Harran Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı (YTE) üzerine yüksek lisans yapan Sinan Cumart isimli öğrenci, bölümün hocalarından L.B.’nin kendisinin tez danışmanlığını bırakması nedeniyle büyük bir mağduriyet yaşadığını ve resmi olmasa da, fiili olarak yüksek lisanstan atıldığını iddia etti.
Cumart, lisans eğitimini bitirdiği Uludağ Üniversitesi’nde mülakatta kendisine haksızlık yapılması üzerine Harran Üniversitesi’ne geçti. Harran Üniversitesi’ne geçtikten bir süre sonra tez aşamasına geldiğini ve bu aşamada kendisine danışmanlık yapan bölüm hocalarından L.B.’nin danışmanlığını bırakarak, hiçbir neden ortaya koymadan kendisini mağdur ettiğini ileri sürdü.
‘‘3.88 ORTALAMAYLA YÜKSEK ONUR ÖĞRENCİSİ OLARAK MEZUN OLDUĞUM HALDE YÜKSEK LİSANSA ALINMADIM’’
Sinan Cumart ile hem yaşadığı bu mağduriyeti hem de hayat hikayesini konuştuk. Cumart, hikayesini anlatmaya eğitim hayatında bu zamana kadar yaşadığı haksızlıkları anlatarak başladı:
‘’Adım Sinan Cumart. 1996 yılında Şanlıurfa’da doğdum. İlkokul ve lise eğitimimi burada tamamladım. Bir sayısal öğrencisi olarak tek hayalim olan ‘Türk Dili ve Edebiyatı’ bölümünü tercih ettiğimde küçük çaplı bir kıyamet koptuğunu söyleyebilirim. Ailem dışında yakın akrabalarımdan bu konuda çokça eleştiri aldım ama Gaziantep Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydımı yaptırmaktan da vazgeçmedim. İlk sene bu psikolojik baskılar sebebiyle okula devam edemedim. Daha sonraki sene ise bir adaptasyon problemi yaşadım. Ve Gaziantep Üniversitesi’ndeki hocam, buralarda heba olacağımı daha iyi bir yerde kendimi geliştirmemi tavsiye etti. Ben de iki yılımdan vazgeçerek Uludağ Üniversitesi’ne geçiş yaptım.’’
Cumart, kendisini mağdur ettiğini anlatan hocası L.B ile tanıştıktan sonra derslerine yoğunlaştığını ve yıl içindeki 4 sınavından da 90 üstü puan aldığını anlatıyor:
‘‘Antep’teki hocam haklı çıktı, kısa sürede bir başarı yakaladım ve hocalarımın gözdesi oldum. Hedefim Uludağ Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktı. Ancak 3.88 ortalamayla yüksek onur öğrencisi olarak mezun olduğum halde yüksek lisansa alınmadım. Ayrıca ALES puanım da 87 idi. Ben de tası tarağı toplayıp memleketim olan Urfa’ya döndüm. Bir süre depresyonda yuvarlandıktan sonra aklıma Harran Üniversitesi’ne gitmek geldi. Alım tarihleri geçmişti ama en azından beni tanırlarsa sonraki sene girerim diye düşündüm. Okulun başlamasından 1 ay sonra L. B.’nin odasına gittim. Beni çok iyi karşıladı. Kayıtsız olarak bir gel, seni deneyelim, dedi. İstisnasız, her dersine girdim, kayıtlı olmamama rağmen sınavlarına çok çalıştım ve yıl içindeki 4 sınavından da hep 90 üstü aldım. Bana büyük bir teveccüh gösteriyordu, böyle bir öğrencisin neden Urfa’ya geldin, deyip gururumu okşuyordu.’’
