MERSİN – Kürt basınına yönelik baskılara ve meslektaşlarının tutuklanmasına tepki gösteren Mersin’deki gazeteciler, “Hakikat var olduğu müddetçe ona sarılacak gazeteciler de var olacaktır” dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Amed merkezli soruşturmalar kapsamında 25 Nisan’da 21 kentte yapılan ev baskınlarında aralarında siyasetçi, hukukçu, sanatçı ve gazetecilerin bulunduğu 130’u aşkın kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan gazetecilerden Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök, JINNEWS Muhabiri Beritan Canözer, gazeteciler Mehmet Şah Oruç, Remzi Akkaya, Mıkail Baru, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Mersin’deki gazeteciler, Kürt basınına yönelik baskı ve meslektaşlarının tutuklanmasına tepki gösterdi.
GAZETECİLER HER DÖNEM İKTİDARIN HEDEFİNDE
Eril medya diline karşı feminist basın” sloganıyla kadın odaklı yayın yapan Kadından Haber’in kurucusu gazeteci Fatoş Sarıkaya, gazetecilerin geçmişten bu yana sürekli iktidarların hedefinde olduğunu belirterek, “İktidarın ilk başta sesini kesmek istediği kesimin halka doğru bilgi ulaştıran basın mensuplarının olması çok şaşırtıcı değil aslında. Çünkü kirli bir zeminle kurulan her iktidar en önce gerçeklerin ortaya çıkmasından korkar. Tüm bu baskıların temelinde iktidarın bütün kirli işlerini, çürümüş zihniyetini ortaya koyanların gazeteciler olması yatıyor diye düşünüyorum” dedi.
‘KADEMELİ OLARAK KÜRT GAZETECİLER TUTUKLANIYOR’
Gazetecilere yönelik baskı ve engellemelerin her dönem yaşandığını belirten Sarıkaya, bu baskılardan en çok nasibini alanların ise Kürt basınında yer alan gazeteciler olduğuna dikkati çekti. Kürt basınında yer alan gazetecilere yönelik son 1 yıl içerisinde 3 kez operasyon gerçekleştirildiğini hatırlatan Sarıkaya, bunun nedenlerine ise şunları söyledi: “Geçen seneden bu yana kademeli olarak Kürt basınından gazeteci arkadaşlarımız tutuklanıyor. Elbette ki bu tesadüf değil. Kürt basınının hedefte olduğu çok aşikar. İktidara kim gelirse gelsin her zaman için bu ülkede gazeteciliği en zor koşullarda yapan Kürt gazeteciler olmuştur. Çünkü susmayan, yılmayan, korkmayan, tüm baskılara rağmen hakikatin peşinde gitmekten vazgeçmeyen, boyun eğmeyen bir duruş sergiliyor Kürt gazeteciler. AKP iktidarı da kendinden önceki iktidarlar gibi, dimdik duran bu gazetecilik örneği karşısında korku içinde. Bu yüzdendir ki sistematik olarak Kürt gazeteciler hedef alınıyor.”
DEVLETİN ‘ÖRGÜT ÜYELİĞİ’ KLİŞESİ
İktidarın hedef aldığı Kürt gazetecileri “örgüt üyeliği” kavramı ile kriminalize etmeye çalıştığını söyleyen Sarıkaya, bu nedenle örgüt üyeliği kavramının da devletin bir klişesi haline geldiğini belirtti. Sarıkaya, “Hakikati yazarak iktidarın, devletin ‘keyfini kaçıran’ gazeteciler ‘örgüt üyeliği’ yaftalamasıyla kriminalize edilmeye çalışılıyor. Böylesine ciddi ve büyük bir suçlamanın suskunluk sarmalına sebebiyet vermesi ve gazetecilerin yalnız bırakılması isteniyor. Ancak bizler biliyoruz ki ‘örgüt üyeliği’ tamamen içi boş bir suçlama. O yüzdendir ki aylarca tutuklu bulunan arkadaşlarımız hakkında iddianame hazırlanamadı. Hazırlanan iddianamelerde de gazetecilerin suç teşkil edecek herhangi bir eylemlerinin bulunmadığını görmek mümkün” dedi.
