Diken’den Canan Coşkun’un haberine göre, hakimlik, ‘adli kontrolün yeterli olacağını’ belirtti ve Canbulat’ın haftada bir gün karakola imza vermesini şart koşarak yurtdışına çıkışını da yasakladı.
Ne olmuştu?
Haydar Ali Yıldız, 17 Mayıs Çarşamba günü Okmeydanı Fetihtepe Mahallesi’nde seçim çalışması yaparken bir arbede çıkmıştı. Yıldız, yaşananlarla ilgili Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ‘marjinal grupların terör örgütünün zafer işaretini yaparak kendilerine saldırdığını‘ iddia etmişti.
Yıldız’ın tweet’inden sonra iktidar gazeteleri olayı ‘DHKP-C provokasyonu’ olarak hedef göstermişti.
Olayın ardından Cem Canbulat, Uğur Türk ve Kamil Aşçı, ‘silahlı terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma’, ‘siyasi hakların kullanmasının engellenmesi’ ve ‘görevi yaptırmamak için direnme’ suçlamalarıyla aynı gün gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar üç gün nezarethanede tutuldu.
Terör savcılığında sorgulandılar
Üç günün ardından 20 Mayıs’ta Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edilen üç kişi, burada Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda sorgulandı.
Savcı kararını değiştirdi
Büronun savcılarından Cüneyt Kerimhan Acer üç kişiyi adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Adliyeden çıkmak üzerelerken polislerin üst kattan seslenip üç kişi yukarı çağırdı. Yukarı çıktıklarında savcının Cem Canbulat’ı ve Uğur Türk’ü tutuklama istemiyle hâkimliğe sevk ettiğini öğrendiler.
İstanbul 5’inci Sulh Ceza Hâkimliği de Canbulat’ın kaçma ve saklanma şüphesi bulunduğunu belirterek adli kontrolün yetersiz kalacağı gerekçesiyle tutuklama kararı verdi. Canbulat, Metris Cezaevi’ne gönderildi.
Hakimlik: Adli kontrol yeterli
Tutukluluğunun 25’inci gününde Canbulat’ın aylık tutukluluk incelemesi yapıldı. Savcılık Canbulat’ın tutukluluk durumunun devamına karar verilmesini istedi, ancak İstanbul 9’uncu Sulh Ceza Hâkimliği bu talebi reddetti ve Canbulat’ın tahliyesine karar verdi. Hâkimlik, ‘mevcut delil durumu, atılı suçun alt ve üst sınırı, tutuklulukta geçen süre, delillerin büyük kısmının toplanmış olması, tutukluluğun devamının şüpheli için telafisi imkansız zararlara yol açma durumu, beklenen hukuki yararın adli kontrol ile de sağlanabileceği’ gerekçelerini kararına dayanak yaptı.
Canbulat’ın haftada bir gün karakola imza vermesini şart koşan hakimlik, yurt dışına çıkışını da yasakladı. Hâkimliğin şart ve yasakları Canbulat hakkında dava açılırsa mahkeme tarafından, takipsizlik kararı verilirse de savcılık tarafından kaldırılacak.
‘Suyu musluktan içtim’
Canbulat, Metris Cezaevi’nde yaşadıklarını Diken’e şöyle anlattı:
“Cezaevine götürüldükten sonra tekli odada tutuldum. Burada televizyon yok, saat yok. Yatak var ama kirli, yastık yok. Tuvalet ve banyosu var ama ışığı yanmıyor. Kantinden belirli günlerde alışveriş yapılabiliyor. Alışveriş gününü kaçırdıysanız su bile içemiyorsunuz. Ben ilk gittiğimde musluktan su içtim.
Zaman kavramı olmadığı için orada günler zor geçti. Normalde cezaevine konanlar 2-3 gün kalıyormuş orada. Altı gün kaldım. Psikolojim bozulmaya başlamıştı. Gardiyanlar davranışlarıyla tutuklandığım dosyanın siyasi olduğu hissettiriyordu.
Daha sonra koğuşa geçtim. 12 kişilik koğuşta 18 kişi kalınıyordu. Koğuşun merdiven altında üç kişi yerde yattık. Hatta yatak olmadığı için benim için iki yatak arasına battaniye yerleştirerek ek yaptık. Tahliye olana kadar orada yattım. Yatak için sıra bekleniyordu.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***