YORUM | ORHAN ÖZCAN
FED son toplantısında piyasanın da beklediği 25 baz puanlık faiz artışını yaparak bankaları fonladığı faizi yüzde 5.00-5.25 seviyesine çıkardı.Bu artış ile birlikte FED art arda tam 10 kez faiz artışı yaparak, bir numaralı önceliği olan enflasyonla mücadelesinde yapması gerekeni yapmış oldu. Art arda yapılan bu artışlarla enflasyon yüzde 9’lu seviyelerden bu süre içinde yüzde 5’li seviyelere geriledi.
Bu bir başarı ancak yüzde 5’lerde seyreden enflasyon, FED’in hedefi olan yüzde 2’den oldukça uzakta. Tüm bu faiz artışlarına karşın enflasyonun hedeflenen seviyelere düşmemesi, daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz enflasyonun atalet momentine (enflasyonun yapışkanlığı kavramına) bağlanabilir.
Tüm bu faiz artışlarına rağmen ABD’de istihdam piyasası canlılığını korumayı sürdürüyor. Geçtiğimiz gün açıklanan tarım dışı istihdam verisi tahminlerin çok üstünde geldi. Enflasyon göstergeleri açısından kritik önemde bir veri olan ortalama saatlik kazançlarda da bir önceki aya göre bir artış görüldü. İstihdam piyasası ile ilgili bu çok önemli veriler tüm bu faiz artışlarına rağmen ABD’de bir resesyona işaret etmiyor.
FED’in bu kararlı, agresif faiz artışları evet enflasyonu yarı yarıya azalttı ama başka bir sorunu doğurdu. Bu sorun FED’in enflasyon kadar önem verdiği finansal istikrar tarafında ortaya çıktı. Hızlı faiz artışları ABD’deki bankacılık sistemini ve özellikle de yerel/bölgesel bankaları olumsuz etkilemeye başladı. Bankaların düşük faizlerden alınmış ve vadeye kadar elde tutulması gereken tahvil stoğunu likidite ihtiyacı nedeniyle vadeden önce satması ve bunun sonucu olarak önemli sayılacak zararlar yazılması, bugünlerde Mart 2023’te SVB ile başlayan banka krizinin yaygınlaştığını, başka yeni bankalara sıçradığını gösteriyor. Adı geçen bankalardan biri Western Alliance Bank ve bu banka 67,6 milyar dolar aktif toplamı ile ABD’de aktif toplam açısından 44. büyük banka. Şu sıralar ABD’nin en büyüğü JP Morgan Chase Bank, problemli hale gelen First Republic Bank’ı satın alarak, Signature Bank’a borç vererek, bankacılık sektöründe süpermen görevini sürdürüyor.
ABD’de bu gelişmeler yaşanırken spot altın tüm dünyadaki faiz artışları, resesyon beklentileri, büyüme endişeleri ve bazı jeopolitik riskler nedeniyle psikolojik sınır olan 2.000 doları aştı.
Şu anda en çok merak edilen konulardan biri FED’in önümüzdeki 14 Haziran toplantısında yeni bir faiz artışı yapıp yapmayacağı. Saatlik ücretlerdeki artışı yakından takip eden FED’in toplantı öncesi saatlik ücretlerde yeni bir artışı daha görmesi sonrası tekrar bir 25 bazlık bir artışa gitme olasılığı var ama bu artışların bankacılık piyasasını daha da zora sokma olasılığı da var.
Avrupa tarafında Avrupa Merkez Bankası başkanı Lagarde, faiz artışlarına aralıksız devam edecekleri mesajını vererek Avrupa’da geçtiğimiz günlerde yaşanan bankacılık probleminin bu artışlarla ilgili olmadığının altını çizdi.
Sıfır kovid politikasından vazgeçen Çin’in tekrar üretime dönmesi ile petrol fiyatlarında artış beklenirken, Çin’in bu dönemde enerji ihtiyacını petrol yerine kömürden karşılaması, petrol fiyatlarının artmamasında etkili oldu.
Dünyada bu gelişmeler olurken ekonomik kararlar anlamında ayrı bir evrende yaşayan Türkiye’nin seçim sonrası durumu, kimin kazandığına bağlı olarak değişecek ve kim kazanırsa kazansın sürdürülemez bu ekonomi politikalarına son verilecek. Ama görünen bir şey var ki o da mevcut yönetimin devamı durumunda yabancı yatırımcının ülkeye olan ilgisizliği artarak devam edecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***