoruz sinekler de buna direnç geliştiriyor ve sorun daha zorlaşıyor. Son olarak bu tehlikeli hastalıkları çok sıkı izlememiz gerekiyor.”
‘KİMYASAL MÜCADELENİN ETKİSİ YÜZDE 5 CİVARINDA’
İBB’den Eryiğit ise sivrisinek denildiğinde toplumun sadece kimyasal mücadeleyi algıladığını ancak bunun yeterli bir yöntem olmadığını anlattı. Sivrisinek ve diğer böcek türleriyle ilgili kimyasal mücadelenin başarıdaki payının yüzde 5 düzeyinde olduğunu söyleyen Eryiğit, “Kimyasal mücadele her yıl haziran ayında başlar, 4 ay boyunca devam eder. Sivrisinekleri tamamen ortadan kaldırmak gibi düşüncemiz yok. Bizim mücadeledeki hedefimiz biyolojik döngüye saygılı olarak bu canlıların popülasyonlarıyla artışlarını kontrol etmek. Canlıları belli bir yoğunlukta tutmaya çalışıyoruz, yani sivrisinekleri tamamen ortadan kaldırmak gibi bir düşüncede değiliz. Mevsiminde bu müdahale yapılmadı gibi yalan yanlış haberler yapılıyor. Bahsettiğimiz alanla ilgili çalışmaların bir bilimi var. Medyada mikrobiyolog konuşsa anlayacağız, ancak birileri kendi reklamını yapıyor. 611 personel 182 araç ve sulak sazlık araçları, bu sene yeni ithal ettiğimiz WAVS cihazını İstanbul’a kazanırdık. Ayrıca insansız hava araçlarıyla da bu soruna karşı mücadele ediyoruz. Biz 12 ay boyunca larva mücadelesi yapıyoruz” diye konuştu.
SİVRİSİNEKLE MÜCADELEDE DÖRT YÖNTEM
Dr. Eryiğit, hava sıcaklıklarına artmasına bağlı olarak bir pet şişe suyun dahi üreme alanlarına dönüşebileceğini söyleyerek mücadele yöntemlerine ilişkin şu ifadeleri kaydetti:
“Sorunla ilgili en önemli kaynağımız kültürel mücadele dediğimiz olay. Fiziksel ve biyolojik ile kimyasal mücadele ise diğer başlıklar. Biz ilgili belediyeler ile de ortak çalışıyoruz. Biyolojik mücadelede hedef canlıya yönelik, çevreye ve diğer canlılara zarar vermeden larva aşamasında ilaç kullanıyoruz. Kimyasal mücadele ise hiç istemediğimiz bir yöntem. Geceleri sokakta gördüğünüz kimyasallardan bahsediyorum. Bu mücadele yılın dört ayı yapılır, haziranda başlar. İnsanlar sivrisinek ile yapılan mücadeleyi sadece kimyasal mücadele olarak biliyor. İstanbul’un neredeyse bütün sokaklarında bunu yaparız ancak bahsettiğim diğer başlıklar eksik kaldığında etki yüzde 5’i aşamaz. Yani sanıldığı kadar etkin bir yöntem değil.”
İBB olarak kimyasal kullanmamaktan yana olduklarını anlatan Eryiğit, bunun nedeninin ise kimyasalın toprakla buluşması ve içme suyu havzalarına karışma riski bulunmasından kaynaklandığını söyledi.
‘2019 YILINDAN İTİBAREN ŞİKAYETLER AZALDI’
Eryiğit’e göre bugüne kadar yapılan açıklamaların hepsi sorunun bütünlüğü açısından yeterli değil. Kamuoyunda Asya kaplanı sivrisineği tartışmalarının arttığı son günlerde istilacı türün Türkiye’de de baskın hale geldiği düşünülüyor. Ancak, bu istilacı tür ilk olarak 2020 yılında Türkiye’de konuşulmaya başlandı. Eryiğit, o dönem bu türün tehdit olarak algılandığını, geçen zamanda ise İstanbul’un gerçek sorunlarından birine dönüştüğünü vurguladı. Halk sağlığı sorununa işaret eden Eryiğit, sineklerin saldırgan davranışlarının olduğunu, beyaz tenli ve çocuklarda cilt sorunları oluşturduğunu ifade etti.
***Kaynak: Artı Gerçek***
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***