YORUM | YÜKSEL DURGUT
Kardeş ülke Pakistan’da, Türkiye’deki seçim atmosferinin gölgesinde kalan büyük olaylar yaşandı.
Pakistan’ın başkenti İslamabad’ın Uluslararası havaalanından çıktığınızda sizi ‘Birlik, inanç, disiplin’ anlamına gelen ‘unity, faith, discipline’ sloganı karşılar. Pakistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte ülkenin kurucusu Muhammed Ali Cinnah tarafından ulusunun sloganı olarak ilan edildi. Halka yol göstermesi için urduca olarak, “êmān, ittiḥād, naẓm” sloganı hala devlet dairelerinde ve okullarda asılıdır.
Bu üç küçük kelime, içerisinde büyük anlamlar taşıyor aslında. Maalesef, ülke bağımsızlığını elde etmesinden 75 yıl sonra bu mottosunun içerisine ‘ayrılık, huzursuzluk ve kavgayı’ da ekledi.
Cinnah’ın bu ilkesinin Urduca dilindeki kullanımında ‘inanç‘ kelimesi önde yer alır. Bir hukukçu olan Cinnah’ın eğitimi göz önüne alındığında, ‘disiplin’ kelimesini özellikle vurgulaması, askeri tarzda bir yönetimden ziyade hukukun üstünlüğüne bağlı bir hükümet anlayışını kastetmesinden ibarettir.
Geçtiğimiz haftalarda Pakistan’da yaşananlar, daha önce ülkede yaşanan iç karışıklıklardan çok daha farklı bir boyuta kaydı. Ülkenin Pencap eyaletinde askeri birliklere yönelik tepkiler büyük bir iç savaşın sınırlarını zorladı. Daha önce de orduya karşı ayaklanmalar olmuştu ancak bu hem alışılmadık hem de ilginç olayların yaşanmasına neden oldu. 1960’larda da benzer olaylar ülkeyi on yıl boyunca yöneten mareşal Muhammed Eyüb Han’a karşı gerçekleşmişti. Eyüp Han o dönemlerde istenmeyen adamdı.
Pakistan Adalet Hareketi (PTI) lideri eski başbakan İmran Han’ın geçtiğimiz salı günü İslamabad’da tutuklanmasının ardından serbest bırakılarak cuma günü yaşadığı şehir Lahor’a dönmesine kadar ülkenin tüm şehirlerinde alevler yükseldi.
İslamabad Yüksek Mahkemesi’nin hakkında başlattığı yolsuzluk davasına katılmak için başkente gelen Han’ın, mahkeme binasına girdikten sonra güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınması ülkede olayların başlamasına neden oldu.
Han, Pakistan İstihbarat Servisi ISI’da görevli bir tümgeneralin hayatına kastetmeye çalıştığı ve kendisini ortadan kaldırmayı planladığı yönünde suçlamalarda bulundu. Hatta tutuklanmasının baş sorumlusu olarak doğrudan genelkurmay başkanını işaret etti.
Mevcut genelkurmay başkanının atanmasına başından beri karşı çıkan eski kriket oyuncusu İmran Han, ülkedeki tüm karışıklıkların sorumlusu olarak General Qamar Cavit Bajwa’yı gösteriyor. Başbakan olarak görev yaptığı süre boyunca ülkenin karşılaştığı sorunlardan genel olarak orduyu ve özel olarak da eski ordu komutanı Generalin ismini dile getiriyor.
Han, ulusa yaptığı son konuşmasında Askeri İstihbaratın (ISPR) başındaki General Ahmet Şerif Chaudhry’e şu şekilde seslendi: “Beni dinleyin ISPR Komutanı… Ben ülkemi dünyada temsil ettiğimde ve ismini göklere çıkarttığımda daha doğmamıştınız. Bana ikiyüzlü ve ordu karşıtı dediğin için kendinden utanmalısın.”
Resmin her iki tarafı güç savaşlarında tehlikeli sulara doğru ilerliyor. Bir tarafta güvenlik kurumlarına karşı duruş sergileyen muhalefet, diğer tarafta üst mahkemeyle anlaşmazlık içinde olan bir hükümet.
Çarşamba günkü yaşanan çatışmalarda da Han’ın sokağa çıkma çağrısına uyan PTI destekçileri, Lahor Kolordusu Komutanının resmi konutu başta olmak üzere hükümet ve askeri tesisleri ateşe verdiler. Bu ayaklanma birçok çevrede büyük eleştirilere yol açtı. İmran Han’ın sokağa çıkma çağrısı olumsuz eleştirileri de beraberinde getirdi.
