Ali Murat HAMARAT
Belli bir yaşın üstündeki kuşaklar için çok şey ifade ediyor Berlin Duvarı. Bugün yerinde yeller esse de bir dönemi anlatıyor, iki kutuplu dünyanın simgesi olarak hafızalarda canlanmaya devam ediyor. İşte onun gölgesinde geçmişe dönmeli, “düşman kardeşler”in futbol sahasındaki meşrû savaşını incelemeli…
Bugün Bonn’daki Federal Almanya Tarihi Müzesi’nde (Haus der Geschichte) sergilenen bir forma bir maçtan çok daha fazlasını anlatıyor. 22 Haziran 1974’teki o grup mücadelesi, Dünya Kupası tarihindeki yüzlerce karşılaşmadan ayrılıyor.
Aslında her şey harp sonrasında başlamış; Almanya ilk olarak dörde bölünmüştü. İngiliz, Fransız ve Amerikan hâkimiyetindeki topraklar tek bir bayrak altında birleşince, 23 Mayıs 1949’da Federal Almanya Cumhuriyeti doğuyordu. Üç ay kadar sonra da 7 Ekim’de Sovyetler Birliği’nin idare ettiği bölümde Demokratik Almanya Cumhuriyeti kurulmuştu.
1950’lerde başlayan doğudan batıya göç dalgası bir türlü durdurulamıyordu. 1961’e kadar tam 3.5 milyon insan iş bulma ümidiyle sınırın öteki tarafına kaçmıştı. Devrin ileri gelenlerine göre bir şey yapılması gerekiyordu. Demokratik Almanya’nın bir numaralı ismi, Sosyalist Birlik Partisi’nin (SED) başı Walter Ulbricht 15 Haziran 1961’de ağzından baklayı kaçırmıştı: “Kimsenin duvar örmeye niyeti yok!”
İlk kez uluslararası bir basın toplantısından ifade edilen kavram aynı yılın Ağustos ayında gerçek oluyordu. 13 Ağustos’ta inşaatına başlanan “utancın duvarı”, 9 Kasım 1989’u 10 Kasım’a bağlayan o unutulmaz gecede yıkılmıştı.
DOĞU’NUN MUCİZESİ
Yıl 1974, aylardan Mayıs… İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle papaz olduğundan ülkesini terk etmek zorunda kalıp kaçtığı Norveç’te Willy Brandt sahne adını alan ve bu tarihten sonra hep bu adla anılan, doğum kütüğünde Herbert Ernst Karl Frahm yazan Sosyal Demokrat Parti’nin başı ve Almanya Başbakanı istifa etmek zorunda kalmıştı. Zira bugün İstanbul’da büstü bile bulunan, Varşova Getto’sunda diz çökmüş unutulmaz politikacının başdanışmanlarından Günter Guillaume’un Doğu Alman köstebeği olduğu ortaya çıkmıştı. Doğu Almanya Devlet Güvenlik Bakanlığı (Stasi), 13 yıl evvel duvarla ayrıldıkları akrabalarına karşı tarihinin en büyük golünü kaydetmiş oluyordu.
Brandt’ın istifasından bir gün sonra da Demokratik Almanya, bu sefer Magdeburg ile gülüyordu. Kupa Galipleri Kupası finalinde Milan’ı deviren takım, rejimi sevindirmişti. Hemen yaklaşmakta olan Dünya Kupası’nda duvarın iki yakası aynı gruba düşmüştü. Kurayı çeken 11 yaşındaki Detlef Lange adındaki bir çocuk tarihin yazılmasına önayak olmuştu.
İki yıl önce 1972 Münih Olimpiyat Oyunları’ndaki komünistlerin 3-2’lik skorla kazandığı maç, garnitür niteliğineydi. Doğu Bloku’nda futbol amatör olduğundan, Demokratik Almanya gerçek milli takımıyla Münih Olimpiyat Stadyumu’nun çimlerinde yerini almıştı. Tarihlerinin en çok oynayan ve en çok gol atan ismi olan Joachim Streich da o gün ağları havalandıranlar arasındaydı. Oysa Federal Almanya, gençleriyle sahaya çıkmıştı. Tesadüf bu ya onlar adına fileleri bulan Uli Hoeness ve Ottmar Hitzfeld sonradan bu oyuna damgasını vuracaklardı…
Saatler 21.03’ü gösterirken…
22 Haziran’da taraflar Hamburg Volkparkstadion’da çimlere ayak bastıklarında, her iki ülke de Dünya Kupası’nda gruptan çıkmayı garantilemişti. Yeni Başbakan Helmut Schmidt, tam 13 bakanıyla şeref tribününe çıkarma yaparken, o zamanın muhalefet lideri sonranın başbakanı Helmut Kohl de oradaydı…
Stadyumda yerini 1500 şanslı Doğu Alman maçı beklemeye koyulurken, belki de Bild’de “Bu Almanlar bizi asla yenemezler” başlığını okuyorlardı. Bu taraftarlar, Stasi tarafından özene bezene seçilirken, herhalde söylemeye gerek yok, ülkenin normal futbol metfunlarına izin çıkmamıştı.
