İSTANBUL – Refakatsiz çocuklara dair yaptıkları tüm başvuruların yanıtsız bırakıldığını belirten Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği’nden avukat Çisel Demirkan, çocukların tarikatlara teslim edilmesinin amacının etnik ve kültürel asimilasyon olduğunu söyledi.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde ailelerini yitiren ve yaralanan çocukların akıbetlerine ilişkin tartışmalar sürüyor. Refakatsiz kalan yaralı çocukların hastaneye sevk sırasında ya da tedavilerinin ardından kaçırıldıkları, cemaat ve tarikatlara teslim edildikleri iddiaları gündemdeki yerini koruyor.
Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği’nden avukat Çisel Demirkan ile Afet- Çocuk-Sivil Koordinasyon Merkezi Ekibi’nden avukat Aytül Özcan ve Sevinç Koçak, kayıp çocukların durumuna dair değerlendirmelerde bulundu.
BAŞVURU SAYISI ARTTI
Avukat Çisel Demirkan, refakatsiz çocukların tarikat ve cemaatlerin eline geçmesine dair birçok kez suç duyurusunda bulunarak, basın açıklamaları gerçekleştirdiklerini belirten Demirkan, “Refakatiz çocuklar, ya da çocuklarını bulamayan ailelerle durumun araştırılması için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile görüşmeye devam ediyoruz. Antakya Barosu’nun bu konu hakkında bir çalışması var. Onlarla da koordineli bir çalışma yürütüyoruz. Bunun dışında iletişime geçtiğimiz ailelerin çocuklarının bulunması ve nerede olduklarının tespit edilmesi için çalışmalar devam ettiriliyor” dedi.
Menzil Tarikatı’na ait köyde depremzede çocukların aileleriyle birlikte kaldığına dair haberlerin kamuoyuna yansımasından sonra başvuruların attığına dikkat çeken Demirkan, “Depremden sonra çocukların bir tarikata ait bir köyde olduğuna dair görüntülerin yayınlanmasından sonra bizde suç duyurusunda bulunduk. Bu bildirimden sonra şikayet başvuru sayıları arttı. Bakanlık buna dair bir açıklama yaptı ve görüntüdeki kadının çocukların annesi olduğuna dair bir açıklaması oldu. Süreç daha devam ediyor” diye belirtti.
VERİ TABANI GİZLENİYOR
Ailelerin daha çok enkazdan çıkartılan çocuklarının hastanedeyken kaybolduklarına ilişkin başvuru yaptıklarını dile getiren Demirkan, hastanede olan çocukların kayıtlarının tutulmadığına dair de ihbarlar aldıklarını sözlerine ekledi. Demirkan, “Buna dair çalışmalarımız devam ediyor. Geçenlerde kayıp bir çocukla ilgili yaptığımız başvurulardan sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bir veri tabanı olduğunu ve bu çocuğun da görsellerinin olduğuna dair açıklama yaptı. Aile buradan çocuğun görsellerini tespit etti ve böylece çocuğun vefat ettiğini öğrendik. Yani bu çocuğa dair bir kamuoyu yaratılmasaydı ve biz bu çocuğa ilişkin bir çalışma başlatmasaydık. Bakanlık böyle bir veri tabanı olduğunu açıklamayacaktı. Çünkü Bakanlık şuana kadar kayıp çocuklara dair burada şöyle bir çocuk var, sizin mi? diye kimseye haber vermedi. Bu yüzden bu veri tabanından kimsenin haberi yok” diye belirtti.
ÇOCUKLAR CEMAATLERE VERİLİYOR
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın refakatsiz çocukları hastanelere sevk ederken kayıt altına alması gerektiğini vurgulayan Demirkan, “Depremin yaşandığı ilk günlerde kendilerini polis veya herhangi bir kamu görevlisi olarak tanıtan kişiler olduğunu hatırlatmakta fayda var. Refakatsiz bin 100 çocuğun tarikatlara ait bir köyde olduğunu öğrendik. Bugüne kadar ne Bakanlık ne de hükümet hiçbiri bir açıklama yapmadı. En başından beri çocukların devlet eliyle koruma altına alınıp, kayıt altına alınması sonra da ailelerine teslim edilmesi gerekiyordu. Kendi tarikatlarına, cemaatlere yada üçüncü şahıslara değil ailelere teslim edilmeleri gerekiyor. Ailelere teslimi sağlanmayan çocukların devlet yurtlarında kalması gerekirdi. 5-6 yaşındaki çocuklar ‘kuran öğrenmek istiyor’ adı altında cemaatlere veriliyor. Şuan Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre bin 100 çocuğun bir köyde olduğunu ve tarikatın elinde bilgisi var” ifadelerini kullandı.
BAŞVURULAR YANITSIZ BIRAKILIYOR
Tarikatların elinde olan çocuklara dair yaptıkları tüm başvuruların yanıtsız bırakıldığına dikkat çeken Demirkan, ülkede yargı sürecinin düzgün ilerlemediğini söyledi. Gericilik en başta kadın ve çocuklara saldırdığını dile getiren Demirkan, çocukların tarikatlara teslim edilmesiyle etnik ve kültürel asimilasyonun amaçlandığını kaydetti.
