Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 2012 yılında yapılan tüzük değişikliğinde “güçlü genel sekreterlik” modeline son verilmesi sonrası Parti Örgütü ve Örgüt Yönetiminden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ana muhalefet partisinin “iki numaralı” pozisyonu haline geldi.
Beş yılı aşkın süredir bu görevde bulunan Oğuz Kaan Salıcı, partinin İzmir birinci bölge ile birlikte “kalesi” olarak kabul edilen İstanbul birinci bölgeden birinci sıra adayı.
Seçim kampanyasına başlamak üzere dün akşam Ankara’dan İstanbul’a gelen Salıcı, bugün ilk toplantısını İstanbul’da bulunan uluslararası medya temsilcileri ile yaptı.
“Sahada anketlerde görülmeyen dip dalgası var, Kılıçdaroğlu 55-45 alır”
CHP’li siyasetçi Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanacağından da Cumhur İttifakı’nın parlamentoda çoğunluğu yitireceğinden de emin gözüküyor.
Salıcı, “Anketler birinci turda bitireceğimizi, milletvekili seçimlerinde de iktidarın 300’ün altına düştüğünü gösteriyor. Sahada anketlerde görülmeyen bir dip dalga görünüyor. Daha dar ortamlarda mesele bir evde konuştuğunuzda bu dip dalgayı daha önce AKP’ye oy vermiş seçmende görüyorsunuz. Örneğin, doğuda bize, ‘partiye üye olmamızı beklemeyin ama köyün ismini yazın sandıkta sonuçları görürsünüz’ diyorlar. Anket olarak sorduğunuzda söyleyemeyebilir. Çekiniyor, korkuyor olabilir. Afyon ve Uşak meydan mitinglerinde gördüklerimizin ötesinde bir dip dalgası var. 55-45 Kılıçdaroğlu alır” diyor ve ekliyor: “Bu yalnız Türkiye için değil, dünya için de önemli. Dünyada şu anda otokrat liderler, popülist liderler var. Bu seçimde popülist liderlerin sandıkta nasıl kaybedebileceğine dair iyi bir örnek vereceğiz”
“Kürt meselesi, üniter devlet yapısı içinde, parlamentoda, demokratik yöntemler kullanılarak çözülecek”
Salıcı, iki yıl önce partisinin uzun yıllardır varlık gösteremediği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yeniden atağa kalkmak için Doğu Masası’nın kuruluşu sağladı. CHP’li yönetici hem bu bölgelerde partisinin oylarını arttırmasını hem de buralarda Kılıçdaroğlu’na yönelik oylarda patlama bekliyor.
“Biz uzun zaman düşük oy aldık bu bölgelerde. Mesela 2018’de Ağrı’da CHP’nin oyu yüzde 1,9’du. Bu seçimde milletvekili çıkarabiliriz. Van’da bir milletvekili gelecek. Diyarbakır’dan bir milletvekili olacak, Sezgin Tanrıkulu. Urfa’dan iki arkadaşımız vekil olacak. Hatta Batman’dan milletvekili gelirse şaşırmayın. Meselenin nerede nereye geldiğini göstermek için bu örnekleri veriyorum. Ayrıca Kılıçdaroğlu’na Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’nden rekor oy gelecek. Biz AKP seçmenini ikna ediyoruz güneydoğuda. Buralarda ikili bir yol var, HDP ve AKP. Şimdi biz üçüncü bir yol açmaya giriştik. HDP seçmeni kendi partisine oy veriyor ama AKP seçmeninde çözülme var. Neden bize oy vereceklerine gelince… Biz Kürt meselesi olduğu kanaatindeyiz. Bunun çözülmesi gerektiğini söyleyen siyasi çizgiyiz. Nasıl mı çözülecek? Üniter devlet yapısı içinde, parlamentoda, demokratik yöntemleri kullanarak. Biz muhatapları ile çözeriz. AKP’den farkımız şu: Onlar en son ‘Kürt meselesi yok’ diyorlardı.”
“Yarım milyondan fazla kişiyi CHP olarak 191 bin 885 sandığa mobilize edeceğiz”
Toplantıda Salıcı’ya yöneltilen sorular ağırlıklı olarak seçim güvenliği ile ilgiliydi.
Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi Anadolu Ajansı’na güvenmediğini söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı, başta CHP olmak üzere Altılı Masa’dan oluşacak sandık görevlilerinin tüm sandıklarda ıslak imzalı tutanağı alacaklarını, bu konuda tüm hazırlıkları yaptıklarını belirterek hiçbir sorun yaşanmayacağı mesajını verdi.
Salıcı, “Anadolu Ajansı’nın ne açıkladığı bizi ilgilendirmiyor. Anadolu Ajansı geçmiş dönemlerde yaptığı açıklamalarla iktidarın siyasi aparatı olduğunu gösterdi. Anadolu Ajansı’ndan gelen bilgiler bizi bağlamıyor. Onlar her seçim AKP’nin çık ara önde olduğu illeri ekrana getiriyor, ilerleyen saatlerde o oylar düşüyor. Bunlar bizim sandık başında görevli arkadaşlarımıza ‘kaybettim’ duygusu verilmek için yapılıyor. Bütün CHP’liler bunun neden yapıldığını biliyor. Bizim seçim günü için yaklaşımımız şu. Bizim erken hızlı sonuç açıklamak gibi bir çabamız yok. Türkiye seçimlerinin kilit kelimesi, ‘ıslak tutanak.’ O tutanak, seçimin o sandıktaki sonucunu gösterir. 191 bin 885 sandık var. Biz sandıkları koruyacağız. Yedekleriyle birlikte en az 300 bin kişiyi sandık görevlisi olarak mobilize ediyoruz. Müşahitler ve avukatlar olacak. Yarım milyondan fazla kişiyi mobilize edeceğiz. Bu bir siyasi partinin görevi değil. Demokratik ülkelerde sistem oturmuş. Kendi ülkesinde YSK’ya güven duyuyor. Bizim sorularımız güvensizlik üzerine kurulu. Ben kendi örgütüme güveniyorum. Bu kadar yılık mücadelesine güveniyorum. 15 Mayıs gece yarısı 01.00 gibi cumhurbaşkanlığı sonucunu almış oluruz diye düşünüyorum. Milletvekili seçimlerinin sonuçları ertesi gün sabahı bulabilir” diye konuştu.
