Euronews’e konuşan ekonomistlere göre dövizdeki artış seçim sonrasında bekleniyordu. Dövizin nerde duracağı soru işareti olmaya devam ederken ekonomistler, ilerleyen günlerde Dolar/TL kurunun 25 TL civarında sabitlenmesini öngörüyor. Peki Mehmet Şimşek’in gelişi Türk ekonomisini nereye götürecek?
14 Mayıs seçimlerinin ardından piyasalarda yaşanan hareketlilik sürüyor. Türk lirasındaki kayıp yüzde 7’nin üzerine çıkarken dolar ve euro hızla yükseliyor.
Euronews’e konuşan ekonomistlere göre bu artış seçim sonrasında bekleniyordu. Dövizin nerde duracağı ise soru işareti olmaya devam ederken ekonomistlere göre ilerleyen günlerde Dolar/TL kurunun 25 TL civarında sabitlenmesi olası.
Ekonomist Barış Soydan, şimdiye kadar Merkez Bankası rezervleriyle kurun baskılandığını ama bu saatten sonra bunun sürdürülemez olduğunu dile getiriyor.
Dövize olan arz ve talebin etkisiyle bu yükselişin nereye kadar ilerleyeceğini kestirmek zor.
Soydan’a göre eğer ekonomi yönetimi bu cari açık problemini çözmek için yükselişe izin vermek gerektiğini düşünüyorsa o zaman dolar 25 seviyelerine kadar çıkabilir.
‘’İhracatçılar doların 25 düzeylerinde kalmasının kendilerini kurtaracağını ifade etmişti. Ama bunu istemeleri doların 25 lirada duracağı anlamına gelmiyor. Çünkü böyle sert hareketlerde arz ve talep devreye giriyor. Ve talebin etkisiyle döviz almayacak olanlar da döviz almaya başlıyor, o nedenle nerde duracağını bilmemiz mümkün değil. Fakat dediğim gibi bu eğer ekonomi yönetimi bu cari açık problemini çözmek için yükselişe izin vermek gerektiğini düşünüyorsa o zaman 25 seviyelerine kadar izin verebilir.’’
Euronews’e konuşan Ekonomist Dr. M. Murat Kubilay halihazırda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kapsamlı bir plan açıklamaması nedeniyle döviz talebinin tetiklendiği görüşünde.
Yine Merkez Bankası rezervleri ile bu talep karşılanamadığından ve de bazı talepler gayri resmi önlemlerle engellenemediğinden kur artışı yaşandığını sözlerine ekliyor.
‘’Seçim öncesi süreçte bankalar arası piyasadaki döviz kuru ile serbest piyasadaki döviz kurunun ayrıştığını hatırlamamız gerekir. Bunun birbiriyle yakınlaşması gerekiyordu ve bugüne kadar da hafif kontrollü bir şekilde gerçekleşiyordu, olumluydu. Ancak bu seçim sonrası olağanlaşma beklentisi düşünüldüğü gibi rahat bir patika içerisinde gerçekleşmeyecek. Şu ana kadar iktidarın da 14 Mayıs’tan itibaren kazanma ihtimalinin yüksek olmasına rağmen çok da hazırlıklı olmadığını anladık. Hala Mehmet Şimşek kapsamlı bir plan açıklamadı, kurumlara kim gelecek duyurulmadı. Bu nedenle piyasadaki döviz talebi tetikleniyor. Merkez Bankası rezervleri ile bu karşılanmadığından ve bazı talepler de gayri resmi önlemlerle engellenemediğinden kur artışı gerçekleşiyor. Şuanda Türkiye’nin bu döviz kuru ile yüksek cari açık verdiğini yani esasında seçim öncesinde ötelenen bir enkazın henüz gerçek sonuçlarıyla karşılaşılmadığını da söylemeliyim.’’
