YORUM | BİRGER SCHÜTZ
Rusya´nın Ukrayna´ya saldırmasından birkaç saat sonra internette bir açık mektup yayınlandı. “Savaş hiçbir zaman sorunların çözümü için doğru yöntem değildir ve olmayacaktır” deniyordu mektupta. Altına 70´ten fazla Rus gazeteci imzasını atmıştı. Durumu başka özgür medya çalışanları da benzer şekilde değerlendiriyordu. “Savaş bir çılgınlıktır” manşetini atmıştı itibarlı “Nowaja Gaseta” isimli gazete. Ukrayna halkının düşman olmadığının altını çizmişti. Tanınmış gazeteciler savaşa karşı açık çağrıların altına imzalarını atmışlardı, birçokları da savaşı sosyal medya üzerinden eleştirmişti.
Ancak az sayıdaki bu tepkiler büyük ölçüde etkisiz kalmıştı. Hükümet ise gazetecilere karşı baskılarını artırmıştı. Bilgi akışının tamamen kontrol edilmesi ve savaş hakkındaki egemen görüşün devlet tarafından belirlenmesi söz konusuydu. Saldırının ilk gününde medyanın denetiminden sorumlu Roskomnadsor isimli devlet kurumu uyarıda bulunmuştu. Savaş hakkındaki haberlerde sadece resmi kaynakların verdiği bilgilerin kullanılabileceğine dikkat çekmişti. “Saldırı”, “savaş”, “istila” gibi kelimeleri kullanmak yasaktı. Söz konusu olan “özel operasyondur” deniyordu. Kurallara uymayan cezalandırılıyordu.
İstilanın başlamasının beşinci gününde söz konusu resmi makam, bağımsız medyanın önemli isimlerinden ikisine erişimi engellemişti. Bunlar internet TV kanalları “Doschd” ve “Echo Moskwy” idi. Bu karar geniş bir kaygıya yol açmıştı. “Nowaya Gaseta” da bir ay boyunca haberciliğine ara vermişti.
Basın özgürlüğüne bugüne kadarki en büyük darbeyi ise Rus Parlamentosu Duma, 4 Mart 2022´de vurdu. İki kanunu onayladı. Bu yasalar ordu hakkında sözde yanlış bilgi veren haberlerin sahiplerine veya orduyu itibarsızlaştırmakla suçlananlara 15 yıla kadar varan hapis cezaları öngörüyordu. Yasalar askeri bir sansürün temellerini atmıştı. Savunma Bakanlığı’nın resmi açıklamalarından farklılık gösteren tüm haberler “fake news” olarak değerlendirilip cezaya tabi tutuluyordu.
İnternette de sansür sertleştirilmişti. Facebook, Twitter ve Instagram daha mart ayında kapatılmış, çok sayıda adrese ulaşım engellenmişti. Bağımsız bilgi kaynağı olarak ise sadece Telegram ve Youtube kalmıştı. Yeni yasalar Rus medya çalışanlarının toplu bir şekilde ülkeyi terk etmesine yol açtı. Tahminlere göre 30 haber merkezi ve binin üzerinde gazeteci Rusya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bunların çoğu şu anda Gürcistan, Letonya ve Hollanda gibi ülkelerde mesleğini icra ediyor.
Ülkede yayın yapan haber kuruluşları olarak ise propaganda kanallarının yanı sıra rejime yakın oligarkların gazeteleri ve birtakım özel bölgesel basın organları kaldı. Bunlar da ya kendilerine katı bir sansür uyguluyor ya da savaş hakkında hiçbir habere yer vermiyor. Ancak Sibirya´nın Irkutsk şehrinden “Ljudi Baikala” isimli online gazete gibi az sayıda da olsa örnekler de var. Bu yayın organı savaşın bölgesel bazda ekonomik ve sosyal sonuçları hakkında yayınlar ile uygulanan sansürü aşmaya çalışıyor.
Ancak yasalar her ne kadar sertleştirilmiş olsa da Rusya’da tutuklu bulunan gazetecilerin sayısı nispeten düşük bir seviyede. Savaşın ilerlemesinden bu yana yedi gazeteci tutuklandı ve şu an hapiste bulunuyorlar. 14 gazeteci ise serbest bırakılmış durumda. Ancak bu gelişmeler rahatlamak için yeterli sebep değil, hatta tam tersi. Ülkedeki bağımsız gazeteciliği öldürmek için Kremlin baskı araçlarının çoğunu kullanmaya ihtiyaç bile duymadı henüz. Dolayısıyla basın özgürlüğüne karşı mücadelede daha radikal yöntemlere başvurabilir. Örneğin kitlesel tutuklamalar veya aylardır tartışıldığı gibi Youtube´un tamamen erişime kapatılması ve internet sansürünün Beyaz Rusya tarzında uygulanması gibi. Bu komşu ülkede VPN hizmetlerinin kullanılması veya aşırı diye değerlendirilen kanallara abone olunması da cezai yaptırımlar ile karşılaşıyor.
– Birger Schütz, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Rusya, Doğu Avrupa ve Orta Asya basın sorumlusudur. Bu yazıyı da Journalist Post dergisi için kaleme almıştır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***