YORUM | M. NEDİM HAZAR
Cambridge Analytica, farklı çeşitte kaynaklardan arsa kayıtları, otomotiv verileri, alışveriş verileri, bonus kartları, kulüp üyeliği, hangi dergileri okuduğu, hangi kiliseye bağlı olduğu gibi kişisel verileri alıyordu.
Alexander Nix, Acxiom ve Experian gibi küresel çapta aktif veri brokerlerinin logolarını gösteriyor, Amerika’da neredeyse tüm kişisel verilerin satılık olduğunu ima ediyordu.
Örneğin, Yahudi kadınların nerede yaşadığını bilmek istiyorsan, basitçe gidip bu bilgiyi satın alabiliyorsun, hatta telefon numaraları dahil! Şimdi Cambridge Analytica, Cumhuriyetçilerin seçmen kütüğü bilgisi ve çevrimiçi (online) verilerini bir araya getiriyor ve Beş Büyük kişilik profillerini hesaplıyordu. Dijital izler birden korkuları, ihtiyaçları, ilgileri ve ikametgah adresleriyle gerçek insanlara dönüşüyor.
Salonda derin bir uğultu yükselmeye başlamış şaşkınlık ifadeleri belirginleşmişti. Bu ortam Nix’i daha da gaza getirdi ve baklayı ağzından çıkardı.
Anlattığına göre Cambridge Analitica ayrıca “sosyal medya anketleri” ve Facebook verilerini de kullanıyordu. Ve şirket Kosinski’nin uyardığı konuyu aynen yapıyordu: “Biz Amerika Birleşik Devleti’ndeki her bir yetişkinin kişiliğini profilledik – 220 milyon insanın…” deyiverdi. İnsanları etkileme adına iki önemli şirket sırrını açığa vurmuştu:
Birincisi Kosinski’nin yöntemini apartmışlardı.
İkincisi ise bir ülkenin nüfusunun yarısını fişlemişlerdi.
Tıpkı AKP rejiminin yaptığı gibi…
Salon şaşkınlığını yaşayamadan elindeki kumanda aletine dokundu ve projeksiyon ekranında bir tablo belirdi.
Ekran görüntülerini açtı. “Cruz’un kampanyası için hazırladığımız veri panosu bu,” dedi ve ekledi: “Bir dijital kontrol merkezi beliriyor. Sol tarafta grafik, sağ tarafta Cruz’un sürpriz bir şekilde önseçimleri kazandığı Iowa’nın haritası. Ve haritanın üzerinden yüzlerce küçük kırmızı ve mavi noktalar var…” Nix “Cumhuriyetçiler” deyince, mavi noktalar kayboldu, “kararsızlar”da ise noktaların bir kısmı daha kayboldu, “erkekler” bir kısmı daha. En sonunda tek bir isim kalmıştı, yaşı, adresi, ilgili alanları, kişilik özellikleri ve politik eğilimi bilgileri ile birlikte.
Peki Cambridge Analytica uygun siyasi mesaj ile bu kişiyi nasıl hedefleyecekti?
Matematikçi Cathy O’Neil’in Ağustos 2016’da gözlemlediği bir konu vardı. Trump’ın normal insanlar gibi olmadığını herhangi ahlaki pusula ya da etik ilke bağlayıcılığı olmadan zenginliğin verdiği bir özgüvenle dediklerini inkâr etme, tutarsız davranmaktan kaçınma gibi dertleri olmadığını söylüyordu O’Neil. Dahası, Nix’in yönetimindeki CA’ya göre davranış geliştirdiği hakkında herhangi bir bilgisi yoktu ama yazdığı yazıda adeta biliyormuş gibi doğru saptamalarda bulunuyordu. Trump’ın çarpıcı tutarsızlıkları, çok eleştirilen karmaşıklığı ve sonuçta ortaya çıkan çelişkili mesajları birdenbire onun en önemli varlığı haline geldi: Her seçmen için farklı bir mesaj üretiyordu bu adam! Trump’ın kitlenin tepkilerine göre mükemmel şekilde fırsatçı algoritmalarla davrandığı neticesine varmıştı matematikçi O’Neil.
Bu yönüyle Erdoğan ve Trump birbirine inanılmaz benziyordu.
Erdoğan’ın Trump’tan farkı fakirlikten gelip multi milyarder olmasıydı.
Onun dışında gözü karalığı, şahsi çıkarı için dünyayı yakabilme kapasitesi ve ele geçirdiğini asla bırakmama huyu, kini, cehaleti, kibri, herkesi satın alabilme gücü, omurgasızlığı… Neredeyse birbirinin aynısı iki karakterdi Erdoğan ve Trump…
Tek farkı, versiyondu…
Trump daima bir üst versiyondu Erdoğan için…
Devam edelim…
Çok ilginç bir ayrıntı daha nakledeceğim.
Biraz önce dediğimiz gibi Erdoğan/Trump tek dikta ikizi gibiydi ama bir başka ikiz karakter daha vardı USA/Türkiye siyaseti arasında: Zoltan Istvan/Muharrem İnce…
İnce öğretmen, Istvan ise gazeteci…
Ünlü National Geographic kanalında belgeselci olarak, San Francisco Chronicle’da yazar olarak çalışan Istvan, kendince “Transhümanist Politika” ismini verdiği bir felsefe de geliştirmişti. Çok iddialı olan Istvan, seçimlerde sürpriz yapacağından emindi. Ancak ne yazık ki Züğürt Ağa filmindeki gibi sadece kendi kendine verdiği oy ile yetinmek zorunda kalmıştı! Aslında Istvan’ın umutlu oluşu tümden temelsiz değildi. Başkanlık kampanyası bilim ve teknoloji platformu sayesinde önemli medya kuruluşları tarafından geniş çapta yayılmış, özellikle sosyal medyada azımsanmayacak bir destek görüyor gibi olmuştu. Ancak bilgiye konvansiyonel anlamda sahip olmak ile onu kirli ya da temiz emelleri için kullanmak arasında uçurumlar kadar fark vardı. Zoltan Istvan bunu anladığında sıfırı çekmişti…
Matematikçi Cathy O’Neil, Trump ile Istvan’ı karşılaştırıyor ve klasik medya desteği ile algı operasyonu arasındaki farkı ortaya koyan yazıları Amerikan seçimlerinden üç ay öncesinden yazmayı başarıyordu.
Ailece emperyalist İngiliz kökenli olan Alexander Nix, bahsini ettiğimiz oteldeki konuşmasında; “Trump’ın her mesajı veri odaklıydı” dedikten sonra, 3. başkanlık münazarasının olduğu gün, doğru versiyonları bulmak için, Trump’ın açıklamalarından oluşan varyasyonlarla ekibinin Facebook’ta 175 bin farklı reklam test ettiklerini açıklıyordu.
En uygun psikolojik yolu bulmak için her bir mesaj mikroskobik detaylarda farklıydı: Farklı başlıklar, renkler, alıntılar, fotoğrafla ya da video ile. Bu ince ayarlanmış mesajlar küçük gruplara ulaşıyordu. Nix’in röportajda belirttiği gibi: “Köyleri ya da apartmanları bile hedefleyebiliyoruz. Hatta bireyleri…”
Bunun için kullandıkları yöntem ise kulağa biraz ürpertici geliyordu: Dark Postlar… Yani Karanlık Postalar… Peki neyin nesiydi ki bu karanlık mektuplar?
Bir sonraki yazıda esas meseleye, yani “Dark Web”e geleceğiz.
Ve çakma Gobbels’in devleti nasıl bir hacker oyuncağına döndürdüğünü anlatacağız…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***