‘Âşıkların Sözü Kalır’, Türkiye’de konuşulan birçok dille herkesi kucaklayan, bizi bize anlatan on yedi dakikalık müthiş bir eser olarak Türkiye Müzik tarihine adını yazdırıyor. Çünkü bu topraklarda müzik susmayacak. Âşıkların Sözü Kalacak geriye…
Müzik Susmayacak Kolektifi, son yıllarda müzisyenler üzerindeki baskının artmasına, festivallerin, konserlerin yasaklanmasına, iptal edilmesine ve müziği, müzisyeni susturma amacıyla uygulanan politikalara karşı “müzik susmaz çünkü müzisyenler susmayacak!” diyor. Bu tavrı âşıkların sözünü aktararak büyütüyorlar. Türkiye coğrafyasının sesleriyle, tınısıyla, sözleriyle, kolektif bilinçle yan yana geliyor Müzik Susmayacak Kolektifi. Üstelik çok sesli, çok kültürlü, çok dilli olan bu coğrafyanın, geleneğin devam etmesi adına bir araya gelmek, bunu müzik aracılığıyla şaha kaldırmak, birleşmek, bugünlerde en çok ihtiyacımız olan duygu.
Müzik Susmayacak Kolektifi bu bilinçle, bir yıldır üzerinde çalıştıkları, on dilde, yetmiş müzisyenin seslendirdiği Âşıkların Sözü Kalır türküsünü 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramında yayınladı. Ve meydanlara sesini bıraktı. Bu türkünün çıkış tarihi kadar, birçok müzisyenin, farklı seslerin ve müzik tarzlarının aynı duyguyla buluşmasının da birçok açıdan önemi var. Bunları bir sıralama yaparak değerlendirmek istemem. Çünkü hepsi, birbiriyle bağlantılı, iç içe geçmiş, bütüncül bir anlayışın toplamını oluşturuyor.
Eşitsizlik, her türlü ayrımcılık, yaratılan adaletsizlik, her alanda sömürünün görüldüğü bu düzene karşı âşıkların sözünü devralmak, âşıklık geleneğinin özünde olan bu tavrı yeniden anlatmak da dahil sözünü ettiğim bütüncül anlayışa. Mesela, Pir Sultan Abdal’ın deyişlerinde baskıya, zulme, adaletsizliğe dair söyledikleri, Hızır Paşa’lara, kadılara, yöneticilere karşı çıkışı, Âşıkların Sözü Kalır türküsüne de yansıyor: “Yürü bire Hızır Paşa/ senin de çarkın kırılır/ güvendiğin padişahın/ o da bir gün devrilir.”
Kuşkusuz Pir Sultan Abdal’ın bu deyişine o dönem yaşayan halkın bilincinden süzülenler de dahil. Bugüne baktığımızda, sözlerini Murat Ertel’in yazdığı Âşıklar’ın Sözü Kalır’da yer alan, “Ey şehvet uğruna aşkı tepenler/ yalan ile dolan ile dünyayı kuranlar/ güç ile ün uğrunda gözü dönenler/ paraların önünde yeri öpenler…” ifadeleri, aradan kaç yüzyıl geçerse geçsin, ezenle ezilenin arasındaki mücadelede hiçbir şeyin değişmediğini anlatıyor. Toplumun iç sesinin ve duygusunun da bu sözlere yansıdığını söylemek gerek. Çünkü dünya haksızlık ve eşitsizlikle, gücü elinde tutanların şiddetiyle kavruluyor.
Dolayısıyla Âşıkların Sözü Kalır’da birçok müzisyenin buluşması aynı özlemi, aynı hissiyattı, ortak bir gelecek arzusunu taşımak demek. Âşıkların Sözü Kalır’ı metaforik bir göndermeyle, “yurt” olarak nitelendirmek sanırım yanlış olmaz. Kaldı ki bu kadim coğrafya, birçok kültüre, ev olmuş, yurt olmuş. Ozan- baksı geleneğinin uzantısı olan, ancak yeni bir kültürel kimlikle, değişimle 16. yüzyılda Anadolu’da kök salmış âşıklık geleneği ve onun temsilcisi âşıklar da sazını, sözünü yurt edinmiş. Bu anlamda Müzik Susmayacak Kolektifi’nin türküsü, o geleneğin tavrını ve içerdiği kadim bilgiyi kavrama, geçmişle bugün arasında hem kültürel hem de duygudaşlık kurma anlamında bir köprü oluşturuyor.
