Yeşildağ, bu sırrı bilenlerin Tayyip Erdoğan tarafından ne yaparlarsa yapsınlar mazur görüldüklerini, önlerinin hep açıldığını belirtiyor. Sırrın detaylarını ve sırrı bilenlerin isimlerini de tek tek açıklıyor.
Yeşildağ’ın anlattıklarına göre, Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’ni tercih etmesinden İngiltere Kraliçesi’nin ölüm törenine katılmamasına kadar Erdoğan’ın anlam verilemeyen pek çok davranışı bu hastalıkla ilgili.
HER ŞEY SARA HASTASI OLDUĞUNU GİZLEMEK İÇİN
Yeşildağ’a göre, Erdoğan’ın en büyük sırrı epilepsi hastası olması. Yeşildağ, hastalığı saklamak için alternatif hikayeler oluşturulduğunu ve bunların da kahramanlık amacıyla kullanıldığını anlatıyor.
Örneğin, Hasan Yeşildağ’ın Tayyip Erdoğan’ı öldürme planlarına karşı korumak için hapse girdi anlatısının gerçek ile alakası olmadığını, Yeşildağ’ın Erdoğan’a ilaçlarını vermek ve onun hizmetini görmek için yanında bulunduğunu açıklıyor. Sedat Peker çok sayıda cezaevi imkânı sunmuşken Pınarhisar cezaevinin tercih edilme sebebi de hastalığı üçüncü bir kişinin öğrenmesini engellemekmiş. Diğer cezaevlerinde koğuş sistemi varken, Pınarhisar’da iki kişilik koğuş var.
Oysa, 2009’da yazılan “Bir Liderin Doğuşu” kitabında, Hasan Yeşildağ’ın İsviçre’deki konsoloslukta Cengiz Alkan ve MİT görevlilerinin Erdoğan’ı cezaevinde öldürme planı yaptıklarını duyduğu ve onu korumak için cezaevine girdiği anlatılıyor.
Yeşildağ, Erdoğan’ın şov yapma imkânı varken Kraliçe 2’nci Elizabeth’in cenaze törenine katılmama sebebinin de bu hastalık olduğunu söylüyor. Törene korumalar olmadan gelinmesi talep edilmişti.
Erdogan ise yanından sırrını bilen birilerini bir an olsun bile ayırmıyor. Sırrını bilenlerin ise sırtı yere gelmiyor.
SIRRI BİLENİN SIRTI YERE GELMİYOR
Yeşildağ, bu sırrı az kişinin bildiğini ve bu kişilerin beş parasız olmasına rağmen Erdoğan’ın önlerini açmasıyla zengin olduklarını belirtiyor.
Erdoğan’ın eski şoförü ve sonradan milletvekili yapılan Ahmet Hamdi Samlı, yanından ayırmadığı ve koruma kadrosuna dahil ettiği ailesinden biri olan Ali Erdoğan, eski Bakanlar Çağatay Kılıç, Hayati Yazıcı ve Mustafa Varank, Hasan Dağcı, Hasan ve Zeki Yeşildağ, Mücahit Aslan ve eski Rize milletvekili ve Erdoğan’ın Ankara’da alt komsusu olan Abdulkadir Kart bu sırrı bilen isimler.
Tüm bu isimlerin zengin edildiği ve kusurları olsa da affedildiğini belirten Yeşildağ, Mustafa Varank için “oto sanayiden başka sanayi görmeyen adam ülkenin tüm teknoloji sanayisinden sorumlu yapıldı” dedi.
PANİK HALİNDE SEDAT PEKER’İ ARADILAR
Yeşildağ’ın açıklamaları şöyle:
“Bu videoda size Pınarhisar gerçeklerini ve yalanlarını anlatacağım. Bu anlatacaklarımı benden başka kimse anlatamaz. Çünkü bazı konuları sadece ben Zeki ve Hasan Yeşildağ biliyor.
1999 Tayyip abinin aldığı hapis cezası kesinleşti. Panik halinde, cezaevi arıyorlar. Hemen Sedat Peker’e gittiler. Sedat Peker de İstanbul’a yakın iki üç cezaevi ayarlıyor. Fakat sonra Pınarhisar’ı tercih ediyorlar. Tayyip abiyle birinin de içeriye girmesi lazım. Kim bu Hasan Yeşildağ. İşte yalandan çek kesiliyor, ondan iki üç gün önce cezavine giriyor, bildiğiniz hikaye.
