YORUM | EKREM DUMANLI
Sabahattin Ali’nin meşhur bir hikayesi var: Pazarcı.
Müsaadenizle özetleyeyim önce. Uzun seneler harp meydanlarında görev yapan orta rütbeli bir subay, ticarete atılır. Ne var ki ailesini geçindirmekte bir hayli problem yaşamaktadır. Gel zaman git zaman Zabit, haftada birkaç gün civar ilçelerin pazar yerlerine gidip kârını artırmak ister. İşte öyle bir pazar yerinden dönerken eşkıya yol keser. Bütün pazarcıları soyup soğana çevirirler. Hepsini tek sıraya dizip köye doğru marş marş emri verirler. Herkes korku içinde kaçışırken bizim zabite son anda dur emri verilir.
Sonra anlaşılır ki eşkıyanın başındaki genç, bir zamanlar bizim zabitin emrinde çalışmış ve çok iyiliğini görmüş bir adamdır. Eski komutanından özür dileyen eşkıya şefi parasını iade eder; hatta daha fazla para vererek geri gönderir.
Köye ilk yetişen pazarcılar başlarına geleni karakola anlatınca bizim zabit hakkında bir şüphe oluşur. Öyle ya; neden onu bekletmiş ve konuşmuştu. Zabitin bundan haberi yok. O en masum haliyle köye dönünce sorguya alınır ve hapse atılır. Onca yıl devlete büyük hizmetlerde bulunmuş zabit “Nasıl olsa suçsuzluğum anlaşılacak” deyip yaşadıklarını sineye çekmiş. Ancak ömrü vefa etmemiş ve hayata gözlerini yummuş mazlum olarak.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Memur Teoman’ı ziyaret ettiğini okuyunca aklıma bu hikâye geldi. Kim bu Teoman? Hani şu 17 Aralık soruşturması sırasında yapılan dinlemelerde adı geçen, “Memur Teoman” olarak ünlenen Atatürk Havalimanı eski Kargo Müdür Yardımcısı Teoman Coşkun Dudak. 17 Aralık soruşturmasının 1 numaralı sanığı Reza Zarrab, kirli işlerine göz yumması için Memur Teoman’a rüşvet vermek istemiş ama bir türlü kabul ettirememişti. Takdiri alkışı hak ediyor mu Teoman? Elbette!
Peki 17 Aralık soruşturması sadece Memur Teoman’dan mı ibarettir? Başka Teomanlar var mıdır? Elbette. Teoman Coşkun Dudak o koca dosyanın içinde çok küçük bir ayrıntı. Hırsızların peşine düşen ve hayatını tehlikeye atan onca insandan sadece biridir Teoman.
O dönem yapılan yasal dinlemeleri, internete sızan ses kayıtlarını dibine kadar kullanan muhalefet, o soruşturmayı yürüten insanları neden görmezden gelir acaba? Dört dörtlük bir yolsuzluk operasyonunu, “seçilmiş iktidara darbe yapıyorlar” diyerek ört bas etmek tam da Erdoğan’ın taktiği değil midir? Muhalifler buna neden alet oluyor?
17 Aralık’ta ortaya çıkan deliller o kadar net ve somut idi ki 4 bakan istifa etmek zorunda kaldı. Sonra Erdoğan ucu kendine ve yakınlarına kadar uzanan kirli ilişki ağını, uydurduğu “paralel devlet” söylemiyle bertaraf etti. Ve Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmasında görev alan polisleri, hatta eşlerini ve çocuklarını bile hapse attırdı. Sadece görevlerini yaptıkları halde 8 yılı aşkın bir süredir zindanlarda çürüyen devlet memurları var.
17 Aralık soruşturmasına inanmazsın ve bunun (Erdoğan’ın uydurduğu gibi) “seçilmiş iktidara karşı bir komplo” olduğunu düşünürsün; ona bir şey demem. Sadece “Allah gözünü açsın da gerçekleri gör” deyip geçerim. Ama öyle değil ki! 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk iddialarını gündeminde tutacaksın, hatta hesap soracağını söyleyeceksin; sonra da o büyük cesaret fotoğrafından sadece bir portreyi seçip, dürüstlük üzerine nutuk irat edeceksin. İşte “Memur Teoman” güzellemesi tam da budur…
Halbuki o soruşturma olmasaydı kim tanırdı Memur Teoman’ı Allah aşkına!
Teoman cesur ve namuslu bir bürokrat da diğerleri kelle koltukta verdikleri mücadelede ondan geri midir? Kaldı ki Teoman, pasif bir konumdadır; yani kendisine ısrarla teklif edilen rüşveti elinin tersiyle iterek bir erdem ortaya koymuştur. Fakat şikâyetçi falan da olmamıştır. O dinleme olmasa kimsenin haberi olmazdı bu onurlu hareketten.
Kaldı ki Reza Zarrab’ın Miami’de yakalanıp FBI tarafından sorgulanması ile başlayan süreçte 17/25 Aralık soruşturmalarının ne kadar gerçek olduğu hukuken ispat edilmiş oldu. Erdoğan’ın desteğiyle Türkiye’de salıverilen ve “hayırsever işadamı” diye tanıtılan Zarrab, Amerikan mahkemelerinde bülbül gibi şakıdı ve bakanlara verdiği rüşvetleri detayına kadar anlattı, belgeleriyle ispat etti. Hal böyle olunca o soruşturmayı yapan ve haksız yere suçlanan herkesin hemen serbest bırakılması gerekiyordu…
Neyi bekliyor muhalifler?
Sabahattin Ali’nin hikayesindeki olduğu gibi masum insanların vefatını mı? O da yaşandı; yaşanıyor. Nerde kaldı o dillere pelesenk olmuş söz: Geciken adalet, adalet değildir. Hal böyleyse, onca memur içinden birini seçip güzelleme yapmak ne anlama geliyor?
CHP genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 17/25 Aralık soruşturmalarında görev yapan polislerin hala hapishanede olduğunu, eş ve çocuklarının başlarına gelenleri bilmiyor mu?
Teoman denince aklıma bir başka hikâye geliyor hep. Malumunuz, Müslüm Gürses hayatının son demlerinde rock sanatçısı ve söz yazarı Teoman’dan şarkılar alıp söylemişti. Çok da yakışmıştı ‘Müslüm Baba’ya. İlk konserinde halkın karşına çıkıp Teoman’ın bir şarkısını söyler arabeskin efsane sanatçısı. Daha şarkının ilk kelimesinden itibaren seyirciler hep bir ağızdan eşlik etmeye başlar. Şaşkınlıkla kahkahayı basar Müslüm Gürses ve şöyle der: “Yav siz ne zaman ezberlediniz bu şarkıyı”.
Bazı muhalifler de aynen öyle. Sanıyorlar ki bazı gerçekleri ilk defa kendileri söylüyor. Hakikat hiç de öyle değil halbuki!..
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***