YUSUF DERELİ | HABER İNCELEME
Türk Lirası, Aralık 2021’den bu yana en büyük değer kaybını son 10 günde yaşadı. İkinci tur seçimlerinden hemen önce 19,95 TL olan dolar kuru, dün itibariyle 23,50 sınırını aştı. TL’nin sadece iki haftadaki değer kaybı yüzde 15’i aştı. Yılbaşından bugüne değer kaybı ise yüzde 20 civarında. Kurlarda son 3 günde yaşanan sıçrama zamların da yağmur gibi yağmasına neden oldu. Ancak sorun şu ki; kasırga yeni başladı!
Bugünlerin geleceği dünden belliydi aslında. Dün yaşanması gerekenler, AKP rejiminin ‘arka kapı’ müdahaleleriyle ötelendi ve bugün yaşanıyor. Seçime kadar enflasyonu dizginlemek isteyen rejim, yeni bir dolar şoku yaşamamak için Merkez Bankası’nın rezervlerini kullandı. Zira Türkiye’deki enflasyonun temel sebeplerinden biri dolar kurundaki artış. Ekonomisi ithalata bağımlı olan Türkiye’de dolar kurunun artması, maliyetlerin de yükselmesi demek. Bu ise enflasyonun tırmanması anlamına geliyor.
Nisan ayından bu yana MB’nın doları tutmak için yaktığı para 30 milyar dolar civarında hesaplanıyor. Sadece iki seçim arasındaki 15 günde TCMB’nın rezervleri 6,6 milyar dolar azalmıştı. 28 Mayıs’tan sonra dolar kurunun bir kaç gün içinde 23 TL’yi aşması sonrası bir günde 2,5 milyar dolarlık satış yapıldığı ortaya çıktı.
Sadece döviz rezervi mi yakıldı peki? Tabi ki hayır…
Dünya Altın Konseyi’nin verilerine göre TCMB, sadece Nisan ayında 80,8 ton altın satışı yaptı. TCMB, dünyada açık ara en fazla altın satışı yapan merkez bankası oldu. Türkiye’yi 13 tonluk altın satışı ile Kazakistan izledi. TCMB, altın rezervleri yılın ilk 4 ayında net 50.5 ton azaldı. Toplam altın rezervi 491.5 tona geriledi.
Sonuç olarak rejim amacına ulaştı ve 28 Mayıs’taki ikinci tura dolar kuru 20 TL’nin altında girdi. Ancak deniz de bitti! Merkez Bankası’nın rezervleri tarihin en dip seviyesine geriledi. Merkez Bankası’nın 2 Haziran itibarıyla net rezervi eksi 5.7 milyar dolara kadar düştü. Swap hariç net rezervler eksi 61,2 milyar dolar oldu.
KUR ŞOKU SÜRPRİZ Mİ OLDU?
Son 3-4 günde yaşananlar ciddi bir ‘kur şoku’ olarak tanımlanabilir.
Peki bu neden yaşandı? Temel sebebi kurun aylardır ‘arka kapı’ müdahaleleriyle baskılanıyor olması. Seçim bitti ve iktidar rahatladı. Doların yularını gevşettiler. İhracatçıların da bu konuda ciddi baskısı vardı.
Kaldı ki yukarıda da aktarıldığı üzere Merkez Bankası’nın kasası tam takır kuru bakır! Kura müdahale edecek metelik yok!
Siyasi sebepleri de var tabi. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, daha ilk açıklamasında ‘rasyonel zemine’ döneceklerini söylemişti. Yani ‘akla uygun, ölçülü, tutarlı e şeffaf’ bir yönetim sözü verdi. Zira Türkiye’nin yabancı sermayeye ihtiyacı var.
POLİTİKA FAİZİ NE OLACAK?
Doları kontrollü olarak bir miktar saldılar. Sermaye çekmek için ikinci adım olarak da politika faizi artışı gündemde… Zira enflasyonu düşürmek için Mehmet Şimşek’in elinde başka da bir silah görünmüyor.
Tayyip Erdoğan, “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu.” lafını yiyecek ve o faiz artacak!
JP Morgan, 22 Haziran’daki PPK’da politika faizinin yüzde 25’e yükseltilebileceğini yazdı. Morgan Stanley’e göre Haziran’da politika faizin yüzde 20’ye, Ağustos ayında ise yüzde 25’e çıkarılacak. Societe Generale de (SocGen) Türkiye ile ilgili analizinde politika faizinin yüzde 15’e yükseltileceğini öngörmüştü.
Kur artışının nedenleriyle ilgili Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TCMB eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara’ya kulak verelim: “Türk varlıkları dolar cinsinden ucuzlatılıp bir eşikten sonra faiz artışıyla sermaye girişi amaçlanacak gibi görünüyor. Pratikte bunu yapmak kolay değildir ama döviz işlem kısıtlamaları devam ederken mümkün olabilir.”
Eski bankacı Prof. Dr. Şenol Babuşçu ise şunları yazdı: “Kurlardaki yükseliş kontrollü ve bilinçli yapılmaktadır. Yabancı yatırımcıyı ülkemize çekmek, yabancı sermayedarlara ülkemizi cazip hale getirmek ve sonuçta döviz girişi sağlamak amacı ile bu strateji uygulanmaktadır.”
GÖZLER 22 HAZİRAN’DAKİ PPK TOPLANTISINA ÇEVRİLDİ
Dolardaki yükselişin nereye kadar süreceğini kestirmek zor. İddiaya göre ekonomi yönetimi dolar için 25 TL civarını ‘makul’ seviye olarak kabul ediyor. İhracatçılar da bu civarda bir kurun kendileri için ‘hayati’ önemde olduğunu söylemişti. Kurun 25 TL’nin altına düşmesini istemiyorlar.
Kur uzun süre ‘dışarıdan’ baskılandı. Şimdi müdahale büyük oranda durdu. Dolayısıyla bir anda yüzde 10’u aşan oranlarda değer kazanması şaşırtıcı değil. Gözler şimdi 22 Haziran’da yapılacak Para Politikaları Kurulu toplantısına çevrildi. O toplantıda alınacak karar çok önemli. TCMB, Mehmet Şimşek’in dediği gibi gerçekten ‘rasyonel’ kararlar mı alacak hep birlikte göreceğiz.
Peki yılın ikinci yarısında Türkiye’yi ne bekliyor?
Prof. Dr. Hakan Kara, bu konuyla ilgili dün yaptığı paylaşımda şunları yazdı: “Yılın ikinci yarısında muhtemelen stagflasyon (düşük büyüme ve yüksek enflasyon) yaşanacak. Temel soru bunun faturasının kime kesileceği. Hesabı yemeği yiyenler değil son dakikada masaya eklenenler ödeyecek gibi görünüyor.”
Yılın ikinci yarısında muhtemelen stagflasyon (düşük büyüme ve yüksek enflasyon) yaşanacak. Temel soru bunun faturasının kime kesileceği. Hesabı yemeği yiyenler değil son dakikada masaya eklenenler ödeyecek gibi görünüyor.
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) June 8, 2023
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***