Şimdi size başka bir olay anlatıp sonra buna döneceğim.
Hasan Yeşildağ, her zamanki gibi yurt dışından geliyordu, havalimanından ben alıyordum. Atatürk Havalimanına gittim, Hasan Yeşildağ yok. Telefonunu aradım, Emniyette olduğunu söyledi. Havalimanının arka tarafındaki emniyete gittim. Aradan 5 saat sonra Hasan Yeşildağ’ı alıp Vatan Emniyeti Terör Şubesine götürdüler. Üç gün orada kaldı. Haber alamıyoruz. Terör şube özel bir şube, tabi o zaman da bunlar ‘devlet’ daha olamamış. Üç gün kapının orada bekledim. Üçüncü gün sonra haber aldım Beşiktaş’taki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasına gönderilmiş. Orada Zeki Yeşildağ’la bekliyoruz. Avukat Ömer Yeşilyurt’u aradım, o da geldi. Yanında Ali Yıldırım da geldi. Üç saat sonra Hasan Yeşildağ serbest kaldı. Sorduk ne olduğunu, şöyle dedi;
‘Başbakan’a suikast planlamaktan ifademi aldılar. İsviçre’de Zürih’de konsoloslukta oturuyorduk, Haluk Kırcı da oradaydı. Kendi aramızda Mesut Yılmaz’ı öldüreceğiz falan diye konuşurken, orada bir MİT’çi bizi Türkiye’ye rapor etmiş’
Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu yıllar. Yani Başbakan’a suikast planlamaktan kaydı var, Haluk Kırcı ile birlikte.
KIRCI İLE OLAN HİKAYEYİ TAYYİP ABİYE UYARLADILAR
Şimdi size bir kitap göstereceğim, (Recep Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu kitabını gösteriyor) meşhur bir kitap. Hüseyin Besli ve Ömer Özbay yazmış. Şimdi kitaptan bir bölüm okuyorum. Bölümün başlığı ‘Onu hapishanede susturacağız’:
(… Hasan Yeşildağ, konsolosluktaki işlerini bitirmiş, çıkmak için kapıya yönelmişti. Güvenlik bankosunda oturan polis memurunu görünce durdu: “Cengiz Abi burada mı ?” “Yukarıda.” Hazır yolumuz düşmüşken uğrayıp selam vereyim dedi. Normalde randevu almadan kimse yukarı çıkamazdı. Cengiz beyle içli dışlı olduğunu bildikleri için kendisi bu kuralın dışındaydı. Cengiz Bey, Hasan’ı karşısında görünce sevinmişti. Odada kendinden başka asker tıraşlı, koyu takım elbiseli iki kişi daha vardı. “Hasancığım, hoşgeldin!” dedi. “Seni misafirlerimle tanıştırayım: ‘Türkiye’den geliyorlar. İkisi de bizden emekli. Çok değerli ağabeylerimiz!” O sırada, televizyondaki habere dalmışlardı. Spiker, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onaylandığını söylerken, arka planda Erdoğan’ın görüntüleri yer alıyordu. Cengiz bey yüzünü tiksintiyle buruşturarak misafirlerine döndü. Cengiz Bey, misafirlerine döndü: “Yahu, kesemediniz gitti şu herifin sesini!” dedi. “Bak, hala konuşup duruyor!” Misafirlerden, yaşlı olanı: “Merak etme!” diye cevap verdi. Sesi boğuk ve hırıltılıydı. “Az kaldı… Hapishanede bitireceğiz işini!..” Hasan Yeşildağ duyduğu sözlerin dehşetiyle donup kalmıştı. Kulaklarına inanamıyordu. Adamlardaki pervasızlığa bak diye geçirdi içinden. Cinayete azmettirdikleri yetmezmiş gibi uluorta dillendirmekten de çekinmiyorlardı. Odada biraz daha kalırsa gittikçe artan tedirginliğinin, kendisini ele vereceğini düşünerek toparlanmaya çalıştı. Cengiz abi Tayyip beyle tanıştığımızdan habersizdi. Asansöre doğru yürürken başı zonkluyor, bacaklarının titremesine engel olamıyordu.