Seçim gecesini bir söz düellosuna ve polemiğe çevirmemek için sürekli veri açıklayan bir taraf olmak istemediklerini belirten İstanbul milletvekili, kurulan sistemle YSK’dan kendilerine ulaşan veriyle parti temsilcilerinin kendilerini ulaştırıcı ıslak tutanak sonuçlarını karşılaştıracaklarını bir farklılık olması halinde bunun kırmızı listeye düşeceğini belirtti.
Salıcı, bir önceki seçime göre ikiye katladıkları avukat sayısı sayesinde bu duruma ivedilikle itiraz edeceklerinin altını çizdi.
“Elektrik kesilirse Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız sandığın üzerine oturacak”
Peki ya sayım sırasında elektrikler kesilir ya da beklenmeyen olağanüstü durumla karşılaşırsa CHP’liler nasıl bir tutum alacak?
Bu tür olağanüstü durum için de hazırlıklı olduklarını söyleyen CHP’li siyasetçi için çözüm gayet basit:
“Oy vermeyi ya da sayımı imkansızlaştıran bir durumla karşı karşıya kaldık. Elektrik kesildi, CHP’liler ne yapacak? Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız sandığın üzerine oturacak. O sayımı durduracak. Elektrik gelene dek oradan inmeyecek. Bu konuda gayet kararlıyız. Biz adil ve şeffaf bir seçim olmasını ve hakkımız neyse onun teslim edilmesini istiyoruz.”
“Muz cumhuriyetinde yaşamıyoruz, 2002’de olduğu gibi sandıkta oy kullanılacak, iktidar el değiştirecek”
“Biz değişimin kimsenin burnu kanamdan gerçekleşmesini istiyoruz” diyen Oğuz Kaan Salıcı, seçmendeki kaygının farkında olduklarını ama demokratik bir ülke olan Türkiye’de seçim kaybedenlerin koltuğu terk etmeme gibi bir durumu zorlamalarının mümkün olmadığının altını çizdi.
“Seçmende ciddi bir kaygı var. Sadece seçim gününe dair değil, seçim öncesine dair de. Seçim güvenliği ile sorun görmeseydik SADAT’ın önüne gitmezdik. Seçim gününe ‘darbe’ diyen kafa, seçim güvenliği problemidir. O kişinin içişleri bakanı da olması problemin ne kadar büyük boyutta olduğunu gösterir. ‘Bu adam seçim yapmayacak, bunun için savaş da çıkarır’, diyenler oldu. ‘Erdoğan kaybedeceği seçime girmez, kaybetse de vermez dendi. Ne oldu? ‘seçim yapmaz’ diyenler ortada yok. Bu kişilerin hiçbirinin sırtında siyasi sorumluluk yok. Seçmeni korkutursanız sandığa gitmez. ‘Sandığa gitmeyin sonucu değiştiremezseniz’ şeklinde mesajlar veriyor. Sureti haktan görünüyor, muhalif bir görüntü veriyorlar, bir de. Sandığa gitmeyen seçmen Türkiye’nin düzenini nasıl değiştirecek? Sonuçta burası muz cumhuriyeti değil. Biz muz cumhuriyetinde yaşamıyoruz. Sandıkta oy kullanılacak, iktidar el değiştirecek. 2002’de ne olduysa aynısı olacak. Kimse hain değil, kimse terörist değil. Biz sadece Erdoğan’ın koltuğuna talip olduk. Bu kadar mı kıymetliymiş. Dünyadaki bütün demokrasilerde böyle oluyor. Bu seçimde halk size muhalefet görevini verecek, siz muhalefet edeceksiniz.”
“Sadece Mersin’e deprem bölgesinden 400 bine yakın göç var”
Deprem bölgesine dair soruları da yanıtlayan Oğuz Kaan Salıcı, şu an için özellikle Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da ne kadar seçmenin bu kentlerden ayrıldığının bilinmediğini ancak göç etmek zorunda olan seçmenin ikametgahını almadıysa devlet desteği ile oy vereceği yere gidebilme imkanı bulması gerektiğini söyledi.
“Adıyaman, Maraş, Malatya, Hatay depremde en ağır hasar gören iller oldu. Bu dört ilimizden özellikle başka bölgelere zorunlu bir göç oldu. Göç eden vatandaşlarımızın büyük kısmı seçmen. Bazısı göç ettikleri ile kendi ikametlerini aldırdılar, orada oy kullanacaklar. 400 bine yakın Mersin’e göç var. Bu rakamı günlük su tüketimindeki artıştan hesaplıyoruz. Muğla, Ankara, İstanbul, Kastamonu’ya da göç edenler de var. Biz CHP olarak üzerimize düşeni yapacağız. Bu mesele bir siyasi partinin kendi olanakları ile çözebileceğinden çok büyük. Seçmenin oy kullanacak yere taşınması aslında devletin görevi. Denizyolları, havayolları, demiryolları daha iyi kullanılmalı. Seferlerin arttırılması için bütün bu olanakların devreye girmesi lazım. İktidar kanadından buna dönük bir çalışma yapılmadı.”