YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Millet ittifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün sosyal medyada yayınladığı “İpek Yolu”, namı diğer “Ne Batı ne doğu, bu Türk’ün yolu” videosunu izledim. Bu basit bir video değildir. Videoda gerek dış politikaya, gerekse de iç politikaya ilişkin onlarca ipucu var. Seçime bir hafta kala, bu çıkışın incelenmemesi doğru olmaz. Gelin birlikte bakalım:
İktidara talip olan bir liderin projeler açıklaması kadar normal ne olabilir? Elbette sadece iktidarı eleştirmek yetmez. İktidardan farklı neler yapılması planlanıyor, bunların iktidar namzedi lider ve partisi/ittifakı tarafından kamuoyuyla paylaşılması lazım.
Kılıçdaroğlu bugüne dek birçok olumlu plan ve projesini açıkladı. Bunlardan bir kısmı devletin restorasyonuyla ilgiliydi. Bazıları mağdurların hak kayıplarının giderilmesi ve sistematik insan hakları ihlallerinin engellenmesine yönelikti. Bir kısmında devletin yaptığı yanlışlar ele alındı ve toplumsal barışa yönelik girişimlerden bahsedildi. Bu tür politika vaatlerini bazı eksikliklerine karşın genelde çok olumlu buldum. Ancak bu son proje oldukça kaygı vericiydi.
Videoda Kılıçdaroğlu Türkiye’yle “Türk Dünyası’nı” birleştirmekten söz ediyor. Bunun için bir otoban ve demiryolu yapılmasını, Türkiye-İran-Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden Türkiye ve Çin arasında modern bir İpekyolu’nun oluşturulacağını söylüyor.
Elbette ülkelerin çevre ülkeler ve bölgelerle ticari, turistik, ekonomik, yatırımsal, finansal ilişkilerini geliştirmeleri olumludur. Bu amaçla altyapı yatırımları yapmak da gayet anlaşılırdır. Ancak bu tür projelerin, projelenme aşamasında ayaklarının yere basması ve rasyonel tercihlere dayanması gerekir.
Gelin Kılıçdaroğlu’nun projesindeki birtakım majör sorunları ele alalım:
İlk soru, bu tür bir projenin ne derece rasyonel temellere oturduğudur. Videonun başlığı da, giriş cümleleri de, içinde defalarca yapılan muhtelif atıflar da, projenin ekonomik rasyonaliteden veya gereklilikten ziyade, ideolojik bir tercihe dayandığını işaret ediyor. Türk Dünyası adıyla sosyal manada inşa edilen bir tahayyülün peşinden giden bir dış politika ve jeostratejik tercih, doğru olamaz. Aynısını başka ideallerle AKP, Ortadoğu’da yaptı ve sonu iyi bitmedi. Arap Baharı denen süreçte Suriye ve Mısır’da gerçeklikten kopuk ve tümüyle öznel algılara ve ideolojik görüşlere dayanan bir yönelim tasarlandı. Şam Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmak olarak özetlenebilecek bu İslamcı düş, Türk dış politikasını Türk düş politikasına mahkûm etti. Sonuçta dört milyon Suriyeli mülteci olarak Türkiye’ye yasadışı giriş yaptı. Daha birkaç gün önce ironik olarak Kılıçdaroğlu bu mültecileri nasıl ülkelerine geri göndereceğinin ipuçlarını veren bir başka video yayınlamıştı. Şimdi aynı AKP iktidarının yaptığı gibi, jeostratejik, küresel, ekonomik, sosyal ve diğer gerçekleri görmezden gelerek, seçmene hayal satıyor. Bu yaklaşım gayriciddîdir ve sorunludur.
