Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Diyarbakır Milletvekili adayı Cengiz Çandar, Twitter’da katıldığı bir sohbet odasında adaylığından aldığı tepkilere, Türkiye’nin yakıcı sorunlarından Meclis bünyesinde başlama ihtimali olan “yeni çözüm sürecine” dair önemli açıklamalarda bulundu.
Geçtiğimiz günlerde dile getirdiği “genel af” çağrısını yineleyen Çandar, cezaevlerinde ve sürgünlerde on binlerce insanın bulunmasının demokratikleşmenin önünde engel olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu bir Meclis’te yeni bir “çözüm süreci” benzeri bir adımın olma olasılığının bulunduğunu söyleyen Çandar, Yeşil Sol Parti’nin bir diğer adayı Hasan Cemal’le birlikte böyle bir sürece katkı sunmak istediklerini söyledi.
KHK sorununa da değinen Çandar, işlerini kaybeden binlerce insanın işlerine dönmeden hukuk devletinden söz edilemeyeceğini söyledi.
Cengiz Çandar’ın gazeteci Hüseyin Güneş’in yönettiği Pandora’da Gündem adlı sohbet odasındaki açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:
‘HAYATIMIN EN MUTLU İKİ HAFTASINI GEÇİRDİM’
“Çok net söyleyeyim, uzun sayılacak hayatımın sanırım en mutlu iki haftasını geçirdim. Yani şöyle düşünüyorum. Sürekli bir en mutlu iki hafta benim hayatımda oldu mu böyle diye pek de bulamıyorum. Hakikaten hayatımın en mutlu iki haftasını geçirdim. Daha 14 Mayıs’a kadar da herhalde bu duyguyu yaşamaya devam edeceğim. Yani şunu söyleyeyim bu Diyarbakır’da Geçirdiğim iki hafta bana şu sözü söyletiyor: ‘Bundan sonra ölsem de artık gam yemem.’”
‘TAYYİP ERDOĞAN KÜRTLER İÇİN KAPANMIŞ KARA BİR SAYFADIR’
“Tayyip Erdoğan Kürtler için kapanmış kara bir sayfadır, nokta. Dolayısıyla öncelikle, yani bir kere bizim Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını görmememiz gerekiyor. AKP, MHP iktidarının sona ermesi gerekiyor. Bundan sonra Meclis çatısı altında Kemal Kılıçdaroğlu ile Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın ortak mutabakatına uygun bir şekilde Meclis çatısı altında başlayabilecek, başlaması umut edilen bir barış süreci söz konusu olabilir. Onda da bize, Hasan Cemal’le bana önemli bir sorumluluk düşecektir.”
‘ÖNCELİKLE GENEL AF ÇIKMASI LAZIM’
“Kürt sorunu çözülmeden ülkede demokrasi olmaz. Türkiye’de demokrasi olmadan Kürt sorunu çözülemez. Bunlar iç içe. Fakat bütün bunların olabilmesi için Türkiye’de demokratik bir iklimin oluşması ve demokratik bir zeminin oluşması, yerleşmesi lazım ki bu konuları konuşmaya başlayabilelim. Onun için de altını büyük kalın çizgilerle çizip büyük harflerle yazıyorum. Onun için de öncelikli olarak toplumsal barışı ifade edecek ülkede ve ancak toplumsal barış içinde diyalogla işleri çözebileceğini, bize göre toplumsal barışı ifade edecek bir genel siyasi af çıkartılması lazım. Genel siyasi af çıkar atılmadan Kürt sorununu, demokrasi sorununu, hukuk ve adalet sorunlarını filan konuşamayız bile.”
‘KÜRTLER ÖLMEDEN YAŞAMAK İSTİYORLAR’
‘Kürtlerin eşit yaşamaktan, eşit vatandaşlar olarak yaşamaktan, insanca yaşamaktan başka temel bir dürtüleri yok. Bölünmek bir yana, sadece barış istiyorlar, ölmemek istiyorlar ama ölmemek için de temel haklarını anadil başta olmak üzere anadilde eğitim, başta en önde olmak üzere Kürt oldukları için ayrımcılığa maruz kalmamak üzere yirmi bir plakalı bir arabayla Bursa’da linçe uğramamak üzere yaşamak istiyorlar. Bunu anlatmakta biz bir hayli zorlanıyoruz açıkçası. Kendi ülkemizin insanımıza şimdi siz bana diyorsunuz ve dış dünyaya ne anlatmayı düşünüyorsunuz?”
