Diyeceksiniz ki etmediği mi kaldı. Onlardan değil, başka ve çok özel bir beladan bahsedeceğim.
Kızılay’ın çadır ve yiyeceği depremzedelere parayla vermesi. Üniversite yurtlarının boşaltılması. Deprem konusundaki tek tecrübeli kuruluş TSK’nin ancak günler sonra devreye sokulması. Güya eşgüdüm sağlayacak olan AFAD’ın dışarıdan yardıma gelen kurtarma ekiplerini bile saatlerce havaalanlarında bekletmesi. CHP’li ve HDP’li belediyelerden gelen tırların camlarındaki yazıların sökülüp kaymakamlık ve valilik yazılarıyla değiştirilmesi. Portatif tuvalet yokluğu yüzünden özellikle kadınların perişan edilmesi. İnsanları göçükten çıkarmadan iş makineleriyle müdahale. G. Kıbrıs’tan derhal gelen yardımın önce kabulü sonra reddi. Devlet nerede diyenlere devlete hakaretten dava. Şikayetler yayılmasın diye Twitter’ı kapatmalar…
Bunlardan bahsetmiyorum; bunlar ben dahil bin kişinin bir aydır yazdığı malum rezaletler.
***
Bahsettiğim özel rezalet, Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında “Hükümet İstifa!” sloganlarının atılması üzerine deplasman yasağı konulmasını, stada giriş yasağı getirilmesini, dahası, kulüpleri iflas ettirmeye yönelik seyircisiz lig ve şifresiz yayın tehditlerinin yapılmasını çocuk oyuncağı haline getiren türden bir bölücü ırkçılık rezaleti:
Bursa’da Amedspor’a saldırıldı. Bunun holiganlıkla ilgisi yoktu; Kürtlerin simge takımına yönelmiş organize bir nefret saldırısıydı bu.
Karşılaşmadan önceki gece, Amedsporlu futbolcuların ve teknik heyetin kaldığı otelin önünde mehter marşı eşliğinde ırkçı sloganlar atıldı. Bu eylemler sırasında polisin hazır bulunduğu ancak müdahale etmediği kaydedildi.
Maç öncesi daha Amedspor sahaya çıkarken çok sayıda seyirci sahaya inip oyunculara hücum etti. Tribünlerden sahaya yabancı maddeler, fotoğrafla tespit edildiği kadarıyla da bıçak ve kurşun taneleri fırlatıldı. Bursasporlu oyuncular da Amedsporluların üzerine yürüdü.
Maç başladı, sahaya fırlatmalar devam etti. İlerleyen dakikalarda Amedspor kalecisi Cantuğ Temel’in başına iki kez sert cisim isabet etti ve Temel’e sağlık ekiplerince pansuman yapıldı. Sahaya konfeti atıldığında maçı durduran hakemler maçı devam ettirdiler.
Maç başlayınca tribünlerden Kürtlere nefret posterleri açıldığı görüldü: “Yeşil” kod adlı JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım’ın, 90’larda Derin Devlet’in insan kaçırıp öldürmesinin simgesi haline gelen “Beyaz Toroslar”ın ve Kurtlar Vadisi‘ndeki Pala karakterinin posterleri…
Maç sonrası fiziki saldırılar soyunma odasında bile devam etti.
Takımı Diyarbakır’a dönüşte karşılamak isteyen taraftarlar ise polis tarafından engellendi.
***
“Hükümet İstifa” sloganı atılınca “Spora politika karıştırmayın!” diye derhal devreye giren hükümet yetkilileri bu fiilî şiddet ve simgesel şiddet durumlarında ne yaptı?
İçişleri Bakanı S. Soylu, seyircilerin ve Bursasporlu oyuncuların saldırılarına hiç değinmeyerek şöyle konuştu: “Bu görsellerin stada sokulmasında zafiyet gösteren kamu görevlileri ile ilgili soruşturma başlatılmış ve ilgili kamu görevlileri açığa alınmıştır.”
Görevden almak filan değil; “açığa almak”; hepsi bu. Ne dava açmak, ne tutuklama, ne gözaltı, ne bişey. Oysa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na mensup bir avuç kadın depremde ölenler için Ankara’da basın açıklaması yapmak isteyince gözaltına alındılar. Dağılırken “Hükümet istifa” sloganları atanlar da götürüldüler.
***
Açığa alınanlara ne yapılacak derseniz, deprem malzemesini çalıp evine götüren emniyet müdürüne bile ne yapıldığını hatırlatmakta yarar var:
Deprem bölgesinde görevli Çevik Kuvvet’ten Emniyet Müdürü Yadigar Işık., esas görev yerine geri dönerken, depremzedeler için gönderilen birçok malzemeyi yanında götürdü.
Evinde yapılan aramada; “1 Jeneratör, 2 Büyük Çadır, 5 Siyah Renkli Ara ve Bağlantı Kablosu, 9 Şişme Yatak, 5 Uyku Tulumu, 5 Seyahat Çantası, 7 Bere, 2 Bot, 2 Yağmurluk Kaban, 5 Yağmurluk Üstü, 1 Yağmurluk Altı, 4 Küçük Çadır, 15 kilo Köpek Maması, 3 Elektrikli Isıtıcı ve Kettle bulundu”.
Gözaltına alınan emniyet müdürü savcılık sorgusunun ardından hırsızlık suçundan tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Hakimlik, Emniyet müdürünü adlî kontrol şartıyla serbest bıraktı. (Son anda neyse ki savcılık itiraz etti de anca tutuklanabildi).
İşte bu kadar.
Artık “Şu depremin bu millete ediverdiği” başlığının anlamına dönüp bitirebiliriz.
***
Depremde yalnız canlar kaybetmedik. Tek Adam Yönetimi’nin sürüp gitmesi açısından çok değerli olan bişey daha yitirdik: Yardıma gelen Dış düşmanlar. Başta Yunanistan olmak üzere.
Bu kaybın acilen telafisi lazımdı. Amedspor simgesinde “İç düşman” Kürtlere nefret derhal devreye sokuldu.
Olay bundan ibarettir. Bikaç yüz Bursalının marifeti değildir. Depremde sağlanamayan resmî eşgüdümün burada devreye sokuluvermesidir. Ve seçimler yaklaştıkça yavrulaması kuvvetle muhtemeldir.
***
Bursa kenti açısından nefretamiz bir durum daha isterseniz, şu vardır:
“Vatanına göz dikeni ez oğlu’ Biz geldik, siz neredesiniz?” yazılı pankartla stada gelen Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi Bursa İl Başkanlığı, Twitter mesajında, inanın veya inanmayın, şunları söyleyebildi:
“Renault Toros, 1989-2000 yılları arasında Oyak Renault’un Bursa’daki fabrikasında, yıllarca Bursasporlu ve Bursalı işçi ve emekçiler tarafından üretilmiş bir otomobil markasıdır. Bu bağlamda Bursaspor tribünlerinde Beyaz Toros pankartı açılması gayet doğaldır.”
Baskın Oran: 1945 İzmir doğumlu. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***