WAN – İran rejiminin şeriatın ilan edilmesinin ardından ilk kez yıkılma tehlikesi yaşadığını belirten gazeteci Ali Sobati, yeni bir direniş geleneğinin açığa çıktığını söyledi.
İran rejimi tarafından gözaltına alınan Jîna Emînî, 16 Eylül 2022’de katledildi. Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından başlayan protesto eylemleri 8’nci ayında devam ediyor. Hükümete karşı öfke patlamasının yaşandığı İran’da, son 5 ayda en az 200 kişi idam edildi. Birçok aile, başkent Tahran olmak üzere birçok kentte idam uygulamasına karşı cezaevleri ve yargı binaları önünde eylemini sürdürüyor.
İran’daki son gelişmeleri, eylemleri ve rejimin idam uygulamalarını gazeteci Ali Sobati değerlendirdi.
AMANSIZ PROTESTO BÖLGESİ
İdamların daha çok kabul edilen Kürt, Beluc ve Araplar’a yönelik olduğunu aktaran Sobati, “İdamların çoğu genellikle etnik azınlıklar olarak adlandırdığımız azınlıklar arasından seçilir ve uygulanır. Protestolar ilk günden bu yana Zahidan’da devam ediyor. Bunun nedeni kentin Sünni bir çoğunluk olmasıdır. Zahidan, her Cuma sabahı toplu duaların hemen ardından rejime karşı öfke dolu tüm ülkedeki en amansız protesto bölgesine çevrildi” dedi.
KÜRTLER VE ARAPLAR ÖTEKİLEŞTİRİLDİ
Kürtler ve Arapların rejim tarafından ötekileştirildiğini dile getiren Sobati, “Tutuklanan, idam edilen, kaçırılan, tutuklanan ve benzeri görülmemiş yüksek sayıda insandan da anlaşılacağı gibi, İran’ın en huzursuz ve en çabuk protesto edilen bölgeleri arasında yer aldıklarını kanıtladılar. Hatta bu bölgelerde birçok insan acımasız işkence altında öldürüldü. İnfazların, özellikle de uyuşturucu bağlantılı infazların yukarıda belirtilen bölgelerde artmasının, rejimin muhalif vatandaşlarını sindirmek ve susturmak için bu bölgelerde kapsamlı korku kampanyaları başlatmaya yönelik kasıtlı stratejisi, bir hedef olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
JÎNA EYLEMLERİ SONRASI İDAMLAR ARTTI
Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından idamlarda artış yaşandığına dikkat çeken Sobati, “Rejim, Jîna hareketinin hem ülke içinde hem de ülke dışına hızla yayılan etki kapsamının ardından bölgelerdeki infazları arttırdı. Rejim, eylemler sırasında Javanrud, Mahabad, Paveh, Saqiz, Sanandaj ve diğer bölgelerdeki Kürt direniş merkezleri gibi şehirler üzerindeki tüm kontrolünü ciddi bir şekilde kaybetmek üzereydi. Bu şehirleri geri alabilmek için fiilen askeri cephaneye başvurdu. Bölge halkına yönelik kanlı saldırılar gerçekleştirdi, birçok direnişçi ölümcül şekilde yaralandı, çok sayıda kişi öldü” ifadelerini kullandı.
‘REJİM YIKILMA TEHLİKESİ YAŞIYOR’
Şeriatın ilanı sonrası rejimin ilk kez yıkılma tehlikesi yaşadığını belirten Sobati, “Ülkenin birçok yerinde milisleri veya Besig merkezleri, camiler ve polis karakolları gibi stratejik olarak hassas kurumlarının gece kundaklanması gibi direniş gösterileri ve bu tür siyasi direniş eylemleri oldu. Rejim bu eylemlerle birlikte bastırma mekanizmasına olan güvenini büyük ölçüde kaybetti. Bu rejimin çaresiz kaldığında başvurduğu telafi edici mekanizmalardan biri, göstermelik mahkemeler, zorla itiraflar ve aceleci infazlar yoluyla korku yaymaktır” diye belirtti.
İRAN’DA YENİ DİRENİŞ GELENEĞİ
İran’da idam uygulamalarına karşı eylemlerin sürdürüldüğünü aktaran Sobati, “Sıradan protestocular da sık sık hapishanelerin önünde toplanarak, planlı infazları protesto ediyor. Bu, İran takvimindeki yeni yıldan önce başlayan, bazen önleyici olarak gerçekten başarılı olan ve hala devam eden oldukça yeni bir direniş geleneği. Başka bir eylem olduğunda bu aileler ziyaret ediliyor, idam edilenlerinin mezarlarına gidiliyor. İran, tek başına direniyor. Bence Jîna hareketi başarısız olursa, daha karanlık, daha kökten dinci, daha mezhepçi, otokratik, gerici ve daha az hoşgörülü bir süreç beklemeliyiz. Uluslararası devletler İran’daki durumun daha da kötüleşmesine katkıda bulundu ve mücadele edenler tek başlarına kaldı” diye konuştu.
İRAN VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Türkiye’nin İran ile suç ortaklığı yaptığını vurgulayan Sobati, “Türkiye halklarının, İran ile suç ortaklığını daha aktif bir şekilde protesto etmesi gerekiyor. İran rejiminin paralı askerleri Türkiye’ye serbestçe gidip geliyor, Türkiye’deki İranlı mültecileri öldürüyor, kaçırıyor, taciz ediyor, tehdit ediyor, soruşturuyor ve hatta sorguya çekiyor. Bu sadece İranlı mültecilerin güvenliğini tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda oradaki insanların da güvenliğini de tehlikeye atıyor. Bu durum, her iki rejimin istihbarat birimleri arasında yozlaşmış bağlar olduğunu gösteriyor” dedi.
MA / Berivan Kutlu
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***