BASKILARA KARŞI DAYANIŞMA
İktidarın, muhalif medyayı görünmez kılma girişimleri karşısında tüm gazetecilerin dayanışma içerisinde olması gerektiğinin altını çizen Sarıkaya, “Tüm bu hukuksuzluğun, haksızlığın, zulmün, yıldırma politikaların karşısında dayanışmamızla durabiliriz. Kürt basını özgür olmadan bu ülkede hiçbir basın kuruluşu ve gazeteci özgür olamayacaktır” diye konuştu.
‘GERÇEĞİ TOPLUMA ULAŞTIRDIKLARI İÇİN HEDEFTELER’
Gazetecilerin, gerçekleri yazma girişiminin iktidarı korkuttuğunu söyleyen Pir Haber Ajansı (PİRHA) muhabiri Diren Keser ise, bu nedenle tutuklanmalarının sürpriz olmadığını belirtti. Tutuklanan tüm gazetecilerin ortak amaçlarının, hakikatleri ortaya çıkarmak olduğuna işaret eden Keser, “Açık ve net ifade etmek gerekiyor. Abdurrahman Gök, Kemal Kurkut fotoğrafıyla dünyaya mal olmuş bir gazetecidir. Bu hakikati paylaştığı için yıllardır baskı altında ve dava süreçleri devam ediyor. Gök, bugün ödül verilmesi gereken bir gazeteci iken bu hakikati paylaştığı için ve bu gerçeği kamuoyuna duyurduğu için tutuklandı. Bir diğer gazeteci arkadaşımız Ahmet Kanbal ise Mardin Büyükşehir Belediyesi’ndeki otuz yıllık karanlığı açığa çıkartan gazetecilerden birisi. Ahmet Kanbal’ın gözaltı gerekçelerinin başında da bunun olduğunu düşünüyorum. Yine aynı şekilde Beritan Canözer’de kadın gazeteciliği öne çıkartan bir gazeteciydi. Benzeri diğer arkadaşlarımızın tamamı da bu gerçekliği, bu açıkçası toplumla buluşturduğu için bugün hedef halindeler. Ve bu halin sonucu olarak da şu anda cezaevindeler” diye belirtti.
GAZETECİLİĞİ SAVUNMAYA ÇAĞRI
Gazetecilere yönelik bu tutuklamalara karşı başta basın çalışanları olmak üzere tüm meslek örgütlerini gazeteciliği savunmaya davet eden Keser, “Bütün gazetecilerin buluşması, ortaklaşması ve bu alanda cesaretli bir şekilde bu gazetecilerin yanında durması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gazeteciliği savunmak Abdurrahman’ı, Ahmet’i ve Mehmet Şah savunmaktır. Biz bu tutuklamaları kınıyoruz ama sadece kınamakla kalmayacağız. Onların sesini duyurmaya çalışacağız. Hakikat var olduğu müddetçe ona sarılacak gazeteciler de var olacaktır” ifadelerini kullandı.
‘ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ’
Gazeteci İsmail Altan ise, basına ve gazetecilere yönelik baskı ve sansür girişimlerinin 12 Eylül Askeri Darbe süreciyle başladığını belirtirken, bugün ise AKP-MHP iktidarıyla bunun sürdürüldüğüne işaret etti. Bu nedenle gazetecilere yönelik tutuklamaları siyasi bir operasyon olarak tanımlayan Altan, tutuklamaların hukuka aykırı olduğuna dikkati çekerek şöyle ekledi: “Anayasanın en temel maddesinde yer alan ‘Basın hürdür, sansürlenemez’ ibaresine rağmen gerçek haberciliğe yönelik susturma politikaları bugün tutuklamalarla devam ediyor. Özgür basın, gerçek haber gazeteciliği tek bir kişi kalana kadar susmayacak. Özgür basın susturulamaz ve engellenemez.”
MA / İbrahim Irmak
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***