Ali Bilge
Anayasa Mahkemesi, ‘hukukun üstünlüğü‘ anlayışının gelişimi ile birlikte, ülkemizde 1961 anayasasından itibaren var olan, en önemli yüksek mahkemedir.
AYM en son, 2017’de otoriter rejime geçilmek üzere Anayasa değişikliği yapıldığında bir değişim yaşadı.
Cumhur ittifakı partileri, AYM‘nin yapısını kendileri şekillendirmesine rağmen, AYM’ye tahammül edemediler. Bahçeli kapatılmasını bile istedi.
Bir önceki yazıda seçim sonuçlarına göre, iktidar ve rejim değişim seçenekleri analizi yaptım. Bu analize eklenmesi gereken önemli bir hususta yüksek yargının bileşimidir.
Seçim sonrası oluşacak iktidar alternatiflerine, yüksek yargı kurumları ve Anayasa Mahkemesi üzerinden de bakmak gerekiyor. Çünkü, Yüksek Yargı ve AYM, mevcut otokratik iktidarın baskısı ve kontrolünde kurumlar haline geldi.
Seçimlerde, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçildiğini, Meclis’te de muhalefetin çoğunluk sağladığını, ancak yeni iktidarın rejimi/anayasayı değiştirecek gücün, 360 milletvekilinin, altında kaldığını varsayalım.
Bu iktidar, nasıl bir AYM ile çalışacak? AYM’nin bileşimi bu nedenle önemli?
AYM üyeleri, 2017 de yapılan değişikliğe göre, 12 yıllık süre için seçiliyorlar. Ancak, 12 yıl dolmadan, 65 yaşını doldurduklarında emekli oluyorlar.
AYM’nin temel görevleri içinde norm denetimi var. Tüm Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve TBMM’nin yaptığı kanunlar, en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubu ve TBMM’de üye tam sayısının en az beşte biri oluşturan vekiller tarafından, AYM’ye götürülebiliyor.
Türkiye’de 2010 ve 2017 yıllarında, Anayasa değişiklikleri gerçekleşmişti, yapılan bu değişiklikler, başta üye sayısı olmak üzere AYM’sine de yansımıştı.
2017 değişikliklerinden sonra AYM’nin 15 üyesi bulunuyor, 15 üyenin 5’i, Abdullah Gül döneminde göreve getirildi. 10 üyede Erdoğan ve kontrolündeki meclis tarafından atandı.
Bu üyelerin çok büyük bir bölümünün görevleri kısa sürede sona ermiyor. Üyelerin çoğunluğunun görev süresi, 2024 ve 2034 yılları arasında bitiyor. Görev süresi dolacak AYM üyelerinde, en yakın tarih 2024 yılında ve Abdullah Gül’ün atadıkları arasından olacak.
14 Mayıs’tan sonra oluşacak Meclis’te, yeni muhalefetin, yeni iktidarın yaptığı düzenlemeleri, sürekli AYM’ye götürebileceğini, bu durumda da, yeni iktidarın, yönetme alanının daralacağını, hiç aklımızdan çıkarmayalım
AYM’nin bileşiminin değiştirilmesi, Anayasa değişikliği olmadan mümkün gözükmüyor. Sadece, eski iktidara karşı pozisyonlarını değiştirebilecek üyelerin olabileceği düşünülebilir.
Muhalefetin, anayasal rejimi değiştirecek güçte bir parlamentoda çoğunluğu sağlayamadığı takdirde, Cumhurbaşkanlığını Kılıçdaroğlu kazansa bile, mevcut anayasal rejimle , 2017 anayasasına göre ülke yönetilecek demektir.
Üstelik bileşimi mevcut iktidarın kontrolünde olan bir AYM ile karşı karşıya kalacaksınız, bu durum çok ciddi problemlere yol açabilecektir. Kılıçdaroğlu’nun kararnameleri ve TBMM düzenlemeleri, bu bileşimdeki AYM’nin önüne gidecektir.
Geçmişte TSK/ MGK paralelindeki yargı, nasıl yönetimi kilitlemişse, önümüzdeki dönemde böylesi kilitlenmelerle karşı karşıya kalmamız mümkün.
Muhalefetin rejimi değiştirecek bir meclis çoğunluğuna ulaşmadığı takdirde, yüksek yargı ile yasama ve yürütmenin, karşı karşıya kalabileceğini, çatışabileceğini testi kırılmadan hatırlatmak isterim.
Ali Bilge İktisatçı- Gazeteci
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***