YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN
Türkiye 2000’lerin başında hangi ajandaya sahipti, anımsayanınız var mı? Avrupa Birliği’ne (AB) üye adaylığı mücadelesi, hızlı bir değişim/dönüşüm azmi, reformlar, Avrupalı olduğu tezini kabul ettirmeye çalışma gayreti, ekonomiyi toparlamak, gayrı safi milli hâsılayı ve kişi başı geliri arttırmak, Kürtleri sisteme demokratik yollarla dâhil etmek, hesap verebilirlik ve şeffaflık gibi hukuk devleti özelliklerini yükseltmek ve daha birçok olumlu çaba, Türkiye siyasetinin ana konularıydı.
Bugün hangi konular gündemde?
Tek adam rejimi, baskı ve zulümler, Avrasya, yani Rusya-Çin-İran eksenine kayan ve narko-kleptokrasiye dönüşen bir ülke. Bunun yanı sıra hapishaneleri muhaliflerle doldurulmuş, gazeteleri ve televizyon kanalları kapatılmış veya havuzlanmış, özel mülkiyet hakkı dâhil hiçbir insan hakkının uygulanmadığı, istikrarsızlaştırılmış ve Ortadoğululaştırılmış, laik özelliğini bütünüyle yitirmiş, ordusu ve istihbaratı iç düşmanlarca tahrip olmuş, vizyonsuz ve umutsuz bir memleket var!
Bu kadar mı?
Keşke öyle olsaydı!
Sosyolojik olarak kutuplaşma sonrası mikro parçalara bölünmüş ve birbirine yabancılaşmış, rasyonalitesini yitirmiş, evrensel ahlakla tüm bağlarını koparmış, insan insanın kurdudur anlayışının kayıtsız şartsız ve acımasızca uygulandığı, tüm maddi varlıklarını kaybetmiş, altyapısı çökmüş, para birimi pul olmuş bir toplum! Açlık sınırının altında ciddi bir yoksul kitlenin yok olma aşamasına geldiği, geleceği çalınmış insanlar!
2002’den 2023’e, 20 yılın bilançosu büyük çöküştür.
Sadece 100 yıllık modern Türkiye tarihinin en dip noktası değil bu, aynı zamanda 1299’dan itibaren Anadolu’nun gördüğü en büyük altüst oluş! Fetret Devri’nde ya da veba salgınında bile bu denli umutsuz ve çökük bir Anadolu olmamıştı.
Sosyolojik bağlar eriyip yok oldu. Biz duygusu yitti gitti. Parçalanmış toplumda paralel toplumsal gruplar meydana çıktı ve beraber yaşama isteği güçlü bir darbe yedi. Etnik koordinatlarda, siyasi koordinatlarda, coğrafi koordinatlarda, kültürel koordinatlarda, geleceğe yönelik tasavvurlara ilişkin koordinatlarda, makro/mikro parametrelere göre ciddi bir santrifüj söz konusu. Toplum parçalanıyor, zaten sürekli reforma gereksinim duyduğu yazılan-çizilen 100 yıllık devletse tümden çöktü. Onun yerine mafyatik bir rejim, kanser gibi, hücresel düzeyde mevcut tüm dokuyu tahrip ederek, var olan her şeyi dejenere etti, bozup çürüttü ve kokuşturdu, kendi menfaatlerine yarayacak bir aparata dönüştürdü.
Eğitim sistemi, ekonomi, savunma ve istihbarat, güvenlik, akademi, bürokrasi, ne varsa tükendi.
Adını koyalım: bu sonun başlangıcıdır. Hatta bir adım ötesi!
