Remzi BUDANCİR
DİYARBAKIR – Kürt Çalışmaları Merkezi (Kurdish Studies Talks), Diyarbakır’da Kürt Müziği ve Siyasal Hegemonyanın Dönüşümü kitabının yazarı Prof. Dr. Besime Şen’in katılımı ile buluşma gerçekleştirdi. Kentteki sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyen ve müzisyenlerin katıldığı buluşmada Prof. Dr. Besime Şen, siyasal hegemonyanın müziğe etkisi, ulus devlet sisteminde müzik icrası, müziğin gelişimi ve Kürt müziği üzerine konuştu.
FRANSA ULUS DEVLET İÇERİĞİ VE ALMAN GELENEĞİ
Ulus devletlerin müzik üzerinde çalışmalar yaptığını söyleyen Şen, “Halk Bilimi ve etnomizikoloji üzerine konuşmak istiyorum. Etnomüzikoloji akademik alanda çok geniş bir literatür var. Yakın dönem siyasetinin ürettiği ‘ulusallık’ ve ‘ulusal müzik’ tanımı var. Ulusallık çerçevesine baktığımızda iki temel kaynağa gidiyoruz. Bir tanesi Fransız ulus devletler içeriği. Bir diğeri ise Alman geleneğidir” dedi.
‘KLASİK MÜZİK SARAYDA DİSİPLİNE EDİLDİ’
Ulusal romantik müziğin günümüzde çok büyük bir gelenek olduğunu hatırlatan Şen, klasik müzik bestecilerinin aslında yerelden olduğuna işaret etti. İlk etapta klasik müziğin disiplinli olmadığı tespitinde bulunan Şen, şunları söyledi:
“Klasik müzik bestecileri normalde yerelden geliyor. O yere ait, oranın seçkinlerine, vesayeti üzerinden müzik yaparlar. Ama daha sonra bir bakıyorsunuz bu yerel kesim seyahat ediyor. Başka ülkelere gidiyor. Sonra o müzik ve müzisyen seyahat ediyor, kendisi ile birlikte oralara da müzik götürüyor. Ulus devletlerin kurulması ve modernizmin etkisiyle klasik müzik devletin temel müziği olarak tanımlanıyor, tayin ediliyor. Klasik müzik he zaman böyle bir disiplinde değildi. Sarayda disipline edildi. Ama ilk halk buluşmasında, halka yapılan geniş icralarda öyle çok disipline olan bir müzik değildi.”
‘DENGBÊJ MÜZİĞİNDE, İCRASINDA İNANILMAZ BİR DİSİPLİN VAR’
Batıda gelişen ve yerelden üretilip disipline edilen klasik müzik ile Kürt müziğini kıyaslayan Şen, dengbêjlik geleneğinden örnekler verdi.
Dengbêjlerin icra ettiği müziğin oldukça ilginç olduğuna işaret eden Şen, “Dengbêj müziğinde, icrasında inanılmaz bir disiplin var. Dinleme disiplini var. Bu çok özgün bir şey. O dinleti mevsimsel olarak ayarlanıyor. Tarım mevsiminde yapılmıyor. Bütün hasat olacak, işler olacak… Onun için çok özenli bir hazırlık var. Salon hazırlanıyor. Dinleyiciler buna hazırlanıyor ve çok uzun icralar var. Çocuklar bile öyle bir disiplin içerisinde büyüyor. Bu Kürt sosyolojisinde var. Buradan bir çıkarsama yaptığımızda ne diyebiliriz? Aslında Kürt müziği kırsalda, tarıma dayalı hayatta çok iyi örgütlenmiş” dedi.
‘DENGBÊJLİK ÇOK SAĞLAM BİR KURUM’
Dengbêjliğin çok örgütlü ve kurumsal olduğunu belirten Şen, “Dengbêjlik çok sağlam bir kurum. Klasik müzik kadar sağlam. İkincisi her dengbêj’in kendine öznel ve çok güçlü özellikleri var. Her birisinin özgünlükleri yaşıyor toplumda. Özgünler. İcralarında ve metinlerinde de bu özgünlüklerini görüyoruz. Dolayısıyla böyle bir geleneği kuruyorlar. Çok çeşitli Kürt müziği geleneğini var ama ben ulusal müzik meselesine bakmaya çalıştım” diye anlattı.