Bir diğer sorun, bu tür bir projenin finansal boyutuna ilişkin. Kim bu projeye finansal kaynak sağlayacak? Eğer bunu tek başına Türkiye yapacaksa, daha öncelikli olan iç altyapı gerekliliklerine kaynak ayrılması daha doğru olmaz mı? Kendi topraklarınızın dışında bir projeye para yatırmak risklidir. Özellikle de yukarıda isimlerini saydığım ülkelerde! Eğer milyarlarca dolarlık bu tür bir kallavi yatırım yabancı finansörlerden alınan kredilerle finanse edilecekse, o zaman a) bu tür riskli bir projeye kimler para aktarır, b) haydi finansal kaynakları buldunuz diyelim, riskle doğru orantılı faiz oranı ne olur? Bunun gibi teknik finansal sorunlar yanında, bahsi geçen ülkelerdeki istikrarsızlıklar da hesaba katıldığında, projenin gerçekleşme olasılığı nedir? Bunların üzerinde devlet ciddiyetiyle düşünmek gerekir.
Bir diğer sorun, projenin yatırıma değip değmeyeceği konusudur. Yani kaz gelmeyecek yerden tavuk esirgememek yaklaşımı doğru mudur? Çin’den gelecek malların Akdeniz’e Türkiye limanlarından ulaştırılması, Kılıçdaroğlu tarafından projenin gerekliliğine yegane argüman olarak getirilmiş. Doğru, o adı geçen ülkeler arasında Çin dışında dünya pazarlarına Türkiye üzerinden ürün satacak ülke yok. İyi de Çin, bugün küresel düzeyde dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Kendisinin Pasifik’te birçok önemli limanı var ve dünya pazarına bu limanlarla zaten ulaşıyor. Kılıçdaroğlu zaten dünya ticaretinin çok yüksek bir oranda deniz yoluyla yapıldığını videosunda kendisi de itiraf ediyor. O halde Çin neden daha ucuz ve tümüyle kendi kontrolünde olan deniz ticareti yerine, ürettiği malları binlerce kilometre uzunluğunda, birçok istikrarsız ülkeden geçen ve Türkiye’nin menfaatlerine hizmet eden bir karayolu veya demiryoluyla dünyaya pazarlasın? Neden kar marjını düşürsün veya diğer üçüncü ülkelerle bunu paylaşsın? Bunda nasıl bir mantık var?
Bir başka sorun, jeopolitiktir. Türkiye sürekli kendisini küresel ve bölgesel manada güçlendirecek jeopolitik bir ortam yaratmaya çabalıyor ve enerjisini buna harcıyor. Oysa bunu yaparken gücüyle orantılı ve dengeli hareket etmek önemlidir. 1990’ların başında da bunun gibi birçok hayali projeler gündeme getirilmişti, Ankara’daki hayalci karar alıcılar tarafından. Mesela Özal Türkî Cumhuriyetlerde “Türk lirasının tedavüle girmesini”,” Türk ortak pazarı” kurulmasını, Türkiye ile Türkî cumhuriyetlerin birleşmesini falan dillendirmeye başlamıştı. Oysa kısa zamanda bu tür ütopik projelerin gerçeklerden ne denli kopuk olduğu anlaşılmıştı. Ama Türkiye bu hayallerle enerji kaybetmiş, Avrupa Entegrasyonu konusunda harcaması gereken vaktini bu tür boş işlerle uğraşarak harcamıştı. Kılıçdaroğlu’nun projesi de retorik manada kulağa hoş gelen, empoze edilen Türk üstünlükçü politikaların şişirdiği egoları tatmin eden ve açıkçası seçimlerde oya dönüştürülmesi oldukça cazip olan bir projedir. Ama bunu geçmişin yanlışlarını tamir edeceğini iddia eden bir sol muhalif liderin yapması doğru mudur? İran gibi, Çin gibi ülkelerle milyar dolarlık macera yatırımlara girmek doğru tercih midir? Daha da önemlisi bunu yapılabilirliği var mıdır? Mesela İran’ı ele alalım. İran’a uygulanan yaptırımlar konusu nasıl aşılacak? Bu projeye kredi aranırken, İran sınırlarından geçecek otobana ve demiryoluna uluslararası hangi kuruluş kredi tahsis edecek? ABD ve AB buna nasıl bakacak? Bu tercih, Türkiye’ye nasıl bir etkide bulunacak?