Halihazırda döviz yükselişinin ne olacağını tahmin etmenin erken olduğunu savunan ekonomist Dr. M. Murat Kubilay, nasıl bir faiz politikasının olacağı, kurumların başına hangi isimlerin geçeceğinin önemli parametreler olduğu kanaatinde:
‘’ Ne kadar artacağını tahmin etmek için erken. Hala Merkez Bankası Başkanının kim olduğunu bilmiyoruz. Aynı zamanda 22 Haziran’da nasıl bir faiz politikası olacak, belirli değil. Ama olumsuz bir hava durumunda dolar kuru 30’ları görebilir. Piyasayı ikna edecek şekilde bir faiz artırımı gelirse de maksimum 26’larda istikrar bir süre sağlanır. Ama seçim öncesi Erdoğan faizin artmayacağını net olarak ortaya koydu, ama tam tersini savunan bir ismi bakan olarak atadı. İkisinin ortasının gerçekleşeceğini düşünüyorum. Çok sert ve hızlı bir faiz artırımı yerine bir başlayıp bakalım denilecek. Ara yol izlenebilir.’’
Ekonomist Barış Soydan, Mehmet Şimşek’in gelişi ve açıklamalarına bakıldığında ekonomi açısından bir çıkış yolunun kalmadığını düşünenlerden.
‘’Kim olursa olsun ya rasyonel politikalara dönülecekti, ya da toptan kapanacaktı Türkiye’’ diyor.
Turizm, ithalat ve ihracatın güçlü olduğu bir ülkede de kapanmanın çok zor olduğunu ve bu nedenle rasyonel politikalara dönülmenin tercih edildiğini özellikle vurguluyor ekonomist Soydan.
Her ne kadar yoksullaşma derinleşse de Türkiye’yi büyük bir ekonomik krizin beklemediğini söyleyen Soydan, piyasaların Mehmet Şimşek’e bir kredi açtığı fikrinde:
‘’Seçimden önceki politikalarla zaten devam edilemezdi. Mehmet Şimşek’e bir kredi açıldı, eğer bunu kullanırsa yerel seçimlere kadar bir miktar piyasalar yeniden işlemeye başlar, kredi kısıtlamaları biraz kalkar ve piyasaların biraz rahatlaması mümkün. Tabi bu Mehmet Şimşek’in ne kadar serbest bırakılacağına bağlı. Naci Ağbal’ın görevden alındığı bir süreç yaşadık. O nedenle Mehmet Şimşek’i ‘üfleyerek’ yemek lazım. Türkiye’yi büyük bir ekonomik kriz beklemiyor. Türkiye geçen sene küçülmedi, büyümeye devam etti. O nedenle yoksullaşma ve kur artışına rağmen ağır bir ekonomik kriz yoktu. Kabul edelim ekonomi kötü yönetildi, yoksullaşma inanılmaz düzeyde ama bu batmak demek değil. Esasında seçimden önce yaptıklarına devam ederlerse sorun büyük, kötü olacaktı. Ama Erdoğan, Mehmet Şimşek’i getirdi. Bu önemli.’’
”Merkez Bankası birinci hedef olarak enflasyonu önüne koymak zorunda”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in rasyonel zemine dönme ifadesini de değerlendiren ekonomist Kubilay’a göre ise ekonomi yönetimi rasyonel zeminden çok önüne kanuni durumları koymalı:
‘’ Rasyonel zeminden öte kanuni duruma bakmak gerekiyor. Merkez Bankası birinci hedef olarak enflasyonu önüne koymak zorunda, faiz politikasını kullanması gerekiyor. Kanuna bağlılık sağlanmalı, Mehmet Şimşek de bunu taahhüt ediyor ve ona göre bir isim atanmalı. Ama hala bir atama söz konusu değil, meçhul bir durum var.’’
Seçimlerden önceki politikaların sürdürülmesi durumunda yaz aylarının çıkarılmasının zor olduğunu belirten ekonomist Kubilay, aynı politikalara devam edilmesi durumunda hızlı bir dış ödemeler dengesi krizine gidileceğine dikkat çekiyor:
‘’Seçim öncesi politikalar sürdürülürse yaz aylarını çıkarmak dahi zor olur. Hızlı bir dış ödemeler dengesi krizine gideriz. Ama Mehmet Şimşek atandığına göre buralarda bir revizyon olacak, önümüzdeki üç ay piyasalar kendisine bir kredi açacak. Bu süreçte turizm gelirleri, tarım ürünlerinin piyasaya gelmesiyle biraz gevşeme görebiliriz. Ama asıl yönetimin neler yapacağını sonbahara göreceğiz. İlk üç aylık dönem bittikten sonra dövizi tutmak, enflasyonu kontrol etmek, sermaye kısıtlaması uygulamamak ve yüksek büyüme sağlamak maalesef bu politikalarla mümkün değil.’’
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***