‘‘ARTIK ANLIYORDUM Kİ HOCA BENİ SEVMİYOR VE SEVMEK ZORUNDA DA DEĞİL’’
Yüksek lisans hocası L.B’nin Cumart’ı bir gün dini sohbete davet ediyor. Cumart ise bu sohbetlere katılmaya istekli olmadığı için bir süre sonra gitmemeye başlıyor. Hocasıyla arasının bu sohbetlere gitmeyi bıraktıktan sonra açıldığını ve kendisine soğuk davranmaya başladığını anlatan Cumart, yaşadıklarını şu cümlelerle ifade ediyor:
‘‘Bir gün beni telefonla aradı, arkadaşlar arasında sohbetler düzenliyoruz, dedi. Katılmamı istedi. ‘Ben böyle şeylerden çok anlamam hocam’ dedim ama ısrar edince de ön yargımı kırıp katıldım. Bir süre devam ettim. Ailem samimi dindarlardandır. Annem bir gün ders yerine bu tür bir etkinlikte olduğumu duyunca hemen bırakmamı istedi. ‘Hoca edebiyatçı değil mi, bu ne alaka’ dedi. Ben de uyku düzenimi gerekçe göstererek (çok geç saatlere kadar sürüyordu çünkü) bir iki kere katılmamaya başladım. Zaten öyle genel konularda fikir belirtmeye çalışsam da diğer konulardan fazla anlamıyordum.
Sesim güzel olduğu için genelde metinleri okuyordum. Hoca, gir deyince bu sohbetlere tekrar giriyor, sonra yine boşluyordum. Bir süre sonra artık gir dememeye başladı, ben de girmedim. Ama o eski tavrından da eser yoktu şimdi. Hiç unutmuyorum bir sabah benim gibi başka bir öğrenciyle odasında kahvaltı ediyordu, odaya girdim, müsait olmadıklarını söyledi, çıktım. Sonra diğer öğrencileri 4. Sınıfların dersine götürüyordu. İlk zamanlarda ben de gitmiş ve büyük bir hevesle dersi ben işlemiştim. Ama yine böyle bir gün gittiğimde, kibar bir dille, ‘sen gelme istersen’, dedi. Diğerleri gitmeye devam etti. Bunlar hevesli bir öğrenci için çok kötü durumlar. Sınav gözetmeni olarak hep diğer öğrencileri kullanıyordu. Beni sadece bir defa, bir öğrencisi gelmediği için çağırdı. Belki önemsizdi ama ben o sınav gözetmenliğinde o kadar seviniyordum ki sanki hocaymışım gibi hissediyordum. Tabii bu sıralar artık resmi olarak okulun öğrencisiydim. Artık anlıyordum ki hoca beni sevmiyor ve sevmek zorunda da değil. Kendimi yavaş yavaş geri çektim, sadece derslerime odaklandım.’’
Tüm bu olanların yanında sağlık problemleri yaşamaya başlayan Cumart, ‘‘Yaz boyu hastalıkla uğraştıktan sonra Ağustos ayının sonunda zorla kendisine ulaşarak tez öneri formumu onaylattım’’ diyor. Bu süreçte yaşadıklarını Cumart’ın kendisinden dinleyelim:
‘‘Beni bilen bilir, gün boyu odasına kapanıp okuyan çalışan bir insanım. Sadece okul günleri gidiyor, derslerimi takip ediyor ve onun dışında fazla bir şey beklemiyordum hocadan. İyi olmasa da sürdürülebilir bir ilişkimiz vardı. Ne olduysa seminer konumu belirlediğimde oldu. Bavul Dergisi’nde yazdığı öyküleri kitaplaştıran, yaptığı şarkılarla, dizi müzikleriyle herkesçe bilinen Erdal Güney’in Kasabanın Akşam Halleri adlı kitabı üzerine çalışmak istedim. Yazarın öykülerini dergiden takip ediyordum, hem hoşuma gidiyor hem de nitelikli buluyordum. Kendisi bu yazarı tanımadığını söyledi, alternatif olarak Urfalı yerli bir yazar bulmamı istedi. Ancak ben rica minnet, saygımı koruyarak kendisini ikna etmeyi başardım. Artık konuma izin vermişti, ama zaten çok da önemli değilmiş gibi bir izlenim veriyordu. Çok büyük bir mesai harcayarak, yazarıyla bizzat iletişimde kalarak seminerimi hazırladım. Seminerden çok bir tez boyutuna yakındı. İlk akademik çalışmamdır, muhtemelen hatalar vardır ama ben çok iyi bir iş çıkarmak istiyordum. Epeyce kaynak da okumuştum. Turnitin raporum da yüzde 1 olarak çıktı. Diğer hoca bunu çok iyi bulsa da benim hocam, raporu 50 sayfada yaklaşık yüzde 20 çıkan, tırnak kullanmadan forumlardan [ç]alıntı yaptığı açıkça belli olan başka bir öğrencisini övgüye değer buldu. Onun daha çok çalışmış olduğunu söyledi. Çalışmama tam not verdi vermesine de seçtiğim yazarı kendince politik ve ideolojik bir zemine oturttuğundan olacak, artık benimle olan ilişkisini tamamen kesmiş gibiydi.