Tamamen tesadüf eseri olarak elde ettiği bu bilgi, hayati öneme haizdi çünkü, Cengiz Alkan, MİT İsviçre sorumlusuydu!.. Hasan Yeşildağ, bu olaydan sonra Türkiye’deydi. Bilgiyi İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olan kardeşi Zeki Yeşildağ’la paylaştı. İkisi de durumu bir süre Tayyip beye açmamanın uygun olacağını düşündüler. İkisi ne gibi önlem alabileceklerini gözden geçirirken Zeki, kestirip attı: “Abi, uzatmaya gerek yok” dedi. “Tayyip Bey’le beraber sen de gireceksin cezaevine; mahpusluğun yabancısı değilsin! En sağlam çözüm bu değil mi” Yeşildağ, karşılıksız çek kesmekten karşısına çıktığı hakimden yana yakıla hapis talep eder. Tek çıkar yolun ‘hapse mahkumiyet’ cezası olduğuna hakimi ikna eder. )
Sonra kitabın devamında hikaye anlatıyorlar, Hasan Yeşildağ’ı pazarlıyorlar, istemeden Ülkücü oldu vs. Tabi o zamanlar AK partinin ilk yılları Ülkücüleri zerre kadar sevmiyorlar. Şimdi beraberler ama aslında Ak Partililerin sevmediği tek grup ülkücülerdir. PKK’lıları bile seviyorlar, bir ara beraber oldular Çözüm Süreci falan filan.
Şimdi bu bölümü hatırladınız mı, bu kitap 2009’da yazıldı. Tayyip Abinin hapse girmesi ne zaman oldu 99’da oldu. İsviçre’de Hasan Yeşildağ’ın Haluk Kırcıyla başbakanı(Mesut Yılmaz) öldüreceğiz muhabbeti ne zaman oldu o da 98’de oldu ifade alındı falan filan.
Yalandan bir kitap yazmışlar, Tayyip abiyi yüceltecekler, mağdur gösterecekler. Niye böyle yalana ihtiyaçları var. Tayyip abiyi kahraman yapacaklar ama asıl önemlisi gerçeği gizleyecekler.
Ben de cezaevinde ziyarete gidiyordum Tayyip Abiyi. İlk gittiğimde kendi kütüphanemden Soljenitsin’in bir kitabını götürmüştüm ‘İvan Denisoviç’in yaşamından bir gün’ kitabını. İşte cezaevinde okusun da rahat yatsın. Nobel edebiyat ödüllü bir kitap. Tayyip abinin ihtiyaçlarını, Hasan Yeşildağ’ın ihtiyaçlarını götürüyorum. Kirli eşyalarını alıyorum, Tayyip abininkini Emine hanıma bırakıyorum falan.
TAYYİP ABİNİN GİZLEDİKLERİ SIRRI
Koğuşa gidip oturup Tayyip abiyi ziyaret ediyorum. Bir gün koğuşa niye meydancı almadıklarını sordum. Meydancı dediğimiz, orada mahkumlardan biri koğuşun temizliğini yapar, bulaşıklarını yıkar, sen de gönlünden kopanı verirsin ya da belli bir ücret ödersin. Hasan abi dedi ki ‘olur mu ya reisin özel durumu var, sıkıntı olur’. Peki Tayyip abinin bu özel durum ne onu anlatayım.
Erdoğan ailesinin en büyük sırrı bu özel durumdur. Bu sırrı bilenler ne yaparsa yapsın Tayyip abi tarafından hoş görülür, önü herzaman açılır. Örneğin mesela Hasan Dağcı bunlardan biridir. Hasan Dağcı’nın gay olduğunu bütün İstanbul biliyor. Tayyip abinin özel kalem müdürlüğünü yaparken de gay olduğu biliniyordu. Çünkü Emine Erdoğan’ın onu evlendirdiği kadın iki ay sonra gelip ‘beni bununla evlendirdiniz ama bu gaymiş’ diyor. Ona rağmen Hasan Dağcı’yı işten çıkarmadılar çünkü Hasan Dağcı da bu sırrı biliyor.
KOLON KANSERİ OLDUĞU BASINA DÜŞTÜ
Tayyip abinin sırrı rahatsızlığı. Bu ailenin en büyük sırrı. Öyle kolon kanseri değil. O zaten basına düştü. Tayyip abi epilepsi hastası. Yani bildiğiniz halk arasındaki sara hastası. Bu atakların ne zaman geleceği belli değil. Tayyip abi yanında bu sırrı bilen biri olmadan dışarı adım atamaz. Hasan Yeşildağ’ın Tayyip abiyle cezaevine girmesinin tek sebebi budur.
