AMED – Sûr ilçesindeki değişimi fotoğraflayan Alman fotoğrafçı Hincrich Schultze, “Yıkım devam ediyor, buraya tekrar tekrar gelmemin nedeni de bu; yok edilmeden önce belgelemek” dedi.
Alman gazeteci Hincrich Schultze (70), 2010 yılından bu yana Amed’in tarihi Sûr ilçesinin sokaklarını ve yaşamını fotoğraflıyor. Schultze, 2015 yılında kentte ilan edilen sokağa çıkma yasakları sürecinde de gelişlerini sürdürerek, yaşanan değişimi karelerine yansıttı. Schultze, uzun yıllardır çektiği kareleri önümüzdeki günlerde Berlin ve Hamburg’da yapacağı sergiyle sanat severlerle buluşturmayı hedefliyor. Schultze ile çalışmasını ve Sûr’da şahit olduğu değişimi konuştuk.
İLK GELİŞ
Ermeni fotoğrafçı Ara Güler ile tanışıklığı üzerine ilk kez Türkiye’ye geldiğini aktaran Schultze, daha sonra bir arkadaşının anlatımı üzerine Amed’e geldiğini söyledi. Schultze, ilk Amed’e geliş sürecini şöyle anlattı: “Ermeni fotoğraf sanatçısı Ara Güler ile Bremen’de tanıştım. Güler’in İstanbul’a dair fotoğraflarını gördüm ve ‘İstanbul’a gidip, görmeliyim’ dedim. İstanbul’a gelip Ara Güler’in fotoğraflarını gördükten sonra, o yerlerin hiçbirisinin şimdi olmadığını gördüm. İstanbul’da bir arkadaşım, Diyarbakır’ın çok güzel bir yer olduğundan bahsetti. Ben de 2010’da ilk defa Diyarbakır’a geldim. İlk geldiğimde Sur’u çok sevdim. Ondan sonra da Sur’da fotoğraf çekmeye başladım.”
“Fotoğrafı, fotoğraf çekmeyi çok seviyorum” diyen Schultze, bunun nedenini ise şöyle açıkladı: “Fotoğraflarda insanlar birlikte oturur, sohbet eder, bu yüzden fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Biraz nostaljik bir insanım, eskiye özlem duyuyorum. Aslında Ara’nın dünyasının bir kısmını da Diyarbakır’da buldum. Sur’un yok edilmediği, yıkılmadığı zamandan bahsediyorum. Sur ayaktayken Ara’nın dünyasını o zaman burada buldum.”
FOTOĞRAFLARI SAHİPLERİNE ULAŞTIRIYOR
Çektiği fotoğrafları, karelerde yer alan insanlara ulaştırmaya çalıştığını belirten Schultze, “Fotoğrafları buluşturma anlarımın hepsinde her zaman çay içmem gerekti. Çok mutlu oluyorlar ve hemen çay ikram ediyorlar. Bütün fotoğrafları vermem imkansız, hepsinin çıktısını bastırmam gerekiyor çünkü. Ama fotoğraflarını çektiğim insanların karelerini vermeyi genelde seviyorum. Çünkü fotoğraf biraz da onlara ait olan bir şeydir. Biz onlardan alıyoruz, her zaman almak olmaz, onlara da vermek gerekir. Burada insanlar çok daha dost canlısı. Burada kendimi mutlu hissediyorum” dedi.
‘İŞİMİZ UNUTTURMAMAK’
Sokağa çıkma yasakları sürecinde de Amed’e geldiğini ifade eden Schultze, “2010’dan sonra neredeyse her yıl Diyarbakır’a geldim. Yani Diyarbakır’a bu kadar kötü bir şey olacağını hiç tahmin etmiyordum. Ben bir fotoğrafçıyım, bir fotoğrafçı olarak, değişimin nasıl olduğunu göstermek istedim. Değişimin nasıl olduğunu fotoğraflarla göstermek gerekir. Açıkçası 2015 sürecinden önceki halini daha çok fotoğraflamak isterdim. Fotoğrafçının işi bir şey kaybolmadan önce onu tutmaktır. Bir şeye kaybolmadan önce tutunmaktır. Dünyada bizim bu tarihi unutmamızı isteyen bir sürü güç var ama asla tarihi unutmamalıyız. Bu da benim işim; unutturmamak. Burada yapmam gereken bir iş var, bütün bu süreci doküman altına almak, bütün bu süreci çekmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘YIKIM HALA DEVAM EDİYOR’
Sokağa çıkma yasakları sürecinde gözaltına alındığını fakat Amed’e gelmekten vazgeçmediğini dile getiren Schultze, şunları söyledi: “Savaştan ve burada yaşanan olaylardan sonra da yıkım hala devam ediyor. Buraya gelmemin cevabı da budur. Bunları yok olmadan önce belgelemek için gelmeyi sürdürüyorum. O süreçte gözaltına alındığımda polisler bana şunu söyledi, ‘Burası çok kötü bir yer, biz burayı sevmiyoruz, sen neden Antalya değil de buradasın?’ O sırada sadece röportaj yapıyordum, bir kafede beni duvara doğru ittiler. Bu bana şunu düşündürdü, demek ki bunlarla ilgili çok deneyimleri var. Hiçbir şekilde bir yerimi incitmediler, iz bırakmadılar. Bana kalaşnikof doğrulttular ve duvara ittiler. İnsanlar hakkında bilgi istediler ve ben de röportaj yaptığım insanlar hakkında bilgi veremeyeceğimi söyledim. Sonra dışarı da büyük bir patlama oldu, kafeden çıktılar, beni orada bıraktılar.”