Türkiye hiçbir zaman mükemmel bir devlet olmasa da, reform ve düzeltme dinamikleri, umudu korumamıza olanak tanımaktaydı. Türkiye’nin bir gün muasır medeniyet düzeyine yükseleceğine dair bir inanç ve erek mevcuttu. Farklı da olsalar, insanlar ülkelerini sevmekteydiler. Açık hırsızlık, vurgun, yolsuzluk, üçkâğıt, soygun, rüşvet gibi adi suçlar, siyasette kırmızı çizgilerdi. Olan yolsuzluklar örtbas edilmiyor, siyasete yön veriyordu. Ekonomik krizler haklı olarak iktidarla ilintilendiriliyor, siyasetçiler sorumluluktan kaçamıyordu. Türkiye’de bazı laçkalıklar da olsa, devlet ciddiyeti diye bir şey vardı. Münferit olaylara karşın devletin birçok kurumu büyük ölçüde işliyordu. Türkiye, dünyadaki birçok ülkeye göre çok daha müreffeh ve çok daha demokratikti. Kendini Avrupa’yla ve gelişmiş dünyayla mukayese ediyordu. Küresel endekslerde 150’lerde, 160’larda, Afganistan’ın, az gelişmiş Üçüncü Dünya ülkelerinin, açlık-sefalet olan zavallı bölgelerin ligine düşmemişti. Küme düşen bir ülke var bugün. Tüm gelişmişlik endekslerinde en alt sıralarda, küresel yolsuzlukta ve teröre destekte başı çeken, insanların huzurlu, mutlu ve özgür olmadığı, eğitimli gençlerin ve varlıklı vatandaşların ülke dışında yaşam kurmaya can attığı bir ülke değildi Türkiye.
Bu durumdan memnun musunuz?
Türkiye’nin normali bu mu olmalı?
Ne oldu o eski Türkiye’ye?
Televizyon kanallarında liderlerin canlı yayında tartışabildiği, gazetelerin ve televizyon kanallarının birbirinin kopyası olmadığı, medyada mükemmel olmasa da redaksiyonel özgürlüğün, üniversitelerinde fevkalade olmasa da akademik özgürlüklerin olduğu, mahkemelerin siyasi iktidar tarafından tümüyle kontrol edilemediği o ülke, bugünkünden bin kat daha iyiydi. Çok şikâyet edilen “vesayet sistemi”, hapishanelerine bugünkü kadar siyasi tutukluyu hiçbir zaman tıkamadı. 1980 darbesi de, 28 Şubat da, bu kadar mağduriyete neden olmadı. Ne Demirel döneminde, ne Ecevit döneminde bu kadar yolsuzluk yapılmadı. Partizan kadrolaşma, ne 1970’lerde, ne 80’lerde, ne de 90’larda bugünkü gibi ayyuka çıkmadı.
Farkında mısınız, bunları artık aklımıza bile getirmiyoruz. Dahası, bunları bilmeyen milyonlar, bugün çoğunluktalar. AKP iktidara geldiğinde 10 yaşında olan çocuklar, bugün 30 yaşında, orta yaşa girmiş durumdalar. Eski Türkiye’de yakınılabilecek çok şey vardı belki, ama inanın bugünkü tüm vücudu sarmış sosyolojik, politik ve ekonomik kanser o dönemde yoktu. Dedim ya, umutluydu insanlar. Ve iyi niyetliydiler. Naifti toplum. Çakallar çoğunlukta değildi!
Bugün itibariyle, Türkiye’nin tüm yapısal problemleri kangren olmuş durumdadır.
Bu daha ne kadar böyle devam edebilir?
Rusya veya Venezuela gibi değil Türkiye. Doğal kaynakları yetersiz! Tarım ve hayvancılığı sabote edilmiş. Kendi kendisine yetemez durumda. Teknoloji üretemiyor. Üç-beş pervaneli İHA-SİHA değil mesele. Ya da çakma yerli araba! Toplu iğneden makine parçalarına, yapı malzemelerinden elektroniğe, yazılımdan ilaç sanayisine, petrokimyadan otomobil endüstrisine, aklınıza gelen her alanda ve sektörde dışa göbekten bağımlı! Dahası enerjide (petrol ve doğalgazda) tümden dışarıya endeksli! Türk lirasının serbest düşüşü enflasyonu daha da fırlatacak. Yoksullaşma artacak. Alım gücü daha da düşecek. Ekonomik kriz değil, adını koyalım, bu bir tükeniştir.
Türkiye, beyin ölümü gerçekleşmiş, fişi çekilmek üzere olan, masadan kaldırılmayı bekleyen “ex olmuş” bir hasta durumunda! Sonun başlangıcının bir adım ötesi…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***