Seminerden sonra, geçtiğimiz yaz yaşam kalitemi alt üst eden bir hastalığımdan dolayı beyin mrı istemişlerdi. Yaz boyu hastalıkla uğraştıktan sonra Ağustos ayının sonunda zorla kendisine ulaşarak tez öneri formumu onaylattım.’’
“MEVZUATA GÖRE ÖĞRENCİNİN İLİŞİĞİ SADECE HOCANIN SÖZÜYLE KESİLEMEZ”
Yüksek lisans tezini bitirmek için danışman hocaya ihtiyaç olduğunu kaydeden Cumart, sorun yaşadığı süre boyunca tüm çabasına rağmen hocasına ulaşamamış. TÜBİTAK 2210-A yüksek lisans bursu aldığını söyleyen Cumart, kendisine yapılan haksızlığın aynı zamanda bir hukuksuzluk olduğunu vurguluyor:
‘‘Bu süreçten sonra bir yandan derslerime bakıyor bir yandan da hastalığımla uğraşıyordum. Örneğin TÜBİTAK eğitimlerine katılıyordum. Tez konum olarak seçtiğim yazarla tanıştım mesela. Çalıştığım yazarın 20’ye yakın kitabı var, haliyle ilk aşamada çalışmak bile zordu. Eylül’den Şubat depremine kadar çalışmalarım devam etti. Depremi zaten iliklerime kadar yaşamıştım, eski paylaşımlarımı takip edenler bilir. Depremden sonra bir süre Bursa’da kaldım. Döndüğümde ilk yaptığım, hocanın yanına gitmek oldu. Ancak yerinde yoktu. Mesaj attım dönmedi, aradım cevap vermedi. Alışkın olduğu bir tavırdı. Alanın diğer hocasını aradığımda ‘Seni tanıyoruz, bir problem olduğunu sanmıyorum’ dedi. Ama bir problem vardı. Hocaya mutlaka ulaşmam gerekiyordu. Perşembe günü tüm süreci en azından mesajla anlatayım dedim. Mesajı gördü ama yine dönmedi. Artık problemin gerçek nedenini anlamalıydım, tüm saygımla hocaya sordum. Yine cevap vermedi, aradım açmadı. Bir insana yapılabilecek en büyük mobbing onu görmezden gelmektir.
Enstitüye durumu bildirdim, bölüm başkanına yönlendirdi, aradım her şeyi anlattım. Geri döneceğim dedi dönmedi. Sonra bir daha aradım ve danışman hocamdan aylar sonra ilk defa bir mesaj aldım: Düşünmeden atılmıştı. Belli ki bölüm başkanı aradıktan sonra bir anda düşünmeden atılmış bir mesajdı. Çünkü dediği gibi 10 aylık bir süre söz konusu değildi. Hem madem böyle bir şey vardı daha birkaç hafta önce ders kaydımı neden onayladınız? Birinci dönemdeki derslerim neden tam puanlı? Bunca zaman sonra mı aklınıza geldi bilgilendirmek? Bir insanın 9 yıllık emeğiyle, bunca başarıyla, birincilikle geçen eğitim hayatını bitirmek iki cümlenize nasıl sığdı? Bu kadar kolay olmayacak. Yönetmeliğe, mevzuata göre öğrencinin ilişiği sadece hocanın sözüyle kesilemez ve bu öğrencinin herhangi bir kusuru olmamışken ve not ortalaması tam puanken.’’
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***