Dakikalar 78’i gösteriyordu. Kaleci Jürgen Croy’un degajı, sonradan oyuna giren Erich Hamann’a gelmiş, o da Jürgen Sparwasser’i topla buluşturmuştu. Sparwasser, Panzerlerin efsanevi fle bekçisi, Sepp Maier’i avladığında bütün Almanya’da saatler 21:03’ü gösteriyordu.
Bitime 12 dakika vardı. Demokratik Almanya, 1961’de yaptığı gibi kalesine duvar örebilecek miydi… Batı saldırıyor, Doğu direniyordu. Uruguaylı hakem Ramon Bareto Ruiz’in son düdüğüyle maç bitmişti. İki taraf millî takımlar düzeyinde bir daha buluşmayacaktı…
Soyunma odasında Federal Almanya’nın komünist yıldızı Paul Breitner, Sparwasser ile forma değiştiriyordu. Onlar göz önünde bunu yaparken, diğer futbolcuların ancak kapalı bavullarla bunu gerçekleştirebilmesi belki de zamanın ruhunu gösteriyordu.
Sonradan ülkesinin teknik direktörlüğünü de yapacak Berti Vogts, elinde bavulla rakiplerinin soyunma odasına gitmiş, kısa bir selamlaşmadan sonra elindekini bırakıp başka bir bavulla takım arkadaşlarının olduğu soyunma odasına geri dönmüştü. Böylece Croy, Bernd Bramsch, Harald Irmscher, Siegmar Wätzlich, Martin Hoffmann ve Bernd Kische turnuvadan sonra Demokratik Almanya’nın yolunu tutarken, terli formaları Federal Almanya’da kalmıştı.
Bild, “Böyle olmaz, Bay Schön!” diye teknik direktörlerine gözdağı veredursun, aslen Dresden doğumlu hoca adeta yıkılmıştı.
Bitiş düdüğünden sonra, Halit Kıvanç ustamızın da dediği gibi ev sahibinin kolay gruba düşmek için maçı kaybettiği iddia edildiyse de, birçokları bu açıklamadan tatmin olmamıştı. Kazanılan dünya şampiyonluğu yaşanan utancın üstünü ancak örtebilmişti.
Breitner yıllarca sakladığı emaneti, 2002’de Almanya’nın doğusunda gerçekleşen bir sel felaketinin mağdurları için internette satışa çıkarınca olaylar gelişmiş, o tarihi mavi 14 numaralı forma Hans-Helmut Bremicker adındaki işinsanı tarafından 16 bin 500 avroya satın alınmıştı. Bremicker bu formayı müzeye bağışlarken, Sparwasser ile o maçta sahne alanlardan Wolfgang Overath da o oradaydı. Törende Demokratik Alman futbol tarihinin en önemli golüne imzasını atan Sparwasser, ülkesinin beşte birinin rakiplerini desteklediklerini söylemişti. Arkadaşının babasının sinirden televizyonu kırdığı söylediği emekli oyuncu, bunun karşılığında sadece 2500 mark aldığını söylemişti. Hakkında çıkan ev, araba söylentileri yalandı. Duvar yıkılmadan Batı’ya iltica etmesi ise unutulmazdı.
Alman tarihinin kilometre taşlarından biri, 22 Haziran 1974’te saat 21:03’te dikildi. O an, ülkenin gördüğü en özel anlardan biri.
Kazanılan kupa Batı Almanya’yı güldürmüştü belki ama komünistlerin hanesinde yazan “1” duvarın yıkıldığı 9 Kasım 1989’a kadar durmaya devam etti. 3 Ekim 1990’da ise Almanya bir oldu, koca bir blok sıfır!
*Manşet fotoğrafı: Sparwasser’in forması bugün Bonn’da müzede sergileniyor. Sparwasser formasıyla Federal Almanya Tarihi Müzesi’nde unutulmaz maçın anlatıldığı ilgi bölümde poz verirken…
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf’ta başladı. Eurosport’un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017’den beri Tarih Dergisi’nde yayın kurulu üyesi.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***