YORUM | Av. ÖMER TURANLI
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bir tweeti vardı, bu yazıda anlatacaklarımı aslında çok güzel özetliyor, oradan başlayalım. Şöyle yazmıştı Gergerlioğlu, “TBMM’de sabahtan akşama kadar yapılan şu: Sen fetocusun, ben değilim, vay sen bana fetocu dedin, valla ben fetocu degilim, sen zaten fetocuydun, vallahi, billahi, tallahi fetocu değilim, ben değil seni fetoculerle dolaşırken görmüşler vs. vs…”
Herkesin birbirini “fetöcülük” ile suçladığı bir kaos ortamı siyaset sahnesi. İşin geldiği boyutu göstermek açısından, bazen konuyu metne dökmek resmin tamamını kavramayı zorlaştırdığından meselenin daha iyi anlaşılması için aşağıdaki diyagrama da bir göz atmanızı tavsiye ederim. Siyasetteki manzara gerçekten bu:
Evet, gerçekten de siyasetin son yedi yıldır tek gündemi “fetö” nefret söylemi. Bütün hesaplaşmalarını bu kavram üzerinden yapmaya çalışıyorlar ama içine düştükleri rezil komedinin maalesef farkında bile değiller.
Komedi neresinde derseniz, sizi alıp 2019 yerel seçimlerine götürmek isterim. Aslında bu konudaki ilk yazımda Mart 2019’da gerçekleşen yerel seçimlere de değinmiş, “fetö” nefret söyleminin nasıl karşılıklı ve benzer şekilde kullanıldığından kısaca bahsetmiştim. Ama yeri gelmişken bunu biraz daha açmak istiyorum çünkü türünün en güzel örneklerinden biri bu. Yerel seçimler öncesi siyasi propaganda faaliyetleri döneminde ve seçim sonrasında İstanbul seçiminin AKP’nin itirazı üzerine YSK tarafından oy çokluğu ile iptal edilerek yenilenmesine karar verilmesi sürecinde “fetö” söylemi bir manivela olarak ve tam zıt algılar oluşturmak için karşılıklı şekilde kullanılmıştı.
Beraber hatırlayalım:
- AKP’liler İmamoğlu’nu “fetöcü” olmakla suçlarken, İmamoğlu ise asıl kendisine “fetöcü” diyenlerin geçmişte “fetö” ile beraberliklerine vurgu yapmıştı.
- AKP’lilerin, İmamoğlu’nun “fetöcülerin sloganını kullandığını” iddia etmelerine karşın; bazı muhalif gazeteciler de AKP’nin seçimin iptali için “fetö taktiklerini kullandığını” iddia etmişti.
- AKP’liler seçmen kurullarının içinde “fetöcüler” olduğunu ve “KHK ile ihraç edilenlerin oy kullandığını” iddia ederken; CHP’liler ise o “fetöcülerin” geçmişte Erdoğan’ın başkan seçildiği seçim dahil birçok seçimde görev aldığını söylemişti.
- AKP’liler seçimlere hile karıştırdıklarını iddia ettikleri meçhul kişilerin “kripto fetöcü” olduğunu savunurken; CHP’liler ise YSK’ya itiraz eden AKP heyetini “fetöcü” olmakla veya “fetö taktiği kullanmakla” suçlamıştı.
- Bazı (güya) muhalif haber siteleri, seçimin iptali yönünde oy kullanan YSK üyelerinin “fetöcü” olduğunu iddia ederken; buna karşın diğer bazı muhalif basında ise seçimin iptal edilmemesi yönünde oy kullanan üye(lerin) “fetöcü” olduğu dile getirilmişti.
- Bazı (sözde) haber sitelerinde seçimi iptal ettirmek isteyenin aslında “fetö” olduğu şeklinde yazılar yayınlanırken; buna karşın iktidara yakın medya ise seçimin iptal edilmesi kararının “fetöcüleri” üzdüğü yönünde haber yapmıştı.
Muhalefet, seçimin iptali için yoğun çaba gösteren AKP’li Ali İhsan Yavuz’un “fetöcü” olduğunu savunurken, AKP’liler de İmamoğlu’na destek veren GS’lıları “fetöcü” ilan etmişti.
İlk yazıda da bu konuya değinmiş ve şunları söylemiştim: “Seçimde yarışan iki adaydan ikisi de “fetöcü”; iki rakip siyasi parti de “fetöcü”; iki taraf da “fetöcü slogan ve taktikleri” kullanıyorlar; hem İmamoğlu’nun kazandığı seçimi organize eden seçim kurulları hem de Erdoğan’ın kazandığı seçimi yöneten seçim kurulları “fetöcü”; hem seçimin iptali yönünde olumlu oy kullanan hem de olumsuz oy kullanan YSK üyeleri “fetöcü”; seçimin iptalini destekleyenler de desteklemeyenler de “fetöcü” ve son olarak “fetö” hem seçimin iptal edilmesi için uğraşıyor hem de iptal edilmesine üzülüyor…” Evet, bir yanda bütün seçim propagandasını “fetöfobik bir cadı avı” üzerine inşa eden iktidar, diğer yanda muhaliflik adına “Sandıkta FETÖ’cü arayan Yavuz’un kendisi de FETÖ’cüymüş” gibi başlıklar atabilen kendisi de “fetöfobi”ye tutulmuş ağır hasta bir muhalefet…
Kafanız karıştıysa endişelenmeyin, meselenin daha kolay anlaşılması için bir diagramım daha var, belki mevzuyu biraz daha anlaşılır şekilde ortaya koyabilir:
Aslında siyaset sahnesindeki nefret dalgası bunlarla da sınırlı değil. Buyrun size başka bazı örnekler:
- Bahçeli, Akşener’in cumhurbaşkanlığı adaylığı için gereken 100 bin imzanın “fetöcü” seçmenler tarafından toplandığını söylerken; Akşener de Bahçeli ve genel başkan yardımcılarının yolsuzluk operasyonlarına destek verdiği için “fetöcü” olduğunu iddia etmişti.
- Mustafa Şentop’un partiden dışlanan Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu hakkında “Gül ve Davutoğlu’nu fetöcülükle suçlar, hapse atarız” dediği iddia edilmişti. Davutoğlu da kendisini “fetöcülük” ile suçlayanların “fetö” taktiği kullanan troller olduğunu iddia etmişti.
- 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri olduğu dönemde “fetö” ile ilişkili olduğu yönde haberler yapılmıştı.
Örnekler çok fazla ama benim yerim kalmadı. Bu anlatılanların gerçeğin binde biri olduğunu siz zaten benden daha iyi biliyorsunuz. Maalesef siyasetin dili nefret söyleminden arınmadan Türkiye’de bir şeylerin değişmesini beklememek lazım. İktidarın bir söylem değişikliğine gitmesini ummak hayalcilik olur ama muhalefetin artık iktidar güdümlü söylemden uzaklaşması, “fetö”nün bir nefret söylemi olduğunu cesaretle dile getirmesinin zamanı geldi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***