Artı Gerçek – Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yalçın Çakmak, Cumhur İttifakı’nın ortaklarından HÜDA PAR Genel Başkanı ve AKP İstanbul milletvekili adayı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ videosunun ardından “Alevi katliamlarında rol aldığı” düşünülen İdris-i Bitlisi’nin mezarını ziyaret etmesi hakkında açıklama yaptı. Ziyareti “provokasyon olarak değerlendiren Çakmak, Alevilerden gelen tepkiler ile ilgili de”40 bin Kızılbaşın katlini Bidlisi değil Yavuz Sultan Selim 1514’ten önceki Osmanlı mülkünde gerçekleştirdi. Bunu aktaran ilk kişi de Bidlisi’dir.” ifadelerini kullandı.
Dersimekspres’e konuşan Çakmak, tartışma yaratan mezar ziyaretinin ardından Alevi katli ve Bitlisi’ye dair tarihi bilgileri şöyle aktardı:
“Bir kere söz konusu mezar İdris-i Bidlisi’ye ait değil. Bunlar ondan bile bihaber. Zira bilindiğinin aksine İdris-i Bidlisi mutaasıp bir Sünnî-Şafi değil de 12 İmamcı, mehdici Şiiliğin Nurbahşi kolundan gelen mutaassıp bir Şii’dir. Şah İsmail ile 1501-1513’e kadar çok sıkı ilişkiler kurmuştur. Onun adına kaside ve rubailer yazmıştır. Hatta 1513’te onun hizmetine girmek için Tebriz’e gitme hazırlığı bile yapmıştır ki bu da çeşitli nedenlerden ötürü olmamıştır.
‘MEZAR BİTLİSİ’YE AİT DEĞİL’
İkincisi HÜDA PAR başkanının Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ videosundan sonra bunu yapması özellikle tercih edilmiş bir mesaj, provokasyondur. Ayrıca dile getirildiği ve inanıldığı gibi o mezar İdris-i Bidlisi’ye de ait değil. Bilgilerinden de belli olduğu gibi kutubluk mertebesine erişmiş bir sufiye aittir. Mezarın tarihi de yoktur. Bidlisi’yi çağrıştıracak tek şey isim benzerliğidir. Mezarda aynen şöyle yazar: ‘Kutbu’l arifin merhum ve mağfurun-leh İdris Efendi’nin ruhuna Fatiha’. Bununla birlikte İdris-i Bidlisi’nin sufiliği kutubluk derecesinde değildir. Kendisi Osmanlı dünyasında ‘Molla İdris’ ya da ‘İdris-i Münşi’ olarak bilinir. Bu kişiler zerre kadar İdris-i Bidlisi’yi tanımıyorlar. Bu hususta Vural Genç’in konunun uzmanı olarak çok kıymetli çalışmaları var.
‘KATLİAMDA BİTLİSİ’NİN DAHLİ YOKTUR’
Diğer yandan Aleviler de yaşadıkları zulümlerin geride bıraktığı haklı tepkilerden ötürü İdris-i Bidlisi hususunda anakronik yaklaşıyorlar. Çünkü bahsedilen söz konusu katliamda Bidlisi’nin dahli yoktur. Zira 40 bin Kızılbaşın katlini Bidlisi değil Yavuz Sultan Selim 1514’ten önceki Osmanlı mülkünde gerçekleştirdi. Bunu aktaran ilk kişi de Bidlisi’dir. Öyle ki 40 bin kişinin katli vurgusu da onunla başlar. Böylece diğer Osmanlı müverrihleri de ondan almışlardır. Mesela Hoca Sadettin gibi. Özet olarak, Kürdistan olarak anılan Kürtlerin yaşadığı coğrafya Çaldıran Savaşı’ndan önce gerçekleşen bu katliamda hala Osmanlı toprağı olmadığı için ne İdris’in ne de Kürtlerin bu katliamlarda rolü oldu.
Ayrıca, Alevilerin sözlü belleğinde Bidlisi’nin uzun bir tarihi de yoktur. Çünkü şunun şurasında Selim Şahname’yi Hicabi Kırlangıç 1995’te doktora tezi olarak çalışıp, sonrasında kitap olarak basılınca (takriben 25-30 yıl) İdris’ten haberdar oldular. Ama ne yazık ki bu mesele kimlik siyasetine mal edildiği için ne İdris-i Bidlisi ne de tarih nesnel bir şekilde ele alınabiliyor. Ayrıca her konuda idris-i Bidlisi’nin yazdıklarını muteber kabul eden, 16. yüzyılın başı için çok güvenilir bir kaynak olarak öne çıkaran (-ki öyledir de) Osmanlı tarihçileri de nedense Kızılbaş katliamı meselesine gelince yazdıklarını gerekçe göstermeden reddederler ki bunu da bir eleştiri olarak ifade etmek isterim.” (Kaynak)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***