İmran Han’ın görevden alınmasından bugüne gelinen aşamada ülkede aileler ve kurumlar zaten kutuplaşmıştı. Ülkede kurumlar arasındaki artan çatışmalar, derinleşen kutuplaşma, demokratik süreci zayıflatarak işlerin yeniden düzelmesini zorlaştırdı. Zaten tarihte, baskı ve sansür ortamında halkın güveninin yeniden tesis edilemediği örneklerle dolu.
Şu anda sosyal medya ve internet kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu tür bir sansür, sahte haberlerin ve yanlış bilgilerin yayılmasını teşvik ediyor. Siyasi istikrarsızlık ekonominin canlanmasını zorlaştırıyor. Sistem çökerken Pakistan büyük bir tehdit içinde.
Askeri tesislere yönelik 9 Mayıs’ta gerçekleşen saldırıların faillerinin yargılanması kararı, sivil hükümet tarafından değil, olağanüstü bir kolordu komutanları toplantısında alındı. Hükümet bu kararı büyük olasılıkla onaylayacak. Ancak Yüksek Mahkemenin, ordunun artan hakimiyetini meşrulaştıracak ‘Ordu Yasası’ ve ‘Resmi Sırlar Yasası’ kapsamında sivilleri yargılamasının önünü açan bu tasarısıyı onaylaması zor. Bu yasa ile askeri mahkemelerin kurulması ve ordunun büyük şehirlere konuşlandırılması öngörülüyor. Bu, halihazırda sendeleyen hükümeti askeri vesayet altında bırakacak bir durum.
Ordu Yasası’nın siyasi gösterilere karşı kullanılması ciddi sonuçlar doğuracak. Bu tür eylemler ülkedeki demokratik süreci daha da zorlaştıracak. Han, bu kanunun çıkması ile isyan çıkarmaktan yargılanıp birkaç yıl hapis cezasına çarptırılabilecek. Geçtiğimiz günlerde yaşanan kargaşaların benzeri daha da kanlı olacak. Pakistan tarihinde alınmaya çalışılan benzeri önlemler, düzeni sağlamayı başaramadı ve bu sefer de işe yaramayacaktır.
Hükümet 9 Mayıs olaylarını PTI’nın kapatılması için kullanacak. Yakalanan binlerce PTI taraftarı dışında, üst düzey liderlerin tamamı da gözaltına alındı. Siyasi mağduriyet kutuplaşmayı derinleştirdi.
Ordunun üst düzey yetkilileri, “Halkın güvenini yeniden tesis etmek, ekonomiyi yeniden canlandırmak, demokratik süreci güçlendirmek ve devam eden siyasi istikrarsızlığı ele almak için tüm paydaşlar arasında ulusal bir fikir birliği” çağrısında bulundu. Bu çağrı Pakistan’da olası bir askeri darbe yorumlarına yol açtı.
Lahor Kolordusu Komutanının evinde dumanlar, ülkenin liman şehri Karaçi’de yanan otobüs görüntüleri ve Peşaver şehrindeki Pakistan Radyosu binasında alevler görülürken bir avukatın endişeleri sosyal medyada trend oldu: “Devrimler böyle olur.”
Yaşanan olaylar 1933’te Berlin’deki Federal Meclis binası Reichstag’ın yakılmasını ve 15 Temmuz’da Erdoğan’ın kendi meclisini bombalamasının ardından ortaya çıkan kargaşayı hatırlattı. Kendini faşist olarak tanımlayan İtalyan politikacı Benito Mussolini, yaklaşık 100 sene önce dünyanın ilk faşist rejimini kurmak için Roma’ya gerçekleştirilen bir yürüyüşten faydalanmıştı. Bu ideoloji o günden beri hala kullanılıyor. Zaten Pakistan da çoğunlukla ordunun emrindeki faşist eğilimlere yabancı bir ülke değil.
Tesislere saldırmak çok kolay bir şekilde anarşiye, hatta faşizme kayabilir. Pakistan, ordunun siyasete karışmasından ve tüm siyaset mühendisliği projelerinden büyük zarar gördü.
Gelecek seçimlerde PTI ve liderinin seçimlerden men edilmesini isteyenlerin sayısında büyük bir artış var. Ancak Pakistan’da yapılacak olan seçimleri bir tür çözüm olarak görenler muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacaktır. Devlet gemisi palamarlarından koptu ve kimse şimdi nereye yanaşacağını bilmiyor. Eğer bu gemi Titanik’e dönüşmeyecekse İmran Han’dan çok daha yetenekli bir kaptana ihtiyacı var.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***