İLKER DOĞAN | HABER ANALİZ
Hizmet Hareketi’ne yönelik hukuksuzluklar karşısındaki ‘duyarsız’ tavrı nedeniyle eleştirilerin odağında yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın tutukluğuyla ilgili kararını 8 yıl sonra açıklayabildi!
Hidayet Karaca’nın başvurusunu haklı bulan AİHM, Türkiye’yi toplam 18 bin Euro tazminata mahkum etti. Mahkeme, ilk tutuklama anında başvurucu hakkında ‘makul’ şüphe bulunmakla birlikte bu kadar uzun tutuklu kalmasının hukuka aykırı olduğuna hükmetti.
Hidayet Karaca’nın Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen ‘tahliye edilmemesi’ de ihlal gerekçesi sayıldı. AİHM ayrıca, yargılama öncesi tutukluluk süresinin aşırı uzun olması nedeniyle AİHS’nin 5/3 maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.
AİHM, özelikle Hizmet Hareketi’ne yönelik hukuksuzluklar konusunda karar verirken hiç acele etmiyor! Hidayet Karaca’nın başvurusunun 8 yılın sonunda karara bağlanmasının hiç bir izahı yok.
Benzer durumda olan çok sayıda dosya var. İşadamı Tekin İpek’in başvurusu da 7 yıldır karara bağlanmayı bekliyor. Tekin İpek, 25 Nisan 2016’dan bu yana tutuklu.
Örnekleri çoğaltmak mümkün!
Konu Hizmet Hareketi olduğunda AİHM’nin ‘ikiyüzlü’ davrandığı artık herkesin bildiği bir sır… Bugün Strazburg’da yapılan ‘adalet’ eylemi bir dönüm noktası olur mu, zaman gösterecek.
Konumuza dönelim…
AİHM’nin Hidayet Karaca’nın başvurusuyla ilgili kararı her ne kadar geç olsa da önemli. Peki neydi Karaca’nın suçu? Bir yayın grubunun başkanı 8,5 yıldır neden cezaevinde tutuluyor?
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, 14 Aralık 2014 medyaya darbe operasyonunda Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’yla birlikte gözaltına alınmış, 19 Aralık’ta ise tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Yönettiği Samanyolu Televizyonu’nda yayınlanan bir dizinin senaryosu gerekçe gösterilerek tutuklandı. Senaryodan ‘terör örgütü’ çıkaran Türk mahkemeleri, dünya hukuk tarihine geçti! Hidayet Karaca, varlığı 8,5 yıldır ispat edilemeyen bir terör örgütünün kurucusu olmakla, o örgütü yönetmekle suçlanıyor.
MAHKEME KARARIYLA SABİT; ÖRGÜT YOK!
25 Nisan 2015’te Hidayet Karaca ile birlikte 62 polis hakkında ‘delil’ yetersizliği gerekçesiyle ‘tahliye’ kararı verildi. Ancak karar ‘yok hükmünde’ sayıldı. O kararı veren hakimler Metin Özçelik ile Mustafa Başer önce ihraç edildi, sonra tutuklandı. Yetmedi, Mustafa Başer’in hakim eşi Rabia Başer de cezaevine gönderildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza, Mayıs 2016’da MİT TIR’larına ilişkin davada, ‘FETÖ’ diye bir örgütün varlığının ispat edilemediğine hükmetti. Ancak buna rağmen ne Karaca tahliye edildi ne de polisler…
PROJE HAKİMLİKLER KURULDU
Hidayet Karaca’nın tutuklanma sürecini bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetti. Bunun için özel mahkemeler kurdu. Bir konuşmasında, “Bir proje geliştiriyoruz. O bitince süreç hızlanacak.” demişti. 6 Mart 2014’te bir canlı yayında, “Önce her şeyin altyapısını oluşturacaksınız.” demiş, 11 Mayıs 2014’te “Cadı avıysa, biz bu cadı avını yapacağız, bunu da bilin.” ifadelerini kullanmıştı. 16 Haziran 2014’te Sulh Ceza Mahkemeleri’nin yerine süper yetkilerle donatılmış sulh ceza hakimlikleri kuruldu. ‘Doğal Hakimlik’ ilkesi ayaklar altında alındı.
BAŞSAVCI RESMEN YALAN SÖYLEDİ
14 Aralık Pazar sabahı gözaltılar başladı. Hidayet Karaca, Emniyet’e giderek teslim oldu. Karaca ve Ekrem Dumanlı’nın yanı sıra bazı emniyet mensupları da gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar adliyenin -7. katında, buz gibi hücrelerde tutuldu. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’nın sorguları gözaltına alındıktan tam 80 saat sonra yapıldı.
KUMPAS TİYATROSU!