Geçmişin unutulduğu, unutturulduğu dönemlerden geçtik, hâlâ da geçiyoruz. Yeniden hatırlamak, üstelik âşıkların sözünü aktarmak, hatta daha ileriye taşımak, bize kim olduğumuzu da söyleyecektir. Peki kimiz biz? Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Ermeni’siyle, Laz’ıyla, Arap’ıyla, Çerkez’iyle… Birbirimizin parçası. Elbette o parçaların oluşturduğu bütünde büyük bir anlatı, büyük bir kültür ve duyuş var. Bizi bize bağlayan seslerden çıkan melodide buranın dokusu, hüznü, acısı, sevinci, aşkı, birlikteliği var. Müzik Susmayacak Kolektifi işte bu ortak duyguyu, birlikteliği, âşıkların sözünü, unutturulmak istenileni, bize yeniden hatırlatıyor, aktarıyor.
Aslında bu şarkı yeni değil. Söz ve bestesi BaBa ZuLa’ya ait Âşıkların Sözü Kalır’ı 2007 yılında grubun çıkardığı Kökler albümünde dinlemiştik. Bu albümde BaBa ZuLa derine inmiş, bir anlamda toprağı eşmiş, kendini ve yaşadığı coğrafyayı anlama ve anlatma adına Kökler’i dile getirmişti.
Şimdi büyük bir müzisyen topluluğu âşıkların sözünü genişletiyor, o sesi yükseltiyor. Yeni düzenlemeler yapılarak yeni baştan ele alınan, birbirinden farklı müzik tarzlarının iç içe geçtiği, geleneksel olanla evrensel olanın birleştiği görkemli bir sesleniş bu. Bir ritimden diğer ritme, bir dilden diğer dile, bir sesten diğer sese, bir enstrümandan diğer enstrümana, bir duygudan bir başka duyguya geçişler öylesine başarılı biçimde yapılmış ki, müzik coşkuyla alçalıp yükselirken, horonla halayı, rap’le caz’ı, türküyle rock’ı , funk’ı, reggae’yi, yöresel seslenişleri, hepsini içselleştiriyorsunuz.
Hayko Cepkin, Yasemin Göksu, Feryal Önay, Ceylan Ertem, Ayşe Tütüncü, Doğan Duru, Cahit Berkay, Vedat Yıldırım, Taner Öngür, Ayşenur Kolivar, Ozbi, Sabahat Akkiraz, Mercan Dede ve daha birçok müzisyen yer almış bu kolektif çalışmada. Ayrıca, birçok farklı aranje bir arada.
Bölüm düzenlemelerini Ayşe Tütüncü (Caz), Pentagram&BaBa ZuLa (Rock), Sattas (Reggae), Cahit Berkay (Yaylı Tanbur Doğaçlaması), Şirin Pancaroğlu&Bülent Okan (Arp- Ud Düeti), BaBaZuLa,& Önder Kılınç (Gramafonia) ve Ayşenur Kolivar (Rap) yapmış.
Âşıkların Sözü Kalır, ilk halindeki öz korunarak, birbirinden farklı aranjelerle, ek sözlerle, Türkçe, Ermenice, Kürtçe, Arapça, Farsça, Zazakî, Kurmancî, Lazca, Karadeniz Rumcası gibi Türkiye’de konuşulan birçok dille herkesi kucaklayan, bizi bize anlatan on yedi dakikalık müthiş bir eser olarak Türkiye Müzik tarihine adını yazdırıyor.
Horonla, halayla, rock’la, rap’le, hangi tür müzikle dans etmek isterseniz, edebilirsiniz. Geçmişte olduğu gibi, her türlü engellemeye karşın bugün de olduğu gibi ve gelecekte de olacağı gibi! Çünkü bu topraklarda müzik susmayacak. Biliyoruz ki, Âşıkların Sözü Kalacak geriye.
Müzik Susmayacak Kolektifi: Zulüm biter, zalimler gider, ‘Âşıkların Sözü Kalır’
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***