YORUM | M. NEDİM HAZAR
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz gün çok enteresan bir tweet attı.
Şöyle diyordu:
Pek çok yorumcu Tayyip Erdoğan’ın seçim kararını aldıktan sonraki rahatlığının düşündürücü olduğunu yazıp çizmişti.
Öyle ya, daha önceki seçimlerde neredeyse tüm liderlerden daha fazla miting yapan Erdoğan nedense bu sefer işi ağırdan alıyordu.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamaları muhtemelen Saray’da “Acaba ne fırıldak çevirdiklerimizi birileri fısıldıyor mu?” şüphesini uyandırmış olacak ki, iktidar cenahında muazzam bir panik başladı.
Doğru düzgün reklam kampanyası bile olmadan Erdoğan her gün bir miting yapmaya başladı.
Kılıçdaroğlu’nun ifşalamasıyla anlamış olduk ki, Saray ve onun Gobbelscilik oynayan tuhaf başkanı Fahrettin boyunu çok aşan denizlerde yüzmeye çabalıyormuş.
Trump’a seçim kazandırıp, Amerika’ya 4 yıl kaybettiren Rusya destekli Cambridge Analytica, büyük hamlesini yapmış, iyi de para vurmuş ama sonrasında başı büyük belaya girmişti. Sadece kurumsal olarak kendini de yakmadı, personelleri ve özellikle parasını söğüşlediği siyasetçileri de çok zor durumda bıraktı.
Trump hala bu işten nasıl sıyıracağının hesabını yapıyor.
Şimdi filmi biraz geri saralım…
2018 yılı Mart ayı başında dünyanın en büyük sosyal ağ markası olan Facebook gündelik işlemlerden biri olarak pek çok hesabı askıya aldı.
Bunlardan biri de 28 yaşındaki Christian Wylie isimli bir İngiliz’inkiydi.
Wylie bu harekete başka bir sosyal mecra olan Twitter’dan adeta savaş açtı.
Garip şeyler söylüyordu bu genç adam.
Hemen ardından WhatsApp ve Instagram hesapları da askıya alındı bu çılgın gencin…
17 Mart 2018 tarihinde İngilizlerin ünlü The Guardian gazetesi bu konuya kayıtsız kalmadı ve Wylie ile yaptığı bir röportajı yayınlayınca kızılca kıyamet koptu. Genç adam gazeteye verdiği röportajda Facebook’taki kişisel bilgilerin 2014 yılının başında bir sistem kurmak için nasıl kullanıldığını anlatıyordu. Cambridge’de “fake” (sahte) bir ofis kurulduğunu ve bu ofiste Facebook yoluyla elde edilen verilerden oluşan data analizlerini işlediklerini söylüyordu. Wylie’ın açıklamalarına göre, bu analizler seçim kampanyası sırasında sık sık Londra’yı ziyaret eden Trump’ın danışmanlığını yapan Steve Bannon’a aktarılıyordu.
Wylie, dünya gündemini sarsacak röportajda yaklaşık 2-3 ayda 50-60 milyon Facebook kullanıcısının profillerini nasıl topladıklarını birer birer anlattı. Bu sistem ile kişilerin Facebook’taki özel mesajlaşmalarına ulaşmanın da mümkün olduğunu kaydeden Wylie, “Facebook’taki herhangi bir uygulamaya tıkladığınızda, uygulama sadece sizin değil arkadaşlarınızın da bilgilerine ulaşabiliyor. Eğer herhangi bir arkadaşınız uygulamayı kullanıyorsa (application) sizin özel mesajlarınıza kadar ulaşılması mümkün” diyordu.
Bu bilgilere ulaşmak için Cambridge Analytica’nın yaklaşık 1 milyon dolar harcadığını söyleyen Wylie, ekibin başındaki Aleksandr Kogan’ın anlaşmayı yaptıktan sonra ofiste şampanya patlattıklarını ve Kogan’ın ekibe, “Evet nerede benim psikolojik savaş makinem?” diye sorduğunu da ekliyordu.
Verileri toplayıp işler hale getiren ekibin içinde psikologların, moda tasarımcıların, fotoğrafçıların da olduğunu söyleyen Wylie, “Bu verilerle bloglar, internet siteleri yarattık ve profilini elde ettiğimiz kişilerin fikirlerini etkileyebilecek içerikler ürettik. Basitçe onların tavşan deliğini takip etmelerini sağladık” demişti.
Ortalık bir anda karıştı ve başta Cambridge Analytica olmak üzere konuyla ilgili tüm kesimler bu iddiaları reddetti. Deli saçması şeylerdi bunlar! Cambridge Analytica’dan yapılan resmi açıklamada iddialar reddedildi, ABD’de 2016’da yapılan başkanlık seçimlerinde hiçbir verinin kullanılmadığı, elde edilen verilerin tamamının silindiği duyuruldu.
“Bugün sizlerle seçim süreçlerinde ‘Büyük Veri’ ve psikografiklerin önemi hakkında konuşmak benim için bir ayrıcalık” cümlesini söylerken Alexander Nix, harita gibi ağ düğümlerinden oluşan bir beyin amblemi olan Cambridge Analytica’nın logosunun önünde duruyordu. Tarih 2016 yılının Eylül ayını gösteriyordu ve salonu dolduran herkes, çok farklı bir sunuma şahit olacaklarından habersizdi.
Nix, o güne kadar yapılan tüm seçim kampanyalarının demografik bilgilerle belirlendiğini hatırlattı salondakilere. Bunda bir tuhaflık yoktu aslında ama şurası ilginçti. Nix, bunun absürt bir şey olduğunu söylüyor ve demografiye göre strateji belirlemenin yanıltıcı olacağını söylüyordu. İşte burası ilginçti aslında!
Nedir bu psikometri?
Klasik stratejiye göre; “Tüm kadınlar cinsiyetlerinden dolayı aynı mesajı alıyorlardı ya da aynı şekilde Afro-Amerikanlar da”. Nix’in söylemeye çalıştığı şey, diğer kampanyacılar demografi üzerinden ilerlerken Cambridge Analytica psikometrikleri kullanıyordu.
Psikometri kavramını ilk kez duyuyordu salondaki dinleyicilerin çoğu.
Nix devam etti: Beş farklı yüz, her bir yüz bir kişilik profilini tanımlıyor. Bu Beş Büyük ya da OCEAN modeli. “Bizim…” diyordu Nix, “…her bir yetişkin Amerika Birleşik Devleti bireyinin kişiliğini öngöreceğimiz bir model için bir formumuz var.” Bir an için dinleyicilerin yüzüne baktı. Derin bir sessizlikle beraber muazzam bir hayranlık seziliyordu. Adeta salon büyülenmişti…
Nix’e göre, Cambridge Analytica’nın pazarlama başarısı üç aracı bir arada kullandığı içindi: OCEAN modelini kullanan davranış bilimi, Büyük Veri analizi ve reklam hedeflemesi. Reklam hedeflemesi olabildiğince her bir müşterinin kişiliğine göre kişiselleştirilmiş reklamlardı.
Yazı uzadı yarın devam edeceğim…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***