Barton Fink
Coen biraderler
1991
Açılış sahnesi..
Filmin adını duvarın üstünden okuyoruz.
Barton’a olan şey, o duvar kağıtlarına olan şey.
Onların çözülüp eridiklerini göreceğiz.
Karakterimize olan da bu…
Film 1941 yılında geçiyor
1941 yılı önemli.
Pearl Harbor ve Amerika’nın 2.Dünya Savaşı’na katılması.
Bir inişle başlıyor film.
Aslında bir Katabasis, bir cehenneme iniş hikayesi
Kahramanımızı görürüyoruz ama onu görmeden önce sanat emekçilerini ve işçi sınıfını görüyoruz.
Filmin bir katmanı sanat endüstrisindeki sınıfsal sömürüyle alakalı .
Kahramanımızın etrafı sanat emekçileriyle sarılı ama Barton onların farkında bile değil.
Emekçiler sessizce ve görünür olmadan işlerini yapmaktadır.
Bizim tarafımızdan da görünmezler, kadraj dışındadırlar..
Kahramanımız elinde yeni tamamladığı senaryosunu tutmaktadır.
Ona yapışmıştır.
Bir fallus gibi, bir silah gibi kavramıştır senaryosunu.
Filmde bir çok edebiyat ederine gönderme var.
Bazıları sadece selam çakmak için ama açılış sahnesindeki gönderme anlamlı.
Duyduğumuz oyun “Bare Ruined Choirs”, William Shakespeare’in 73 Sone’sinin 4.mısrası.
Şiirin teması yaşlanma ve ölüm .
Filmde anlatılan sanatçının yaratım sürecindeki ızdırabıyla örtüşen bir tema.
Bütün sahne boyunca kahramanımız cehennemin kırmızı ışığına , kötücül şöhrete bakar ama ağzından çıkan ilk cümle ile sanki kaderini vazeder :
“ Henüz erken”
Oyun bitince seyircinğn “yazar yazar “ diye tezahurat yapması normal bir şey değildir tabii ki.. Barton ‘un hayalini izlemekteyizdir.
Onun şöhretli olma arzusunu izleriz.
Ve çok enteresan bir kamera açısı görürüz.
Sanki bakış açısı (P.O.V) kamerası gibi başlar.
Giderek biraz açı kayar.
Şimdi belirgin biçimde farklı ama sanki Barton’un hayaleti gibidir kamera.
Bunu neden yapar ?
Bizi Barton’la özdeşleştirmek için yapmadığı kesin.
Zaten tam bir P.O.V de değil.
Ama yönetmenin kamerası olarak düşündüğümüzde olay netleşir.
Zira film bir senaryo yazarının yaratım acıları olarak bakıldığında en otobiyografik filmleridir.
Coen Kardeşler’in Miller’s Crossing filmini yazarken yaşadıklarını, yazma zorluklarını konu aldıkları bir filmdir Barton Fink ve senaryosunu sadece üç günde yazmışlardır.
O yüzden Barton’un bakışları ile Coenlerin kamerası neredeyse örtüşür ..
Ama “neredeyse”..
Ve bu çok zeki bir tercihtir.
Barton Dink tipiyle gözlükleriyle, her haliyle Yahudi’dir
Coen kardeşler gibi…
Barton karakteri aynı zamanda büyük buhran döneminde yazdığı tiyatro oyunlarıyla ünlenen Amerikan oyun yazarı Clifford Odets’e bir göndermedir.
Özellikle “Lefty’i beklerken “ olmak üzere, ilk oyunları sosyalist öğeler taşır.
O da Yahudidir.
Sıradan Adamın Hikayesi anlatılır filmde
Film boyunca sürekli bu “sıradan adam” ı duyarız.
Barton, sıradan insanların hayatını yazmakla övünür ama başta işçi sınıfından Charlie Meadows’un anlattıkları olmak üzere onlara hiç kulak vermez.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***