Ya Batı düşmanlığı? Birileri bize Batı yanlısı der, iyisi mi biz onlara Batı karşıtı olduğumuzu ispatlayalım edasıyla, “kendi oyunumuzu oynayacağız!” falan türü ucuz Türk yapımı Kurtlar Vadisi jargonunu kullanmak devlet yönetimine talip bir lidere yakışıyor mu? Batı’ya entegre olmaktan neden kompleks duyuluyor? Kılıçdaroğlu bugünkü rejimin Rusya-İran-Çin ligine entegre olmasından mutlu mu? Bu doğru bir dış politika tercihidir diye mi düşünüyor? O halde insanlar neden orijinali varken Kılıçdaroğlu’na oy versin? Haydi diyelim Türkiye’de bu Batı düşmanlığı çok prim yapıyor. İyi de, her şeyi oy almak için mi yapacak Kılıçdaroğlu ekibi? Bazı şeyleri sadece doğru olduğu için yapmak ya da yanlış olduğu için yapmamak, bir siyasi tutum olmayacak mı Türkiye’de hiçbir zaman? O halde dürüst olup NATO’dan da çıksın Türkiye! Ya da AB üyeliğinden de resmi olarak vazgeçsin. Öyle ya, kendi oyununu oynamak istiyor, Batı’ya diklenecek! Bu yaklaşımlar size bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu? Dersimli “Piro” ne çabuk Pantürkist Avrasyacı bir çizgiye geldi? Her müziğe göre ayrı oynamak ilkeli siyaset beklentinizi arttırıyor mu sahi?
Bir mesele şu: Güzergâh ülkelerinin rejimleri, dış politika öncelikleri, uluslararası risk ölçümü ve değerlendirmeleri de mutlaka hesaplara dâhil edilmelidir. Türkmenistan veya Özbekistan’daki rejimlerden Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarının haberi var mı? Bu ülkelerin siyasi istikrarsızlığı ve potansiyel iç karışıklıklar, bu projeye yatırılan milyarlarca doların buharlaşmasına neden olabilir. Bunu dış finansörler görmezden mi gelecek?
Sıra geldi en önemli soruya. Tercih doğru mu?
Neden bu proje? Neyi ispatlamaya çalışıyor Kılıçdaroğlu? Kürtlerin oyuna muhtaç oluşunu ve bunun Erdoğan tarafından suistimal edilmesini mi kompanse etmeye çalışıyor? Kendisine HDP üzerinden yüklenen rejime, “bak ben sizden daha Türkçüyüm, hatta Pantürkistim” mesajı mı veriyor? Bu sayede İYİ Parti seçmenine, hatta MHP seçmenine mi göz kırpıyor? Peki ya Kürtler bu “Türk’ün Yolu” denen projeyi nasıl okuyacak? Hani Türk anayasal bir kavramdı? Hani Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olanlara Türk denirdi? O halde videodaki “akraba ülkeler” ve “Türk dünyası” jargonunu nasıl açıklayacak Kılıçdaroğlu ekibi? İşimize gelince, Kürtlerin uluslaşma eğilimini törpülemek için “Türklük vatandaşlıkla ilgili” deriz, işimize başka türlü gelince “Türklük” etnik, ırksal bağ olarak anlaşılır mı diyecekler? Türkiye vatandaşı Kürtler bu durumu nasıl kabullenecek?
Eğer Kılıçdaroğlu ve ekibi “kötünün iyisi” olmanın dışında bir siyasi ajandaya sahiplerse, biraz kişilikli ve tutarlı olmalılar. Bu proje tümüyle bomboştur. Hiçbir fizibilitesi yoktur, hiçbir ekonomik ve politik rasyonaliteye dayanmamaktadır. Dahası, tercih olarak doğru değildir. Bu akılları kendisine kim veriyorsa Kılıçdaroğlu bu isim veya isimlerle mesafe koymalıdır. Eğer mesele İYİ Parti’yi memnun etmekse, ağırlıklı ve güçlü ortağın kendisi olduğunu karşı tarafa zamanında hatırlatmak daha doğru bir olacaktır.
İşkembeden üretilen Batı karşıtı, hayalci, “dünya gücü olma” öncelikli üçüncü dünya siyaseti yerine, ülkenin hukuk, demokrasi ve ekonomisini güçlendirici politika tercihlerine önem verilmelidir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***