Pınarhisar Cezaevinin seçilme sebebi de budur. Çünkü orada iki kişilik koğuş var. Üçüncü bir kişi olursa öğrenir. Bunun iğneleri var, baskılıyor, atak gelir.
Hatırlıyor musunuz başta önce Sedat Peker’e gitmişlerdi. Peker’in bulduğu cezaevlerinde koğuş sistemi var. 8-10 kişilik. Pınarhisar 2 kişilik.
Kitapta da bir yalandan hikaye uydurmuşlar. Ama bakmışlar hikaye de bulamıyorlar. Hasan Yeşildağ daha önce yaşadığı olayı çevirmiş, Hüseyin Besli de yazmış. Maksat insanları başka yöne baktırmak. ‘Sen niye girdin’ derler adama. ‘Onu öldüreceklerdi ben o yüzden girdim’ demek. Halbu ki Hasan Yeşildağ’ın iki görevi var; ‘Meydancılık yapmak, iki Tayyip abinin ilaçlarını vermek, sara nöbetleri gelirse ne yapacağını biliyor’.
Bu sırrı bilenleri şimdi size sayayım. Ahmet Hamdi Çamlı. Bu sırrı en eski bilenlerden. Şoförüydü daha sonra milletvekili yaptı. Zaten bakın Tayyip abinin yanında ilgili ilgisiz vardır o. Sürekli Ahmet Hamdi Çamlı oralarda.
İkincisi Ali Erdoğan. Düşünebiliyormusunuz Türkiye Cumhuriyetinin başında Atatürk dahil devlet adamları geldi. Hiçbiri akrabasını getirmedi. Ama Ali Erdoğan’ın görevi sürekli Tayyip abinin yanında olacak bu durumu kontrol edecek. Yoksa Ali Erdoğan’ın bir koruma eğitimi yok ki.
Eski özel Kalem Müdürü Çağatay Kılıç. Milletvekili oldu bakan oldu.
Şimdiki bakan Mustafa Varank. O da Tayyip abiyle hep beraberdi. Şimdi sanayi bakanı oldu. Mustafa Varank, oto sanayiiden başka sanayi görmüş müdür sizce. Adamın gördüğü tek sanayi oto sanayi.
Hasan Dağcı. Onun gay olduğunu bütün aile biliyor. Bütün İstanbul gece kulüpleri biliyor. Bodrum’da Yalıkavak Marina’ya çeker teknesini, bütün Bodrum biiliyor.
Zeki ve Hasan Yeşildağ da biliyor. Onlar da ne yaparsa yapsın Tayyip Abinin yanından ayırmadığı adamlardan.
Eski Rize vekili Abdülkadir Kart. Tayyip abi Ankara’da apartmanda otururken alt komşusu. Tayyip abi ona ALS inşaat diye şirket kurdurdu. En son depremden de ona konut ihalesi verdiler.
Mücahid Arslan bilir. Bir ara Tayyip abinin hemen arkasındaki adamdı.
Hayati Yazıcı bilir. Bunlar değişmez adamlar.
Bunların hepsi beş parasız adamlardı zengin oldu. Ne yaparlarsa yapsınlar hoşgörülür. Tayyip abi sara hastası. Ailenin en büyük sırrı. Bakın Tayyip abinin psikolojisi hep bozuk. Sürekli sinirli. AK Parti teşkilat toplantılarında bile kaşları çatık, bağırır çağırır.
ÖLÜ SEVİCİ NEDİR TAYYİP ABİ YA
Eski liderlerin konuşmalarına bakın. Öyle enteresan bir durum var ki, biz ileriye mi gitmişiz geriye mi gitmişiz. Bu kadar kapsayıcı, kızsa bile ölçü içerisinde eski liderler, Tayyip abinin cümlelerine bakın bir de. Sürekli kaşlar çatık, höt zöt bağırıyor çağırıyor.
Tayyip abinin bir de kullandığı kelimelere bakın. Size örnek vereceğim: Cibiliyetsiz, namussuz, alçak, sapık, haşhaşi, nebbaş, pislik, tezek, sıkıyorsa, ölü sevici. Ya ölü sevici ne Tayyip abi, hayatımda ilk defa duydum. Ben ki cezaevinde bulundum, o kadar ortamlarda bulundum, ölü sevici nedir ya.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***