‘LONDON PUP’ BENZETMESİ
Sûr’un yerle bir edilen ve cezaevi mimarisinde inşa edilen yerlerine değinen Schultze, büyük bir kültürel yıkımın olduğunu kaydetti. Schultze, bu kültürel yıkımın farklı ideolojik argümanlarla kendi memleketi Hamburg’da da yapıldığını söyledi. Kendi memleketi ve Sûr’u birbirine benzettiğini belirten Schultze, “Sûr’da yaratılan şehrin yeni halini sevmedim, Londra’da bir parka gitmek isteseydim, Londra’ya giderdim. Diyarbakır’a gelmezdim. Bu yeni yapı için Diyarbakır’a gelmem. Bu yüzden yeni yapıya hiç gitmedim. Toledo gibi olacağı sözü verildi ama Toledo’ya hiç benzemiyor, London Pub gibi görünüyor.”
AYNI YIKIMI YAŞAN İKİ KENT
Schultze, memleketi ve Sûr’da yaşanan “değişim” arasındaki benzerliğe işaret ederek, “Eskiden Hamburg’da yaşadığım yerde çok eski yerler vardı. Çok iyi durumda olan binalar değildi ama ucuz binalardı. Arkadaşlarımızla birlikte orada vakit geçirip, eğlenebiliyorduk. Dışarıda restorana gitmek için, seyahat etmek için paramız da kalıyordu. Ama oraları yıktılar ve yeni apartmanlar yaptılar. ‘Lüks’ diyebileceğimiz o büyük apartmanlarda insanlar oturuyor ve sadece televizyon izliyor. Bunun dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Bu yerlerde artık yaşam daha da pahalı. Aslında beni buraya getiren yaşadığım yer ve buradaki değişim benzerliği. Aynı değişim söz konusu; yıkılan bir tarih, değişen yaşam şekli…”
Hamburg’da tarihi yerlerin “yenileşme, jenerasyon değişmesi, çağa ayak uydurma” argümanlarıyla değiştirildiğini belirten Schultze, “Orada bu parayla yapıldı, eski binalar yıkıldı, yerine yeni şehirler yapıldı. Bütün gün bu yeni yerlerin kirasını ödemek için çalışıyoruz ve eve geldiğimizde aşırı yorgun oluyoruz. Farklı ideoloji aygıtları ve sloganlarla geldiler ama yapılan şey en nihayetinde aynı şeydi. Onlar bunu soylulaştırma olarak getirdiler.”
‘SUR’U HERKESE GÖSTERMEK İSTİYORUM’
İlerleyen günlerde Berlin ve Hamburg’da Sûr’da çektiği fotoğraflara dair sergi yapacağını aktaran Schultze, sergisinin amacını ve vermek istediği mesajlara dair şunları söyledi: “Bunun sebebi Alman hükümetine karşı çok sinirliyim. Çünkü Venezuela, Rusya ya da Küba’da olan herhangi bir olayda çok tepki verebiliyorlar. Gündemleştirip, konuşabiliyorlar ama Sur’da bir olay oldu mu Alman hükümetinin buna karşı gözleri kapalıydı. Çünkü burada askeri anlamda bir dostlukları ve ilişkileri var. Bu beni çok sinirlendiriyor. Aslında göstermek istediğim bu gerçeklik. Avrupa Birliği her zaman demokrasi ve insan hakları hakkında konuşuyor. Ama kötü hükümetlerle kötü ilişkiler gerçekleştiriyor ve sonrasında bu kadar göçmenin nereden geldiğini merak ediyorlar. Mültecileri almamak için kötü hükümetlere para veriyor. Ama her zaman da insan hakları ve demokrasiden konuşuyorlar.”
SCHULTZE KİMDİR?
Almanya’nın Hamburg kentinde doğan Hincrich Schultze (70), üniverside fotoğrafçılık bölümünü okudu. 1983 yılında Günter Wallraff’ın “Ganz unten” kitap/sinema projesinin bir parçası oldu. Söz konusu kitap Türkiye’de de yayınlandı. 1986 yılından bu yana foto muhabiri ve belgesel fotoğrafçısı olarak çalışan Schultze, 1995 yılında meslektaşlarıyla birlikte Almanya Foto Muhabirleri Derneği FreeLens’i kurdu. Schultze, aynı zamanda sanatçı kolektifi Frappant’ın bir üyesi olarak da birçok ülkede sergi açıyor.
MA / Eylem Akdağ
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***