ANKARA – Tutuklu gazeteci Deniz Nazlım, polislerin kendisine “Bana ‘örgüt üyesi değilsin, isim ver seni bırakalım’ denildi” diye kaydetti. Tutuklu gazeteci Berivan Altan ise, mesleki faaliyetlerinin kriminalize edildiğine işaret ederek, “Beni bu ülkeden kovsanız da gitmem” dedi.
Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in de aralarında bulunduğu 10’u tutuklu 12 gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunmalarla devam ediyor.
‘ALMAMIŞ OLSAYDIM ‘BEDAVA’ DERLERDİ’
Tutuklu MA muhabiri Deniz Nazlım, MA’nın kriminalize edilmesine tepki gösterdi. Pek çok ajans, gazete, TV’nin haber ve görüntülerini alıp kullandığını ve bunun üzerinden bir kaynak sağlandığını dile getiren Nazlım, “Ben çalıştığım emeğin karşılığını alıyorum. Eğer bunu düzenli olarak almamış olsaydım ‘sen bedava çalışıyorsun’ denilirdi” diye kaydetti. 7 ay boyunca dinlenildiğini dile getiren Nazlım, 24 saat boyunca ise fiziki bir şekilde takip edildiğini söyledi. Ardından ise ajanlık dayatmasına maruz kaldığını söyleyen Nazlım, “Bana ‘örgüt üyesi’ değilsin isim ver seni bırakalım’ denildi. Beni 24 saat boyunca takip etmeleri iyi bir şey. En azından ne yaptığımı da çok iyi öğrenmişlerdir” diye konuştu.
HABER ŞEFLİĞİ SUÇLAMASI
Gizli tanık anlatımlarına dikkat çeken Nazlım, Ankara’da haber şefi olduğunu ve bunun suçlama konusu yapıldığını söyledi. Talimat almadıklarını kaydeden Deniz, “Zaten talimat alan birinden gazeteci olmaz. Gazeteci olmadığım iddia ediliyor. O zaman ben ailemi kandırmışım, DİSK Basın-İş’i kandırmışım, Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni kandırmışım. Üniversitede yüksek lisan yapıyorum ve onları da kandırmışım” dedi. Gazetecilere bazı konularda haber yapma önerisinde bulunduğunu ve bunun haber şefi olmasından kaynaklandığını dile getiren Nazlım, bu durumun suç olarak lanse edilmesine tepki gösterdi.
CEZAEVİNDEN GELEN KİTAP SUÇ SAYILDI
“Görülmüştür” mührünün yer aldığı bir kitabın gözaltı sırasında evinden alındığını ve suçlama konusu yapıldığını, bu kitap üzerinden kendisine “kuryelik” iddiasının yöneltildiğini dile getiren Nazlım, “Bu kitabı onaylayan cezaevidir. Dışarı getiren ise PTT’dir. Ben burada nasıl kurye olmuş oluyorum? Olsa olsa PTT olur?” diye kaydetti. Süleymaniye’de katledilen gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in katledilmesine dair yaptığı haberlerin suçlama konusu yapıldığını söyleyen Nazlım, “Türkiye Büyükelçisi bile bu konuda açıklama yaptı. Bütün dünya durumu haberleştirdi. Bizim haberleştirmemiz ise suç konusu yapılıyor” dedi.
ALTAN’IN SAVUNMASI
Mahkeme, duruşmayı 17.30’da bitireceğini ve bu nedenle savunmalarının kısa tutulmasını istedi. Tutuklu MA muhabiri Berivan Altan, iddianamede 5 haberine yer verildiğini, bunlardan birinin ırkçı saldırı, birinin anadil, diğerlerinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair haberler olduğunu aktardı. MA’nın kriminalize edilmeye çalıştığını ve yaptıklarının haberlerinin de aynı olguya maruz kaldığını söyleyen Altan, iddianamede ayrıca kardeşine ait banka kartını kullandığının da yer aldığını dile getirtti. Altan, “Benim JIN TV’de program yaptığım da iddia ediliyor. Yapmış olabilirim, yaparım da. Ancak buna dair iddianamede bir olgu yok. Hangi program olduğu beli değil” dedi.
Mahkeme başkanı, Altan’a MA ile sözleşmesinin olup olmadığını sordu. Ayrıca mahkeme başkanı, “ANKA daha fazla para verse haberlerini oraya göndermez misin?” diye sordu. Altan, MA ile sözleşmesinin olduğunu, bu sözleşmeye göre başka bir ajans ya da gazete ile çalışması halinde sözleşmesinin feshedilme durumunun ortaya çıkabileceğini, bu nedenle başka bir mecraya haber göndermediğini söyledi.
YURTDIŞINA GİDİŞLER SUÇ!
TV’lere yaptığı aktarımlar, yaptıkları haber ve röportajlarının suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Tecrit ile ilgili Ömer Öcalan ile konuşmuşum. Suç olması için Öcalan soy ismi yer alıyor. Ayrıca hakim Orhan Gazi Ertekin’in yazdığı ‘Kürdü savunmak’ kitabı da suçlama konusu yapılmış. Başka ne söyleyebilirim?” dedi. Mahkeme başkanın “Eski hakim” demesi dikkat çekti. Yurt dışı seyahatlerinin de suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Dosyada eski dosyalara işaret ediliyor ve yurtdışına çıktığım belirtiliyor. Emniyetten pasaport alıp yurtdışına gitmişim ve bu suçlama konusu yapılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Gazetecilik kimliğim suç olarak gösteriliyor” dedi.
‘BU ÜLKEDEN KOVSANIZ DA GİTMEM’
Konya’da Dedeoğulları ailesinin saldırıya uğradığını, buna dair haber yaptıklarını, bu haberin üzerinden 1 ay geçtikten sonra ailenin tekrardan saldırıya uğradığını ve 7 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Altan, “Semra Güzel basın tarafından linç edildi. Baş eğdirilmesi istendi. Gözaltına alınırken dokunulmazlığı vardı. Ancak buna rağmen bunları yapıldı” dedi. Altan, gözaltına alınıp tutuklandığı esnada aynı şekilde işkenceye maruz kaldığını ve polislerin bu işkence öncesi yeni elbiseler giydiğini, kameralar açtığını dile getirdi. Altan, “Ben Kürtlere dair, ekolojiye dair yaşanan katliamlara dair haber takibi yaptım. Ancak bugün kriminalize ediliyor. Para alarak gazetecilik yapıyoruz, ancak ‘para alıyorlar ancak gazetecilik yapmıyorlar’ deniliyor” diye kaydetti.
Altan, polislerin kendisini tehdit ettiğini paylaşarak, “Beni bu ülkeden beni kovsanız da gitmem” diye belirtti. Yaptıkları gazetecilik faaliyetlerin gizli olmadığını vurgulayan Altan, “Biz gazeteciyiz ve hep göz önündeyiz. İstesek de bir şeyi gizli yapamayız” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***