Neredeyse tüm çalışanlar ekonomik güvencesizlik ve iş stresiyle başa çıkmak için mücadele ediyor. Yine de en genç çalışanlar, gerilimi herkesten daha fazla hissediyor olabilir.
Çok uluslu sağlık ve sigorta şirketi Cigna International Health’in dünya çapında yaklaşık 12 bin çalışanla yaptığı 2023 anketine göre, 18 ila 24 yaşındakilerin yüzde 91’i stresli olduğunu söylüyor. Tüm yaşlar için bu ortalama yüzde 84.
Araştırmalar, Z kuşağının iş yerinde en stresli nüfus olarak öne çıktığını ve bununla başa çıkmakta zorlandığını gösteriyor.
Z kuşağı, 1996 yılından sonra doğan gençleri tanımlamak için kullanılıyor.
Aynı veriler, yönetilemeyen stresin Z kuşağı katılımcılarının neredeyse dörtte birini (yüzde 23) etkilediğini ve neredeyse tamamının (yüzde 98) tükenmişlik belirtileriyle başa çıkmaya çalıştığını gösteriyor.
Kısacası, profesyonel hayatın talepleriyle boğuşmakta en çok genç çalışanlar zorlanıyor. Peki neden?
Talihsizlikler dizisi
Covid-19 pandemisi döneminde başlayan evden çalışma trendi tersine dönmeye başlıyor. Birçok işveren çalışanlarının tamamen ofise dönüşünü talep ediyor.
Ekonomik istikrarsızlık hâlâ etkisini gösteriyor ve birçok şirket binlerce kişiyi işten çıkarıyor. Çalışanlar sıranın kendilerine geleceği konusunda endişeliler.
Şirketlere 20’li yaşlarındaki çalışanları yönetme konusunda tavsiyelerde bulunan Eliza Filby, “İstihdam yoğun belirsizliklerin yaşandığı bir dönemden geçiyor. İşten çıkarmalarla ilgili herkes korkunç bir stres yaşıyor” diyor.
Bunun yanında ekonomik zorluklar da iş yerinde strese neden oluyor. Workhuman adlı İK yazılım şirketinin 2023 verilerine göre İngiltere’de çalışanların yüzde 84’ü geçim krizi nedeniyle daha stresli ve gergin.
Bu endişeler yaygın olsa da, Z kuşağı bu sorunlarla mücadelede en fazla zorlanan grup gibi görünüyor.
McKinsey danışmanlık şirketinden alınan Ekim 2022 verileri, Z kuşağı mensuplarının maaşlarıyla mevcut ekonomik koşullarda “iyi bir yaşam kalitesine” sahip olduklarını söyleme olasılıklarının diğerlerine göre daha düşük olduğunu gösteriyor.
Bu etkiler zaten apaçık ortada: Z kuşağı önemli ölçüde daha az para biriktiriyor ve birçoğu maaşıyla zar zor geçiniyor.
Ayrıca, ev sahibi olmak gibi önemli aşamalara ulaşmak için diğer nesillerden daha fazla mücadele ediyorlar. Örneğin ABD’de halkın yaklaşık yüzde 34’ü ev sahibi değil ve asla ev sahibi olmayı beklemiyor.
Ancak bu duygular gençler arasında daha yaygın.18-24 yaş arasındakilerin yüzde 59’u, 29-34 yaşındakilerin yüzde 29’u böyle düşünüyor.
Uzmanlar, büyük stres faktörlerinin ötesinde, genç çalışanların insan ilişkilerinde de zorlandığını söylüyor.
Filby, “İş arkadaşlıklarının kuralları, ofis kıyafet kodları ve profesyonel sınırlar hakkında hala pek çok soru işareti var” diyor.
Çalışma ortamlarının genç çalışanlar için stres ve kaygıya neden olabileceğini söylüyor:
“Bir ofise gitmek, sosyalleşmek ve yönetilmek zorunda olmak birçok gence çok yabancı geliyor. İşin sosyal yönleri korkutucu olmaya devam ediyor”.
‘En az kendine güvenen grup’
Filby, Z kuşağının işe başladığı olağanüstü iklim nedeniyle belirli kaygı yaşadığını savunuyor.
Z kuşağı üyelerinin çoğu, üniversiteyi pandemi nedeniyle izole ve tamamen sanal ortamlarda bitirmek zorunda kaldı. Ardından istikrarsız bir ekonomiye ve olağandışı işyeri koşullarına geçiş yapmak zorunda kaldılar.