‘ALMAN DA BATIRMIŞ İNGİLİZ DE BATIRMIŞ, BERBAT BİR ŞEY OLMUŞ’
Ulusal ve ulusalcılığın müziğe özellikle ilgi gösterdiğini hatırlatan Şen, devletlerin kendi usul devletini kurduğunda ‘ulusal kültür’ ve ‘ulusal müzik’ arayışına girdiğini gördüklerini söyledi. Prof. Dr. Şen, ulus devletlerin ‘Bu bizim ulusal müziğimizdir’ gibi bir yol izlendiği her durumda işi batırdığı tespitinde bulunarak, “Alman da batırmış, İngiliz de batırmış. Ulusal müzik derdini bütün dünyaya bela edenler Almanlardır. Ulusun ruhunu aramak ve halk dili üzerinden bir halkın özünü aramak, öz üzerinden ulusu yaratma mevzusu Almanların işi. İyi bir şey mi olmuş? Çok net söylüyorum berbat bir şey olmuş. Geriye çok çelişkili kurumlar ve çatışmalı toplumlar bırakıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘SERHAT UZAĞA SÖYLÜYOR, BOTAN İSE YAKINDAKİNE’
Halk Bilimi’nin bir halkı tanımlama yöntemi olduğunu hatırlatan Şen, ulus devletlerin ulus özünü ararken bu yöntemi kullandığına işaret etti. Oysa ulus devlet öncesi halkın, toplulukların farklılıklardan oluştuğunu belirten Şen, bu farklılığın müzik icrasına da yansıdığına dikkat çekti. Müzik icrasının coğrafyaya, dereye, tepeye göre değiştiğini belirten Şen, Dengbêjlik makamları üzerinden örnekler verdi:
“Tepede olan, Serhat bölgesinin müzik icrası daha tizdir. Serhat daha uzağa söylüyor. Botan ise daha yanındakine söylüyor. Böyle bir ses, iletişim ve toplum mevzusu. Dolayısıyla siz buradan bir ulusal müzik üretmeye başladığınızda o ikisinin farkını öldürüyorsunuz. Öldürürken de sanatı, müzisyeni hizaya sokmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla halk bilimi ikinci dünya savaşında faşizme çok yarıyor. Halk bilimi o yüzden üniversitelerden kaldırılıyor.”
ALMANYA’DA YAPILANLARIN AYNISINI TRT YAPTI
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş sürecinde ‘ulusun ruhu’, ‘ulusal müzik’ denen kurumsal yapının Alman geleneğini benimsediğini anlatan Şen, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye’de ilginç bir şekilde ‘Halk Bilimini kullandı. Bu en çok nerede kullanıldı ve kimin işine yaradı? TRT’de. TRT’ye çok yaradı. O Türkçeleştirme çalışmaları kapsamında yapıldı. Bütün o çalışmaları halk bilimi çerçevesinde yapıldı. Bunu ‘halkın özünü’ bulmak için yaptılar. Halkın özünü bularak bir ulus yaratmak istiyorlardı. Aslında bir öz keşfedip, herkese uyacak malzeme üretmek istiyorlardı. O anlamda ulus üretmek istiyorlar. Aynısını Almanya’da yaptıklarını görüyoruz. Orada da köylere gidip yerel şarkıları, derlemeleri toplayan araştırmacılar var. Türkiye’de yapılanın aynısı. TRT’deki görevliler de aynısını yaptı.”
PARTİLERİN HEGEMONYASI
Prof. Dr. Besime Şen, devletlerin yeni ulus yaratma arayışında müziği nasıl kullandığını detaylı bir şekilde anlatarak, Kürt Müziğinde yaşanan sorunlara da değindi. Çalışma yaparken yaptığı görüşmelerde partilerin müzik, müzisyenler üzerindeki etkisine tanık olduğunu anlatan Şen, partilerin hegemonyasının müzisyenlerin üretimine olumsuz yansıdığını söyledi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***