Esra ÇİFTÇİ
İSTANBUL – Maraş merkezli depremlerin belki de en büyük yıkıma neden olduğu illerin başında biri Antakya. Antakya’ya ilk üç gün hiçbir yardım ulaşmadı, pek çok kişinin cesedi günler sonra enkazdan çıkarılabildi. Avukat Eren Can’ın depremde ölen anne ve babası, Hatice ve Mithat Can’ın da cesetlerine günler sonra ulaşılabildi. Eren Can, ölenlerin anılması ve yasa ortak olunması için depremin birinci ayında sosyal medya hesabından yaptığı çağrı ile 6 Mart akşamı saat 21.00’den itibaren 10 gün boyunca pencerelerde mum yakılması kampanyasını başlattı. Avukat Eren Can, yaşadıklarını, öncü olduğu kampanyayı ve sorumluların adalet önüne çıkarılması için verdiği çabayı Artı Gerçek’e anlattı.
‘ŞEHİR YIKILMIŞTI’
İlk olarak ağabeyinin telefonla araması ile depremden haberdar olan Eren Can, Hatay’da yaşayan anne ve babasını aramış ama ulaşamamış. Komşu ve tanıdıklarına da ulaşamayan Can daha sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Kimseye ulaşamayınca, hemen yola çıktık. Antakya’ya vardığımızda gece yarısıydı, karanlık bir şehirle karşılaştık. Yola çıkarken, tanıdıklarımız “sizi şehre sokmazlar, asker ve polis barikat kurmuştur” dedi. Oysa biz şehre vardığımızda ortada ne polis ne de asker vardı. Güç bela ailemin yaşadığı eve varabildik. Zaten evin önüne araba gidemiyordu, bir yerde park edip sonrası yürüdük. Annem ve babamın oturduğu bina moloz yığınına dönmüştü. Üzerine çıktık, bağırdık, çağırdık. Gece karanlığında ne tarafa gittiysek çökmüştü ve hiç ses yoktu. Sonra sabahı bekledik. Gün aydınlansın, şehri daha iyi görelim diye. Sabah 06.00-07.00 gibi hava aydınlanmaya başladığında korkunç manzara ile karşı karşıya kaldık. Şehir yıkılmıştı”
‘CENAZELERİMİZE BEŞİNCİ GÜN ULAŞABİLDİK’
Antakya’da günü hiçbir arama kurtarma çalışmasının olmadığını, ilk 24-30 saat geçtikten sonra tek tük askerleri gördüklerini söyleyen Can’ın anne ve babasını kurtarma ümidi de günler geçtikçe azalmış:
“Tek tük asker görmeye başladık, sağ olsunlar o askerler de çok uğraştılar, bayağı da bir insanı enkazların altından canlı çıkarttılar. Tabi el yordamıyla, hiçbir ekipmanları yoktu. Hatta ailemin oturduğu apartmandan dört kişiyi canlı çıkarttılar. Dördüncü, beşinci günde Antakya’ya yardım geldi, o zamana kadar da zaten iş işten geçmişti. Pazartesi deprem oldu, perşembe günü iş makineleri geldi, cuma günü de biz cenazelerimize ulaştık. Beş gün boyunca umutla bekledik, belki bir mucize olur sağ çıkarlar diye. Vakit ilerledikçe umutlarımız da azalmaya başladı”
‘KAYIPLARIMIZ İÇİN BİR MUM DA SEN YAK’
Anne babasının yanı sıra pek çok arkadaşını ve tanıdığını da depremde kaybeden Avukat Can, öncülük ettiği ‘Bir mum da sen yak kampanyası’ hakkında da şu bilgileri verdi:
“Sonuç olarak bu acıyı paylaşmak istedim. Hep beraber, toplum olarak unutulmasın istedim. Acımızı geniş kitlelerle paylaşalım istedim. Kendimizi ifade edebileceğimiz bir kanalın olmadığı, ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede en azından sessiz bir biçimde bir mum yakarak bunun bir tepki olabileceğini düşündüm. Kampanya geniş kitlelerce benimsendi, halen de devam ediyor, daha sonra da büyüyebilir. On günlük bir eylem, 16 Mart’ta bitiyor”
‘ANNE VE BABAMIN ÖMÜRLERİ MÜCADELEYLE GEÇTİ’
Anne ve babasının ömürlerinin mücadele ile geçtiğini söyleyen Can, ikisinin de anısını yaşatmak istiyor:
“Babam 1965 Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi girişli, annem, 1970 Ankara Üniversitesi hukuk fakültesi girişli. İkisi de 68 kuşağından. 12 Eylül döneminde her ikisi de cezaevine giriyor. Annem son on yıldır kadın hakları alanında çok aktifti. Üç kardeşiz, ikimiz İstanbul da birimiz Ankara’da yaşıyor. Anne ve babam vefat etmeseydi eminim kesinlikle çevre şehircilik müdürlüğü önünde belgeleri korumada görev alırlardı. Yine yaşanan bütün hak ihlallerinin karşısında olurlardı. İzninizle şunu da eklemek isterim, 19 Mart Pazar günü, saat 19.00’da İstanbul Kadıköy Evlendirme Dairesi A Salonunda bir anma gerçekleştireceğiz. Annemiz ve babamızın çocukluklarından bugüne dönem dönem hayatına tanıklık etmiş dostlardan bize ulaşmalarını istiyoruz”
‘DELLİLLER KARARTILMAK İSTENİYOR’
Avukat Eren Can deprem sonrası ortaya çıkan ihmaller ve alınmayan önlemlerle ilgili ortaya çıkan durumun takip edilmesi gerektiğini vurguladı ve önemli bir iddiayı da dillendirdi:
“İstanbul depreminden daha yıkıcı bir deprem beklenen fay hattı olduğu biliniyor. AFAD’ın deprem öncesi çalışmaları varmış, öngörüleri varmış ama ne yazık ki o öngörüyle pratik uyuşmadı. Son 20 yıldır, riskli binalar yenilenebilirdi. Kamu bu konuda insanları zorlayabilirdi. Bir çeşit zorunluluklar ve kurallar getirilebilirdi ama bunu yapmak yerine sadece şehri tarım alanına doğru büyüttüler. Antakya’da daha çok şehrin yeni kısmı yıkıldı. Şehir planının gelişmediğini, bu depreme hazırlanılmadığını da gösteriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın il binasındaki klasörlerde Antakya’daki yapıların riskli bina tespitleri var, tespit raporları, karot örnekleri, analiz sonuçları ve laboratuvar sonuçları var. Şimdi apar topar il binasını yıkmak istiyorlar. Antakya’da bulunan avukat arkadaşlarımız gidip binanın önünde nöbet tutuyorlar, oradaki yıkım kararını durdurmaya çalışıyorlar. Yoğun bir mücadele ile o evrakları korumaya alıyorlar. Burada bir suç varsa, riskli olup boşaltılmayan binaların hepsi ortaya çıkacaktır, o yüzden belgeler çok önemli bir konu”
Depremzedeler için ‘Pencerende bir mum yak’ çağrısına Demirtaş’tan destek
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***