Soruşturma Savcısı Hasan Yılmaz’dı. Tahşiyeciler örgütüne kumpas kurulduğunu savunuyordu. Savcıya göre Fethullah Gülen, 6 Nisan 2009’da herkul.org’da yayınlanan sohbetinde örgütü hedef göstermiş, daha sonra STV’de yayınlanan dizide örgütten bahsedilmiş, ardından Zaman gazetesinde iki yazar, makalelerinin bir yerinde bu örgütü anlatmış, bütün bunlardan sonra da polisler operasyon yapmış ve şahıslar gözaltına alınmıştı!
Ekrem Dumanlı, kendisine bile ait olmayan iki makale ve bir haber; Hidayet Karaca ise 4 yıl önce yayınlanan ‘Tek Türkiye’ dizisinin senaryosu sebebiyle suçlanıyordu. ‘Terör örgütü yöneticiliği’nden tutuklanan Karaca, hakime çok zor bir soru sormuştu: “Hakim bey bir delil var mı? Bir tek delil var mı? Silahlar nerede? Örgüt nerede?”
MAHKEME: ÖRGÜT YOK!
Hidayet Karaca’nın “Örgüt nerede?” sorusuna İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık 17 ay sonra Mayıs 2016’da Can Dündar’ın yargılandığı davadaki kararında cevap verdi. Mahkeme, söz konusu kararında, “FETÖ diye bir örgütün varlığı ispat edilememiştir!” diyordu. Ancak bu karara rağmen ne Hidayet Karaca ne de tutuklu polisler tahliye edildi.
İDDİANAME NEDEN ÇÜRÜK?
Hasan Yılmaz tarafından hazırlanan iddianame, 2 Ekim 2015’te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Savcının hayal gücü ve vehimlere dayanan iddianamede somut tek bir ‘suç’ delili yoktu.
Savcı, ‘Hizmet Hareketi’nden ‘silahlı terör örgütü’ olarak bahsediyor. Ancak TCK’ya bir grubun ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesi için ‘cebir ve şiddet’ unsurlarını barındırması lazım. Zaten savcı da Cemaat’in bu unsurları barındırmadığını iddianamesinde itiraf ediyor. “Her ne kadar bu aşamaya kadar aktif cebir, şiddet içeren eylem ve işlemleri tespit edilmiş olmasa da…” diyor.
TCK’ya göre ‘cebir ve şiddet’ yoksa, terör örgütü de yoktur! Kaldı ki Karaca ile polisler arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair de tek bir somut delil yoktu.
‘ETKİLİ OLMAK’ NE ANLAMA GELİYOR?
Ortada Hidayet Karaca’nın bu dizinin senaryosunu yazdığını iddia eden hiç kimse ve bunu destekleyen hiçbir delil yok. Senaryoları yazanı tespit edemeyen savcı, ‘senaryo yazımında etkili olduğunu’ belirterek ihaleyi Karaca’nın üzerine yıkıyor.
Senaryo yazımında etkili olmak ne demek? Bir hukuk devletinde ‘etkisi olma’ gibi muğlak bir kavramla bir kişiyi belirli bir eylemin faili olarak suçlamak mümkün mü?
İSMAİL HAKKI PEKİN: TAHŞİYECİLER RAPORU MİT’TEN GELDİ
Tahşiye soruşturması Gülen’in sohbetinden çok daha önce başlamıştı. MİT, söz konusu grubu 2004’den beri takip ediyordu. 17.02.2009’da Tahşiyeciler’le ilgili TSK ve Emniyet’e bir rapor sunmuştu. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de imzasının bulunduğu ‘Tahşiyeciler’ raporunun kendilerine de MİT’ten geldiğini bizzat açıkladı.
TAHŞİYECİLER, EL KAİDE İLE BAĞLANTILI
Tahşiyeciler’e yönelik operasyonun yapıldığı tarihte İstanbul Valisi Muammer Güler’di… AKP’de içişleri bakanlığı yaptı. Operasyonun yapıldığı gün kameraların karşısına geçmiş ve örgütün El Kaide ile bağlantılı olduğunu anlatmıştı. Güler, operasyon kapsamında yapılan aramalarda 3 el bombası, 7 tabanca, hançer, kılıç ve çok sayıda örgütsel doküman ele geçirildiğini belirtmişti.
BİN LADİN’İN ORDUSUNA KATILMAK FARZDIR!
Tahşiyecilerle ilgili soruşturma kapsamında ele geçirilen görüntüler sabit. Silahlı mücadeleyi savunuyorlar. Videolarda örgütün lideri olduğu ileri sürülen Mehmet Doğan, El Kaide lideri Usame bin Ladin’e övgü dolu sözler söylüyor. Onun ordusuna katılmanın ‘farz’ olduğunu anlatıyor. Doğan, CNN Türk’te katıldığı bir programda ise “Bin Ladin’i Müslüman olduğu için severim” diye konuşmuştu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***