BBC ile paylaşılan Aralık 2022’ye ait LinkedIn verileri, 18 ila 25 yaş arasındakilerin mevcut işlerinde veya kariyer rollerinde tüm nesiller arasında en az kendine güvenen grup olduğunu gösteriyor.
Y kuşağı [milenyum kuşağı], X kuşağı ve 1946-1964 kuşağının yüzde 59’una kıyasla, Z kuşağının yalnızca yüzde 43’ü son derece özgüvenli – rollerinin her alanında mükemmel derecede yetenekli – hissediyor.
Ek olarak, iş yönetimi platformu Asana tarafından gerçekleştirilen ve 10 binden fazla çalışanla yapılan 2022 küresel anketinden elde edilen verilerde, Z kuşağı katılımcıları, önceki nesillere göre orantısız bir şekilde daha yüksek oranda işten ayrılamadıklarını söylüyor.
McKinsey verileri, gençlerin istihdamlarının istikrarı konusunda diğer tüm demografik unsurlardan daha fazla endişe duyduğunu gösteriyor.
Los Angeles merkezli bir örgütsel liderlik uzmanı olan yazar Santor Nishizaki, “Bence Z Kuşağı, Y kuşağının Büyük Buhran sırasında üniversiteden mezun olduktan sonra yaşadığını yaşıyor, bu çok stresli bir durum ve kaygılarını daha da artıracak” diyor.
Kısa vadede, Z kuşağının stresi, profesyonel yaşamlarında kararsızlığa ve gerilemeye yol açıyor.
Danışmanlık şirketi Gallup’ın 2022 verilerine göre iş hayatından en kopuk grup onlar.
Ayrıca, diğer gruplara göre daha fazla genel stres ve işle ilgili tükenmişlik bildiriyorlar.
Nishizaki, “Pandemi sırasında, Z kuşağının önemli bir bölümününişe kendini veremedğini kabul ettiğini gördük. Bunun belirtileri arasında tükenmişlik ve geri çekilme, iletişimde sorunlar, yönetici desteği eksikliği ve yalnızlık var.” diyor.
Uzun vadede, bu stres ve tükenmişlik, iş performansını ve kariyer gelişimini etkileyeceği gibi, çalışanların işten ayrılma olasılığını da artıracaktır.
Bu, en genç çalışanlar için şimdidendaha olası: Örneğin ABD’de, Aralık 2022 tarihli LinkedIn anketine yanıt veren ABD’li çalışanların yüzde 61’i 2023’te işlerinden ayrılmayı düşünüyor.
Z kuşağı bu oranın 72 ile en yüksek olduğu grup. McKinsey’nin küresel araştırması, Z kuşağının yüzde 77’sinin yeni bir iş aradığını gösterdi; bu, diğer katılımcıların oranının neredeyse iki katı.
2025 yılına kadar Z kuşağı OECD ülkelerindeki işgücünün yüzde 27’sini ve küresel nüfusun üçte birini oluşturacak.
Uzmanlara göre, en genç çalışanların üzerindeki baskıyı azaltmak, hızlı bir çözümü olmayan bir zorluk, çünkü mevcut ortam değişmeye devam ediyor.
Ancak ofis duvarlarının dışında ne olursa olsun, liderler işe Nishizaki’nin tanımıyla bir amaç ve etki kültürü inşa ederek başlayabilir:
“Z kuşağı, esneklik, (teknik uzmandan ziyade) koç ve akıl hocası olan bir patron, sık iletişim ve yaptıkları işin dünyada nasıl olumlu bir etki yarattığı konusunda netlik sunan bir kuruluşta çalışmak istiyor.”
Diğer yandan Z kuşağının da yaşadıkları hakkında konuşarak streslerini azaltmak için konfor alanlarından çıkmaya çalışması gerekebilir.
Filby, bunu yapmak için benzersiz bir konuma sahip olduklarını söylüyor:
“Gençler, işyerinde stresi ve stresi kaynaklarını ifade etmeye çok daha istekli.”
Bununla birlikte, bu açıklık söylendiği kadar kolay olmayabilir, çünkü akıl sağlığı konusunda hala ön yargılar var.
Öte yandan genç çalışanlar işyerinde ne istedikleri ve durumlarını iyileştirmek için ihtiyaç duydukları hakkında konuşmak için en az güce sahip olan grup konumunda.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***