KORUYUCU AİLE KAVRAMI
“Koruyucu aile” yöntemine değinen Demirkan, “Koruyucu aileler eğer düzenli bir şekilde yasal olarak kontrol altına alınmasa istismara açık bir yöntemdir. Koruyucu aileler için yapılan toplantılarda inanılmaz bir tarikatlaşma ve cemaatleşme olduğunu gördük. Koruyucu aile kavramı maalesef çocuk istismarının önünü açan bir kavram. Özellikle de böyle bir afet sürecinde çocuklar korunmadı, yardımlar gidilmedi. Böyle travmatik anlarda ilk korumamız gereken kişiler çocuklardır. Çünkü çocuklar savunmasızdır tek başındadır. Bu noktada devletin çocuklara destek olmasını bekleriz ancak maalesef çocuklarımızın hiçbir şekilde korunmadığını görüyoruz” dedi.
ÇOCUK ODAKLI BİR EKİP
Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’nden avukat Aytül Özcan, depremlerin ardından çocuk hakları alanında çalışan yüzü aşkın aktivist ve meslek uzmanı ile ekibi oluşturduklarını aktardı. Afet sürecinde çocukların güvende olmalarını sağlamak amacıyla yola çıktıklarını belirten Özcan, ekledi: “Çalışma grupları üzerinden çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çeşitli çocuk grupları ve her grubun farklı sorun ve ihtiyacı olduğu için çalışma grupları üzerinden çocuk odaklı yaklaşım geliştirerek, çalışmaları kamu kurumları ve kamuoyuyla paylaşıyoruz. Çocuk odaklı barınma alanlarından çocuk mahpuslara kadar tüm alanlarda çocukların maruz bırakıldığı hak ihlallerini takip etmeye çalışıyoruz.”
KAYIP ÇOCUKLAR TAKİP EDİLİYOR
Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’nin çalışma grupları ve ürettiği bütün içeriklere https://afetcocukkoordinasyon.org/ web sitesinden ulaşılabileceği bilgisini veren Özcan, çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Ekip olarak doğrudan bir başvuru kanalı olarak rol almıyoruz. Aranan refakatsiz çocuk ilanlarını takip ediyor, listeliyor ve teyit ediyoruz. Listeleri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na da iletiyoruz. Aranan, refakatsiz, kimliği belirlenemeyen çocuklarla ilgili yürütülen süreçleri izliyor ve çocuk güvenliği açısından yapılan yanlış uygulamalara, eksikliklere karşı alternatif öneriler geliştirerek hem ilgili kamu kurumlarıyla hem de kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yalnızca çalışma grubunda yer alan arkadaşlarımızın erişimine açık olan bir kayıt sistemimiz var. Çocuk güvenliği açısından kontrolsüz şekilde üçüncü kişilerle hiçbir kişisel veriyi paylaşmıyoruz. Sıkça sosyal medya ve haber taraması yapıyoruz. Sosyal medya ilanlarından edindiğimiz bilgileri teyit etmeye çalışıyoruz. Verileri belirli aralıkla sosyal medya taraması ve telefon görüşmeleri ile güncel tutmaya çabalıyoruz.”
DESTEK BİRİMLERİ OLUŞTURULMALI
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nın eşgüdümlü olarak kayıp ve refakatsiz çocuklar için uzman bir ekip oluşturarak, bu ekibin akıbeti belirsiz tek bir çocuk kalmayana dek süreci takip etmesi gerektiğini söyledi.
ACİL EYLEM PLANI OLMALI
Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi’nden Sevinç Koçak ise, depremden etkilenenlerin, yakınları hastanelerde tedavi gören, kimsesizler mezarlıklarında ve çocuklarını arayan ailelerin yaşadığı süreci kolaylaştıran, kent kent dolaşarak, aramaları gerektirmeyecek, tüm bilgilere bulundukları yerden ulaşabilecekleri destek birimlerinin oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Koçak, olması gereken usule dair şöyle devam etti: “Kayıp çocuklarını arayan ailelerin başka kentlere gitmeleri gerektiğinde süreci hızlandıracak ulaşım, konaklama, hukuki ve psikososyal destek, konuyu takip eden uzmanlarla doğrudan iletişim gibi destek mekanizmaları sağlanmalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, refakatsiz kalan tüm çocuklar için koruma yükümlülüğünü ne şekilde yerine getirdiğini, kurum bakımı, koruyucu aile ve diğer koruma tedbirlerine ilişkin tüm süreçleri şeffaf biçimde kamuoyu ile paylaşmalıdır. Ortaya atılan iddialara ivedilikle detaylı bilgi ve belgelerle cevap verilmelidir. Geçici koruma statüsüne sahip, kimlik kartı olmayan göçmen, mülteci çocukların durumu daha riskli olabileceği için depremden sonra refakatsiz kalan tüm çocuklar titizlikle takip edilmeli, çocuk ticareti gibi ağır çocuk hakları ihlallerinin önüne geçmek için atılan adımlar ve çizilen yol kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Depremin ardından 2 ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ aynı sorunların devam ediyor olması, devletin çocuk odaklı bir acil eylem planının, hatta etkin bir afet planının olmamasından kaynaklanıyor.”
MA / Esra Solin Dal
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***