Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesi karşılığında Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde (AB) önünün açılmasını istemesi, dış politikada rotanın bir kez daha Batı’ya çevrildiği anlamına geliyor.
Bu kapsamda hükümetin AB’ye tam üyelik süreci ve vize serbestisi için gerekli olan 72 kriterden geriye kalan 6 kriter konusunda önümüzdeki günlerde yeni adımlar atacağı bildiriliyor.
Bunlar özetle; terörle mücadele mevzuatında değişiklik, yolsuzlukla mücadele için yeni düzenlemeler, AB üyesi ülkeler ile adli yardımlaşma ve suçluların iadesi, Europol ile iş birliği, kişisel verilerin korunması konusunda AB standartlarında değişiklik yapılması ve ikili geri kabul protokollerinin uygulanmasında AB’nin gündeme getirdiği problemlerin giderilmesi olarak sıralanıyor.
Konu, AKP’ye yakınlığıyla bilinen köşe yazarlarının da başlıca gündem maddesi durumunda. Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin söyledikleri ise ilgi çekiciydi:
“(…) AB’ye üyelik bizim için o kadar önemli. Ama 50 yıldır AB kapısından bekletildiğimiz de bir gerçek. İsveç’in NATO üyeliği karşısında Türkiye’nin AB’ye tam üye yapılacağını düşünmüyorum. İlişkiler canlanacak. Ama daha da önemlisi…
Türkiye, yönünü Avrupa Birliği’ne çevirdiği zaman, bu özgürlükler açısından Türkiye’yi başka bir iklime taşıyor. Özlediğimiz bir iklime. AB’ye tam üyelik hedefine yürüdüğümüz süreçte Türkiye, Akdeniz havzasında en çok doğrudan yabancı sermaye yatırımını çeken ülke olmuştu.
CAN ATALAY
Türkiye’nin yeniden AB perspektifine kavuşması evin içinde de birtakım düzenlemeler yapmamızı gerektirecek. En azından festivallerde sanatçıların konserlerinin iptal edildiği, seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın hapiste tutulmaya devam edildiği bir Türkiye olmaktan çıkarız. (…)”
İSVEÇ’İN NATO’YA ÜYELİĞİ
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından İsveç ve Finlandiya NATO’ya katılmak için resmi başvuruda bulunmuş ama Türkiye iki ülkenin adaylıkları konusunda ‘endişeleri olduğunu’ kaydetmişti.
Haziranda İspanya’nın başkenti Madrid’deki NATO zirvesinde Türkiye iki ülkenin NATO üyeliğine itirazından vazgeçmiş, İsveç ve Finlandiya da buna karşılık Türkiye’nin endişelerini gidermek üzere özellikle Türkiye’nin ‘terör şüphelisi’ olarak tanımladığı kişilerin iadesi ve terörle mücadele için adımlar atacaklarını belirtmişti.
İsveç’te Danimarkalı-İsveçli aşırı sağcı Rasmus Paludan’ın Stockholm’deki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakma eylemine izin verilmesi, İsveç’te Erdoğan maketiyle yapılan eyleme soruşturma açılmaması ve Today’s Zaman’ın eski genel yayın yönetmeni Bülent Keneş gibi isimlerin Türkiye’ye iade edilmemesi ilişkilerin gerilmesine neden olmuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bunun üzerine Finlandiya’nın üyeliğini onaylayabileceklerini ama İsveç’in ‘destek beklememesi gerektiğini’ söylemişti.
Bunun üzerine Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokolünün onaylanmasına ilişkin kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. Finlandiya daha sonra resmen NATO üyesi olmuştu. İsveç’in üyeliğiyse bekletiliyor.
Bir ülkenin NATO’ya girebilmesi için mevcut tüm üyelerin bunu onaylaması gerekiyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***