‘TÜRKİYE 15 TEMMUZ’LA KARANLIK BİR HALE BÜRÜNDÜ’
“15 Temmuz büyük bir cadı avına dönüştü. Önüne gelen muhalif muhalif birtakım etiketlerle. İşte en hafifinden FETÖ, PKK filan. Bu etiketler hemen herkese kolayca yapıştırılarak susturulmak istendi. Şey. Herhangi bir muhalif tavır, bir düşünce ve birey ve ülke tam bir karanlık hale büründü.”
‘İKİ KILIÇDAROĞLU VAR’
“İki tane Kılıçtaroğlu var. Bir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak Yenikapı mitinginde Tayyip Erdoğanın yanında duran bir Kemal Kılıçtaroğlu var. O fotoğrafın içine girmiş olan bir Kemal Kılıçtaroğlu var. ‘Eğer dokunulmazlığı kaldırılmaz ise Selahattin Demirtaş HDP milletvekillerinin istenen o zaman bizi de damgalar neme lazım’ deyip o dokunulmazlıkların kaldırılması dışında anayasa değişikliğinin sağlanmasında gerekli yolu sağlamış olan bir Kemal Kılıçtaroğlu var.
Ondan sonra da Adalet yürüyüşüne başlayıp da Ankara’dan İstanbul’a kadar kendisini Bay Kemal haline getirerek yürüyen bir Kemal Kılıçdaroğlu var ya, o gün bugündür de işte daha geçen gün. Kürtler ve teröristler bağlamını reddeden, arkasından Alevi kimliğini bir karar olmadığı şekilde deklere eden, deprem günlerinde gece saat 12’lerde ülkenin kaybına vatandaşların acısını yüreğinde hissederek onu paylaştığını açıkça gösteren bir Kemal Kılıçtaroğlu var. Her türlü caydırmaya rağmen Halkın Demokratik Partisinin genel başkanlarıyla görüşmek için o ziyarete giden bir Kemal Kılıçtaroğlu var. Yani son derece bir birleştirici, bütünleştirici, birbiriyle yan yana gelemeyecek beş partinin liderini kendi etrafında kenetlenmeye becermiş bir Kemal Kılıçtaroğlu var.”
‘KHK, ÜLKEDEKİ EN ÖNEMLİ ÜÇ SORUNDAN BİRİ’
“Yeni parlamentoda en önemli ve ilk yapacağımız işlerin başında bu geliyor KHK konusu. On binlerce KHK adı var ve bu, bu 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan bir AKP, MHP rejiminin en açtığı en büyük yaralardan biri. KHK’lar da işlerine iade edilmeden, onlar üzerindeki kısıtlama kaldırılmadan Türkiye’de hiçbir ilerleme sağlanamaz. Demokrasinin dersinden söz edemeyiz biz. O yüzden KHK meselesi son derece hayati ve önemli bir mesele. Hem insan hakları, hem demokrasi, hem adalet ve hukuk sorunu hepsi bir arada. Bunun idrakindeyiz. Buradaki tek zorluk, siz de gayet iyi farkındasınız bu KHK’ları, bir F.TÖ etiketi yapıştırılarak KHK’ların hakkını hukukunu savunduğunuz anda siz birden bire F.TÖ’cü olmuş oluyorsunuz. Ve ülkeye yerleştirilen, empoze edilen, empoze edilenin öteye yerleştirilen söylemle müthiş bir tabu bu.
Aman F.TÖ denmesin bana diye girmeyin o konuya bulaşmayın o zaman KHK’dan da söz etmiyor. Şimdi F.TÖ’cü diye suçlananlar önemli bölümü KHK’lı olabilir fakat çok belli bir belirgin bir hukuk kuralıdır: Suçun bireyselliği diye bir şey vardır. Yani bu KHK her birey, bütün söndürülen aileler, karı koca, çoluk çocuk hepsi birlikte bunların darbeyle 15 Temmuz’la ilişkisine dair bir tane kanıt getir, bir tanesini o zaman ona uygulanan KHK anlaşılabilir olsun. Bu bu olacak bir şey değil. Bu dediğim gibi hem demokrasi sorunu, hem insan hakları sorunu, hem hukuk sorunu, hem adalet sorunu. Hepsi bir arada ve o bakımdan KHK da en yakıcı sorunu derinden bir tanesi. Yani ilk üçe sokun derseniz herhalde gayet kayda sokmak gerekiyor. Bu en yakıcı ve üstesinden gelinmesi gereken üç hukuk ihlali konusunda.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***