WASHINGTON – Türkiye’de seçimlerin ardından Washington-Ankara ilişkilerinin, hem iç siyaset dengeleri hem de iki ülkenin ulusal çıkarları göz önünde bulundurularak nasıl ilerleyebileceği tartışılıyor. Uzmanlar ilişkilerin “su üstünde” kalabilmesi için lider ve ekip düzeyinde yoğun çaba ve karşılıklı istişarenin altını çiziyor.
Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın düzenlediği panelde, Türkiye’deki seçimlerin ardından Washington-Ankara ilişkilerinin olası seyri ele alındı.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Amerikan Devlet İdaresi Programı direktörü Chris Chivvis, Brookings Enstitüsü uzmanlarından Aslı Aydıntaşbaş ve ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin katıldığı oturumda, Washington’un Ankara ile ilişkilerinde stratejik seçeneklerinin neler olduğu üzerinde duruldu.
Biden yönetiminin strateji belgesini hatırlatan ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, uluslararası düzende Çin ve Rusya üzerinden küresel bir rekabet içinde olunduğunu vurgulayarak, Türkiye ile ilişkilere bu prizmadan bakılması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’yi Hindistan ve Suudi Arabistan’ı da dahil ettiği özel bir kategoride değerlendirdiğini belirten James Jeffrey, bu üç ülkenin aşağıdaki özellikleri bakımından benzeştiği görüşünü dile getirdi.
- Belirli bir ekonomik ve askeri düzeye ulaşmayı önemseme
- Güvenlikleri için farklı düzeylerde ABD’ye bağımlı olma
- Zaman zaman kendi rotasını belirleyerek yalnızca ABD ile değil kendilerine yönelik tehdit oluşturan ülkelerle de ilişkilerini dengeleme
- Demokratik ya da liberal sicilleri konusunda soru işaretleri olan liderlere sahip olmaları
“Türkiye geleceğini çok kutuplu bir formatta kurguluyor”
Brooking Enstitüsü uzmanı Aslı Ayndıntaşbaş, Moskova ve Washington ile ilişkilerinde denge gözeten Türkiye’nin, hem Ukrayna tahılının dünya pazarına sevk edilmesini sağlayan Karadeniz Tahıl Koridoru Girişimi hem de Rusya ile ABD arasındaki esir değişiminde rol oynadığını hatırlatarak, bu durumun Türkiye ile ilişkiler açısından farklı bir model ortaya koyduğunu belirtti.
Aslı Aydıntaşbaş, “Türkiye artık geleceğini çok kutuplu bir formatta düşünüyor. Şu anda İstanbul’dayım ve Türkiye’nin eskiden olduğu gibi transatlantik topluluğa dönmesi konusunda büyük bir arzu görmüyorum. Türkiye hala önemli bir devlet ve önemli bir NATO ülkesi. Burası sistematik bir rekabetin olduğu bir bölge. Ama Türkiye gibi ülkeler kendilerine sunulan ikili seçeneği reddederek kendi yöntemleriyle ilerliyor, kendi anlaşmalarını yapıyorlar” görüşünü dile getirdi.
“En büyük öncelik Suriye’nin kuzeyinde ateşkesin korunması”
Türkiye ve ABD arasında, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin YPG’ye desteği, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 sistemleri, Ankara’nın F-16 talebi, Ankara’nın İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü henüz onaylamamış olması ve Washington’da Türkiye’de demokrasinin gerilemesi konusundaki endişeler dahil olmak üzere pek çok sorunlu konu başlığı var.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan sonra, ABD ve Türkiye önümüzdeki dönemde masaya oturduğunda hangi konuların öncelikli olacağı tartışılıyor.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey bu öncelikleri, “Suriye’nin kuzeydoğusu için 2019’da varılan ateşkesin muhafaza edilmesi, herhangi bir adım atmadan önce Washington ile istişare yapılması ve uzun süredir görev yapan profesyonel danışmanlara kulak verilmesi” olarak sıraladı.
Aslı Aydıntaşbaş da, seçimin ikinci turunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanması halinde, ABD Başkanı Joe Biden’ın Erdoğan’la masaya oturması halinde hangi mesajları verebileceği sorusunu şu sözlerle yanıtladı:
“Ben Biden olsam Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şöyle söylerdim: İlişkilerimizin böyle olmasını istemiyorum. Bölgede kritik konularda işbirliği yapmıyoruz. O zaman ilişkilere baştan başlayalım. Çünkü dünya değişiyor ve içinde bulunduğumuz çağ sistematik rekabet çağı. Rusya ve Çin’in sizin uzun vadeli dostlarınız olmayacağını biliyorsunuz.”
Kılıçdaroğlu’nun Rusya’ya seçime müdahale suçlaması
Seçimin ikinci turunu Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun alması halinde, Rusya ile ilişkilerde nasıl bir değişikilik beklenebileceği de yanıt aranan sorulardan biri.
Aslı Aydıntaşbaş, seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nun Twitter’da hem Türkçe hem de Rusça bir paylaşımda bulunarak, Rusya’yı seçimlere müdahale ile suçlamasının önemli bir gelişme olduğunu ve iktidarın da ABD’yi ve Başkan Joe Biden’ı muhalefeti desteklemekle suçladığını hatırlattı.
Aydıntaşbaş, “Rusya’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanmasını tercih ettiğine bir şüphe yok. Doğal gaz ödemelerini erteleyerek yardımcı oluyor. Türkiye bir kriz içinde ve bu da cömert bir destek. Rus enerji devi Rosatom’dan nakit akışıyla döviz rezervi artırıldı. Rosatom Türkiye’nin ilk nükleer reaktörünü de inşa ediyor” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Rusya’yı seçime müdahale ile suçlamasının ardından durumu daha ayrıntılı öğrenmek için muhalefet cephesine ulaştığını belirten Aslı Aydıntaşbaş’a göre muhalefet, Rusya’nın Türkiye’deki projesinin üçüncü taraf adaylara destek vererek seçimlerin ikinci tura kalmasını amaçladığı kanısında.
Muhalefetin konuya bakışını aktaran Aslı Aydıntaşbaş’a göre, muhalefet internet sunucularına yönelik yoğun siber saldırılardan ve korsanların sistemlerine girmesinden Ruslar’ı sorumlu tutuyor.
“ABD ile ilişkilerin ayakta kalması karşılıklı çaba gerektirecek”
Büyükelçi James Jeffrey, Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret hacminin 60 milyar dolar olduğunu ve bunun ABD ile ticaret hacminin neredeyse iki katı olduğunu anımsattı.
James Jeffrey, seçimi kim kazanırsa kazansın Ankara ve Moskova arasındaki ilişkilerde bu durumun Türkiye’nin ekonomik durumu göz önüne alındığında, ortadan kalmasının beklenmediğini belirtti.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, seçimlerden sonra önümüzdeki dönemde Türkiye ve Amerika’nın birbiriyle işlevsel bir ilişki yürütebilmesi için, iki tarafın da liderlerinin bu yönde çaba göstermesi gerektiği görüşünde.
Emekli büyükelçi, “Her iki başkentte de ilişkiyi su üstünde tutmak amacıyla elinden gelenden fazlasını yapmaya hazır ekiplerin olması gerekir” ifadelerini kullandı.